9. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı konuları

Şiir Bilgisi

 

Şiir Bilgisi

1. Nazım Birimi

Şiiri oluşturan mısra kümelerine nazım birimi denir. Mısra, beyit, dörtlük, bent gibi yapı birliklerinin her biri birer nazım birimidir.

Dize (Mısra) Nedir?

Şiirde her satıra dize (mısra)” denir. Arapça kökenli bir sözcük olan “mısra”nın Türkçedeki karşılığı “dize”dir. Dize, şiirin temel birimidir. Bütün şiirler dizelerden meydana gelir. Bir dize, nesirdeki cümlenin karşılığı sayılır.

Bir şiire bağlı olmayan ve başlı başına bir anlamı olan dizelere “mısra-ı âzâde (bağımsız dize)” denir. Gerek bir şiire bağlı gerekse bağımsız nitelikte olan öz ve güzel anlamlı, kolayca ezberlenip hatırlanabilen, sağlam kurulmuş dizelere “seçkin dize” anlamında “mısra-ı berceste” veya “şah mısra” denir. Halk şairleri dize için genellikle “satır” terimini kullanır. Bir beytin birinci dizesine “üst satır”, ikinci dizesine ise “alt satır” denir.

Mehmet Akif Ersoy’a ait olan “İstiklal Marşı“mıza ait olan bölüm  4 dizeden oluşmuştur.

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Beyit Nedir?

Aynı ölçüde olan, anlamca bir bütünlük oluşturan ve iki dizeden oluşan nazım birimidir. Beyit birim divan şiiri nazım şekillerinde (gazel, kaside, mesnevi vb.) kullanılır.

Ehl-i dildür diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insaf değil

Günümüz Türkçesi ile

Bağrı temiz olmayana gönül ehlidir diyemem.
Gönülden anlayanların birbirini anlamaması insafa sığmaz.

Dörtlük Nedir?

Dört mısralık nazım birimidir. İslam öncesi Türk şiirinde, halk şiirinde ve günümüz şiirinde sıkça kullanılan bir nazım birimidir.

Ela gözlerine kurban olduğum!
Yüzüne bakmaya doyamadım ben.
İbret için gelmiş derler cihana,
Noktadır benlerin sayamadım ben
                                                Asık Ömer

Kıt’a Nedir?

Kıt’a, bir edebiyat terimi olarak genellikle iki veya iki beyitten uzun, matla ve mahlas beyti olmayan bir nazım biçiminin adıdır. Bir başka ifadeyle, kıt’alar kasîde ve gazel gibi musarra (iki dizesi de kafiyeli olan beyit) bir beyitle başlamayan ve mahlas kullanılmamış manzumelerdir.

Kıt’ada beyitlerin ilk mısra’ları serbest, ikinci mısraları birbiriyle kafiyelidir. Kafiye düzeni şöyledir: xa, xa, xa, xa . . .

Dest-i kutahımızı itmemiş Allah resa
Menba-ı lutfunu yoksa elimizle kaparız
Bize virsün mü Huda ab-ı hayat-ı Tevfik
Hızr’ı bulsak reh-i zulmette külahın kaparız
                                                                   İzzet Molla

2. Nazım Biçimi

Bir yapıt ya da yazınsal yaratının dışsal yapısına, içerik dışında kalan öğelerine “biçim (şekil)” denir. Manzumelerin uyak örgüsü, nazım birimi, ölçüsü ve konusuna göre kazandığı dış özelliğin genel adına ise “nazım biçimi (şekli)” denir.

Halk edebiyatında, nazım biçimi olarak “destan, koşma, semai, varsağı, mâni, türkü, ilahi, nefes, şathiye vb.” kullanılmıştır.

Klasik Türk edebiyatında (divan edebiyatı) nazım biçimi olarak “gazel, kaside, mesnevi, mersiye, muhammes, müseddes, terbi, müstezat, terkibibent, terciibent, rubaî, murabba, şarkı, tuyuğ vb.” kullanılmıştır.

3. Şiirde Ahenk

Ahenk, uyum anlamına gelir ve edebiyatta kelimelerin ses ve anlam bakımından etkileyici bir bütün oluşturması anlamına gelir.

3.1. Ölçü

Ahengi sağlamak için şiirlerde çeşitli ölçüler kullanılır. Türk edebiyatında hece ve aruz ölçüsü olmak üzere iki çeşit ölçü kullanılmıştır.

3.1.1. Ölçü Çeşitleri

a. Aruz Ölçüsü:

Dizelerdeki hecelerin açıklık kapalılık esasına bağlı olan bir ölçü sistemidir. Sonu ünlü ile biten heceler “açık”, sonu ünsüzle biten heceler de “kapalı” hece olarak adlandırılır. Uzun ünlülü heceler ile dize sonundaki heceler daima kapalı kabul edilir.

 Aruz ölçüsünde duraklar sözcükleri bölebilir.

O be nim mil / le ti min yıl / dı zı dır par / la ya cak
  .    .    –      –             .   .       –      –        .     .     –      –        .      .      –
  Fe  i  la   tün         Fe i    la     tün    Fe  i   la   tün      Fe    i    tün

– Aruz vezni, hecelerin kısalığı ve uzunluğuna dayandığı için bazı Türkçe kelimeler kısa olmalarına rağmen vezin kurallarına uygun olarak uzun okunurlar; buna “imale” denir. İmale, kısa heceyi vezin gereği uzun hale getirir. Aynı şekilde, Arapça ve Farsça kökenli kelimelerdeki bazı uzun seslerin vezin kurallarına göre kısa okunmasına da “zihaf” denir.

– Eğer sessiz bir harfle biten bir kelime, vezin kurallarına göre açık olması gerekiyorsa ve kendisinden sonra gelen kelimenin ilk hecesi sesli harf ile başlıyorsa, ilk kelimenin sonundaki sessiz harf, ikinci kelimenin ilk hecesine geçer. Buna da “ulama” denir. Ulama, kapalı heceyi açık hale getirir.

b. Hece Ölçüsü:​

Şiirdeki tüm dizelerin hecelerinin sayısının eşit olması esasına dayanır.

 Hece ölçüsü Türklerin bulduğu bir ölçüdür.
 Bilinen en eski Türk şiirlerinde de bu ölçü kullanılmıştır.
7’li, 8’li, 11’li hece ölçüsü kalıpları en çok kullanılan kalıplardır.

c. Serbest Şiir:

Herhangi bir sisteme bağlı olmayan ölçüdür. 19.yüzyıl sonlarından itibaren edebiyatımıza girmiştir.

3.2. Kafiye (Uyak)

Kafiye ya da uyak, şiirde mısra sonlarında bulunan sözcüklerin son heceleri arasındaki ses benzerliğidir. Şiirde uyak, dize sonlarında bulunan farklı görevlerdeki ekler veya anlamları ayrı sözcükler arasında görülür. Dize sonlarında yinelenen aynı görevdeki ekler ya da sözcükler uyak değildir. Bunlara redif denir.

Her yalana kanmışım               kafiye:’’an’’
Her söze inanmışım                   redif: ‘’mışım’’
Ben artık sevgiden de
Bıkmışım, usanmışım

Yarım Kafiye: Tek ses benzeşmesine dayanan kafiyeye yarım kafiye denir.  Genellikle Halk Edebiyatında kullanılır.

Benim çektiğimi