10. Sınıf Coğrafya Konuları

Türkiye’de Nüfus

 

Türkiye’de Nüfus

Nüfus, belirli bir alanda, belirli bir zaman diliminde yaşayan insan sayısını ifade eder.

Nüfus Artış Hızı

Nüfus artış hızı, doğum oranı ile ölüm oranı arasındaki farktır. Bu fark, doğal nüfus artış hızını belirler. Göçler de dikkate alındığında, reel nüfus artış hızı hesaplanır.

Nüfus Artış Hızını Artıran Nedenler

  • Doğum oranının ölüm oranından yüksek olması
  • Eğitim seviyesinin düşük olması
  • Bebek ölümlerinin az olması
  • Sağlık hizmetlerinin iyileşmesi
  • Ortalama yaşam süresinin artması
  • Gelenek ve görenekler
  • Dışarıdan yapılan göçler
  • Dini inanışlar vb.

Nüfus Artış Hızını Azaltan Nedenler

  • Aile planlamaları
  • Bebek ölümlerinin fazla olması
  • Eğitim seviyesinin yükselmesi
  • Dışarıya göç vermesi
  • Doğal afetler ve salgın hastalıklar
  • Savaşlar ve etnik baskılar
  • Sanayileşme ve kadının iş hayatına atılması
  • İnsan emeğine olan ihtiyacın azalması

Nüfus Artış Hızının Yüksek Olmasından Kaynaklanan Olumsuz Sonuçlar

  • Kişi başına düşen milli gelir azalır.
  • İşsizlik artar.
  • Beslenme ve sağlık hizmetleri aksar.
  • Köyden kente göç artar.
  • Çarpık kentleşme artar.
  • Doğal kaynakların tüketimi artar.
  • Yaşam standardı düşer.
  • İhracat azalır, ithalat artar.
  • Çevre kirliliği artar.
  • Kalkınma hızı yavaşlar.

Nüfus Artış Hızının Yüksek Olmasından Kaynaklanan Olumlu Sonuçlar

  • İhtiyacın daha fazla olmasıyla birlikte üretim artar.
  • Ülkede insan sayısının artmasıyla birlikte daha fazla vergi toplanır.
  • Nüfus artışının yaşanması yeni endüstriyel alanların oluşmasını sağlar.
  • İhracattaki rekabet nüfus artışıyla kolaylaşır.
  • Mal ve hizmetlere olan rağbet artar.
  • Ülkenin askeri gücüne katkıda bulunur.
  • Üretimdeki maliyet azalmaya başlar.
  • Askeri savunma alanında kısa sürede güçlü ordular kurulur.
  • Ülke nüfusu dinamik bir yapı kazanır.

Gelişmiş Ülkelerde ve Gelişmemiş Ülkelere Göre

  • Doğum oranı düşüktür.
  • Nüfus artış hızı azdır.
  • Kalkınma hızı fazladır.
  • Yaşam standardı yüksektir.
  • Kişi başına düşen milli gelir yüksektir.
  • Ortalama yaşam süresi uzundur.
  • Eğitim düzeyi yüksektir.
  • Bebek ölüm oranı düşüktür.
  • Yaşlı nüfus oranı fazladır.
  • Kentli nüfus oranı yüksektir.
  • İşsizlik oranı düşüktür.
  • Enerji tüketimi fazladır.

Türkiye’de Nüfus Artışı ve Nüfus Sayımları

Cumhuriyet Dönemi boyunca yapılan nüfus sayımları, Türkiye’nin demografik yapısını anlamak ve nüfus artışını izlemek amacıyla düzenlenmiştir. İlk sayım 1927 yılında yapılmış ve sonraki yıllarda düzenli olarak gerçekleştirilmiştir. Özellikle 1985 yılına kadar olan dönemde, göç, kentleşme, sanayileşme, aile planlaması, eğitim seviyesinin yükselmesi ve kadının iş hayatına katılımı gibi faktörler nedeniyle ülke nüfusunun artış hızı azalmıştır.

1927’den 1985’e kadar olan süreçte, Türkiye’de yaşanan göç hareketleri, kırsal kesimden kente doğru büyük bir iç göç dalgasına neden olmuştur. Sanayileşme süreci ve ekonomik fırsatların büyük şehirlerde yoğunlaşması, insanları kırsal bölgelerden ayrılmaya yönlendirmiştir. Bu durum nüfusun kentlerde yoğunlaşmasına ve köylerin boşalmasına sebep olmuştur.

Aile planlaması konusundaki bilinçlenme ve uygulamalar, doğum oranlarının düşmesine katkıda bulunmuştur. Hükümetin aldığı aile planlaması önlemleri ve sağlık hizmetlerinin iyileşmesi, doğurganlık hızının azalmasına yardımcı olmuştur.

Eğitim seviyesinin yükselmesi, kadınların iş hayatına daha fazla katılımı ve eğitim olanaklarının artması, kadınların kariyer yapma ve aile planlamasında daha bilinçli bir rol oynama eğilimini artırmıştır. Bu durum da doğum oranlarını düşürmüştür.

Özellikle 2000 yılındaki sayım, bilgisayar ortamında yapılarak daha hızlı ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Türkiye’nin nüfus artışı konusundaki bu olumlu gelişmeler, ülkenin demografik yapısında istikrarlı bir değişimi göstermektedir. Nüfus artış hızının azalması, ülkenin kalkınma ve sürdürülebilirlik açısından önemli bir adımdır.

Türkiye’de Nüfus Politikaları

Nüfus politikaları, bir ülkenin nüfusunu nitelik, nicelik ve dağılım açısından etkilemeyi amaçlayan bilinçli uygulamalardır.

Dünyada genel olarak üç tür nüfus politikası uygulanmaktadır:

  1. Nüfus artışını artırmaya yönelik nüfus politikası
  2. Nüfus artış hızını azaltmaya yönelik nüfus politikası
  3. Nüfusun niteliğini ve niceliğini iyileştirmek amacıyla uygulanan nüfus politikası

Türkiye, farklı dönemlerde farklı nüfus politikaları izlemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarından planlı dönemin başladığı 1963 yılına kadar, nüfus artış hızını artırmaya yönelik politikalar izlenmiştir. Bu dönemde, fazla nüfusun askeri ve siyasi güç sağlaması, tarımsal alanlarda yoğun iş gücüne ihtiyaç duyulması, savaş ve salgın hastalıkların etkisiyle genç nüfusun azalması ve hızlı ekonomik kalkınma ihtiyacı etkili olmuştur.

Ancak, 1963 yılında planlı dönemin başlamasıyla birlikte nüfus artış hızını azaltmaya yönelik politikalar uygulanmıştır. Bu süreçte, nüfus artış hızının ekonomik kalkınmaya engel olabileceği düşüncesi yaygınlaşmış, 1965 yılında Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü kurularak aile planlaması uygulanmaya başlanmıştır.

1980 yılı sonrasında ekonomide yapısal değişimlerin yaşandığı dönemde ise nüfus artış hızı istenilen seviyede tutularak, nüfusun nitelik ve niceliğini iyileştirmeye yönelik politikalar izlenmeye başlanmıştır. Bu dönemde, nüfus artış hızının kontrol altında tutulması, sağlık hizmetlerinin ve eğitim olanaklarının geliştirilmesi, aile planlamasının teşvik edilmesi gibi uygulamalarla nüfusun kalitesi artırılmış ve nüfus artış hızı istenilen düzeye çekilmiştir. Bu sayede Türkiye, nüfus politikaları aracılığıyla nüfusunu daha dengeli ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmuştur.

Nüfus Yoğunluğu

  1. Aritmetik Nüfus Yoğunluğu

Bir ülke veya bölgedeki toplam nüfusun, o ülkenin veya bölgenin yüz ölçümüne bölünmesiyle elde edilen nüfus yoğunluğudur.

Aritmetik Nüfus Yoğunluğu = Toplam Nüfus / Yüz Ölçümü

Türkiye’de aritmetik nüfus yoğunluğu sürekli olarak artmıştır. Bu artışın nedeni Türkiye’nin toplam nüfusunun sürekli olarak artması, ancak ülkenin yüz ölçümünün değişmemesidir.

Türkiye’de aritmetik nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölge Marmara Bölgesi’dir. Bunun nedeni, Marmara Bölgesi’nin yüz ölçümünün küçük olması ve toplam nüfusunun çok fazla olmasıdır.

Türkiye’de aritmetik nüfus yoğunluğunun en az olduğu bölge ise Doğu Anadolu Bölgesi’dir. Bu durumun sebebi, Doğu Anadolu Bölgesi’nin yüz ölçümünün büyük, ancak toplam nüfusunun az olmasıdır.

Aritmetik nüfus yoğunluğunun bölgeler arasında farklılık göstermesinin nedenleri arasında doğal faktörler (yeryüzü şekilleri, iklim vb.) ve beşeri-ekonomik faktörler (sanayi, ticaret, tarım vb.) yer almaktadır.

  1. Tarımsal Nüfus Yoğunluğu

Tarımla uğraşan nüfusun, tarım alanlarına bölünmesiyle elde edilen nüfus yoğunluğudur.

Tarımsal Nüfus Yoğunluğu = Tarımla Uğraşan Nüfus / Tarım Alanı

Türkiye’de tarımsal nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgeler, engebeli arazilerde yoğunlaşır. Bu bölgelerin tarım alanları dar olur, diğer ekonomik faaliyetler gelişmez ve bu nedenle tarımla uğraşan nüfus fazla olur.

Bu doğrultuda Türkiye’de tarımsal nüfus yoğunluğunun fazla olduğu bölgeler şunlardır:

  • Doğu Anadolu Bölgesi
  • Hakkâri Bölümü
  • Doğu Karadeniz
  • Batı Karadeniz
  • Yıldız Dağları Bölümü
  • Menteşe – Muğla Yöresi
  • Yukarı Kızılırmak Bölümü
  • Teke Platosu
  • Taşeli Platosu

Türkiye’de tarımsal nüfus yoğunluğunun en az olduğu bölgeler ise düz tarım alanlarının geniş olduğu bölgelerdir. Bu bölgelerde tarım alanı geniş olur ve tarımla uğraşan nüfus azdır.

Bu bölgeler şunlardır:

  • İç Anadolu Bölgesi
  • Güneydoğu Anadolu Bölgesi
  • Marmara Bölgesi
  • Ergene Bölümü
  • Çukurova
  1. Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu

Toplam nüfusun tarım alanlarına bölünmesiyle elde edilen nüfus yoğunluğudur.

Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu = Toplam Nüfus / Tarım Alanı

Türkiye’de fizyolojik nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgeler, tarım alanlarının dar olduğu bölgelerdir. Bu bölgelerde tarımla uğraşan nüfus yoğunluğu artar.

Bu bölgeler şunlardır:

  • Doğu Anadolu Bölgesi
  • Hakkâri Bölümü
  • Doğu Karadeniz
  • Batı Karadeniz
  • Yıldız Dağları Bölümü
  • Menteşe – Muğla Yöresi
  • Yukarı Kızılırmak Bölümü
  • Teke Platosu
  • Taşeli Platosu

Türkiye’de fizyolojik nüfus yoğunluğunun en az olduğu bölgeler ise tarım alanlarının geniş olduğu bölgelerdir.

Bu bölgeler şunlardır:

  • İç Anadolu Bölgesi
  • Güneydoğu Anadolu Bölgesi
  • Marmara Bölgesi
  • Ergene Bölümü
  • Çukurova

Türkiye’de Nüfus Dağılışı ve Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler

Türkiye’de nüfus dağılımını etkileyen iki önemli faktör vardır: Doğal faktörler ve beşeri faktörler.

Doğal Faktörler

Doğal faktörler, ülke nüfusunun dağılışını etkileyen en temel etmenlerden biridir ve fiziki faktörler olarak üç başlık altında incelenir:

  1. İklim Özellikleri: Türkiye’nin nüfus dağılımı incelendiğinde, kıyı kesimlerdeki nüfus yoğunluğunun daha fazla olduğu görülür. Bunun nedeni, kıyı bölgelerinin kışları ılıman ve yazları serin geçen, tarıma elverişli olan iklim özelliklerine sahip olmalarıdır. Akdeniz, Ege ve Marmara bölgeleri bu bakımdan daha cazip yerlerdir. Diğer yandan, Doğu Anadolu Bölgesi gibi yerlerde yazları kurak ve sıcak, kışları ise çok soğuk geçen iklim koşulları nedeniyle nüfus yoğunluğu daha düşüktür.
  2. Yer Şekilleri: Toprak yapısının engebeli olduğu bölgelerde nüfus yoğunluğu azdır. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesi, Menteşe Yöresi ve Taşeli Platosu gibi yerlerde tarım ve ulaşım zorlukları nedeniyle nüfus azdır.
  3. Toprak Özellikleri: Tarım arazilerinin verimliliği ve genişliği, nüfus dağılımını etkileyen önemli bir faktördür. Verimli topraklara sahip olan bölgelerde nüfus yoğunluğu artar. Çukurova, Gediz ve Büyük Menderes ovaları gibi verimli tarım alanları, bu bölgelerde nüfusun yoğun olmasının nedenlerindendir.

Beşeri Faktörler

Beşeri faktörler, insanların yaşam kolaylığı, ekonomik faaliyetler ve çalışma alanları bakımından nüfusun yoğun olduğu bölgeleri belirler. Bu faktörler beş başlık altında incelenir:

  1. Sanayileşme: Sanayileşmenin daha gelişmiş olduğu bölgelerde nüfus yoğunluğu artar. Özellikle büyük sanayi kentleri olan İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, Adana ve İzmir gibi yerlerde nüfus yoğunluğu daha fazladır. Diğer yandan, sanayileşmenin yetersiz olduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde nüfus daha azdır.
  2. Tarım: Tarım, ekonomik güç ve insan yaşamı açısından önemli bir etkendir. Tarım alanlarının fazla olduğu bölgelerde nüfus yoğunluğu artar. Çukurova, Gediz, Bafra ve Çarşamba ovaları gibi tarım açısından verimli bölgelerde nüfusun yoğun olmasının nedeni de budur.
  3. Yeraltı Kaynakları: Enerji kaynakları ve madenlerin yoğun olduğu bölgelerde nüfus yoğunluğu artar. Zonguldak, Soma, Elbistan gibi yerleşim yerlerinde nüfusun yoğun olmasının nedeni de yeraltı kaynaklarının fazla olmasıdır.
  4. Turizm: Turizm alanında canlı olan bölgelerde nüfus yoğunluğu artar. Ege ve Akdeniz bölgeleri, turizm faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerdir ve bu nedenle nüfusun fazla olduğu bölgelerdir.
  5. Ulaşım: Ulaşım, nüfus dağılımını etkileyen önemli bir faktördür. İyi ulaşım imkanlarına sahip bölgelerde nüfus yoğunluğu daha fazladır. Eskişehir, Ankara, Kayseri ve İstanbul gibi yerlerde ulaşımın rahat olması nedeniyle nüfus yoğunluğu artmıştır.

Türkiye’de Nüfusun Yoğun Olduğu Yerler: Trabzon, Samsun, Zonguldak, İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, İzmir, Aydın, Adana, Mersin, Hatay, Ankara ve Gaziantep illerinde nüfus yoğunluğu daha fazladır.

Türkiye’de Nüfusun Seyrek Olduğu Yerler: Sinop, Kastamonu, Artvin, Gümüşhane, Kırklareli, Çanakkale, Muğla, Kütahya, Burdur, Sivas ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Elazığ ve Malatya dışındaki iller, nüfusun seyrektir. Bu durum yukarıda bahsedilen doğal ve beşeri faktörlerden kaynaklanmaktadır.

Türkiye ‘de Nüfusun Yapısal Özellikleri

  1. Nüfusun Cinsiyet Durumu

Türkiye’de 1945 yılına kadar kadın nüfusunun erkek nüfustan daha fazla olduğu gözlemlenir. Bu durumun temel nedeni, Kurtuluş Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı gibi dönemlerde erkek nüfusunun kayıplar vermiş olmasıdır. Ancak, 1945 yılından sonra erkek nüfusu kadın nüfusunu geçerek üstünlük sağlamıştır. Günümüzde ise erkek nüfusu, kadın nüfusa göre %1,2 oranında fazladır.

İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirler, dışarıdan göç alan merkezler olarak erkek nüfusunun fazla olduğu bölgelerdir. Diğer yandan, Trabzon, Tokat, Yozgat gibi bölgeler ise dışarıya göç veren yerlerdir ve burada kadın nüfusu daha fazladır.

  1. Aktif Nüfus

Aktif nüfus, çalışan nüfus veya faal nüfus olarak adlandırılır. 15-64 yaş aralığındaki nüfus, çalışma çağındaki nüfusu temsil eder ve bu nüfusun tamamı bir işte çalışır. Aktif nüfus oranı ne kadar yüksekse, işsizlik oranı da o kadar düşük olur. Gelişmiş ülkelerde işsizlik düşükken, az gelişmiş ülkelerde işsizlik oranları daha yüksektir.

Türkiye’de çocuklar, gençler ve yaşlılar, toplam nüfusun %40’ını oluşturduğundan, aktif nüfus oranı gelişmiş ülkelere göre daha düşük ve işsizlik oranı daha yüksektir.

Ekonomik faaliyet kollarına göre çalışan nüfusun dağılımı şu şekildedir:

  • Tarım sektöründe çalışan nüfus, az gelişmiş ülkelerde toplam çalışan nüfusun yaklaşık %90’ını oluştururken, gelişmiş ülkelerde bu oran %10 civarındadır.
  • Sanayi ve hizmet sektöründe çalışan nüfus, gelişmiş ülkelerde tarımdan daha fazladır. Gelişmekte olan ülkelerde ise sanayi ve hizmet sektöründeki çalışan nüfus, gelişmiş ülkelere göre daha azdır.

Türkiye’de 1927 yılında çalışan nüfusun %90’ı tarım sektöründe çalışırken, %10’u sanayi ve hizmet sektörlerinde istihdam edilmiştir. Ancak 1950-1960’lı yıllarda tarımsal nüfus azalmaya başlamış, özellikle 1980’li yıllardan sonra sanayileşmenin hızlanmasıyla tarım sektöründeki nüfus %50’nin altına düşmüştür.

Bu süreçte çalışan nüfusun içindeki tarımsal nüfus oranı azalırken, nüfusun toplam miktarı artmıştır. 1927 yılında 13 milyon olan nüfus, 1997 yılında 62 milyonu geçmiştir.

Türkiye’de çalışan nüfusun yaş ortalaması düşüktür. Ancak bölgesel olarak incelendiğinde dengesizlikler göze çarpar. Sanayi ve hizmet sektöründeki çalışan nüfus, Marmara Bölgesi’nin özellikle Çatalca-Kocaeli ve Güney Marmara bölümlerinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca İzmir, Ankara, Eskişehir, Adana, Mersin, Zonguldak, Ereğli, Karabük, Gaziantep, Kayseri, Denizli, Konya gibi illerde de sanayi nüfusu yoğun olarak görülür.

4. Nüfusun Kırsal – Kentsel Durumu

Türkiye’de yerleşim yerlerinin nüfusa göre sınıflandırılmasında, nüfusu 10.000’den az olan yerleşim yerlerine kır nüfusu, fazla olanlara ise kent nüfusu denir. 1927-1997 yılları arasında ülkemizde kır ve kent nüfusunda büyük değişimler yaşanmıştır.

Bu değişimde, ulaşım yollarının ve sanayi faaliyetlerinin gelişmeye başlaması etkili olmuştur. Aynı zamanda kırsal nüfusun artması, kente doğru bir göç olayının başlamasına yol açmıştır.

Kırsal kesimden kente göç olayı, en yoğun olarak 1980-1985 yılları arasında gerçekleşmiş ve 1985 sonrasında kır ve kent nüfusu arasında denge sağlanmıştır. 1997 yılında yapılan son nüfus sayımında kent nüfusu %65’e ulaşmıştır. Bu sonuç, Türkiye’de sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışan nüfusun arttığını göstermektedir. Aşağıdaki grafikler, Türkiye’nin kentsel ve kırsal nüfus değişimlerini daha iyi anlatmaktadır. Bu dönüşümde göçler ve ekonomik yapıdaki değişimler önemli rol oynamıştır.

Az gelişmiş ülkelerdeki nüfus özellikleri ile gelişmiş ülkelerdeki nüfus özelliklerini karşılaştırdığımızda:

Az gelişmiş ülkelerde;

  • Doğum oranı ve nüfus artış hızı yüksektir.
  • Genç nüfusun oranı fazladır, yaşlı nüfus oranı düşüktür.
  • Nüfus grafiği geniş tabanlı bir üçgene benzer. Ortalama yaşam süresi azdır.
  • Çalışan nüfusun yaş ortalaması düşüktür ve bağımlı nüfus oranı fazladır.
  • Tarım sektöründe çalışan nüfus fazladır, hizmet ve sanayi sektöründe çalışan nüfus azdır.
  • Nüfusun eğitim seviyesi düşüktür.
  • Nüfusun yarısından çoğu, kırsal kesimde yaşamaktadır.

Gelişmiş ülkelerde;

  • Doğum oranı ve nüfus artış hızı düşüktür.
  • Ortalama yaşam süresi fazladır.
  • Genç nüfus oranı azdır, orta yaşlı ve yaşlı nüfusun oranı fazladır.
  • Nüfus grafiği tabanı dar, orta kesimi şişkin bir üçgene benzer.
  • Çalışan nüfusun yaş ortalaması yüksektir ve bağımlı nüfus oranı azdır.
  • Hizmet ve sanayi sektöründeki çalışan nüfus, tarım sektöründe çalışan nüfustan daha fazladır.
  • Nüfusun eğitim seviyesi yüksektir.
  • Nüfusun yarısından çoğu, kentte yaşamaktadır.

Bu metinde yapılan değişikliklerle, Türkiye’nin nüfusunun kırsal ve kentsel durumunu, aynı zamanda az gelişmiş ve gelişmiş ülkelerin nüfus özelliklerini ifade etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(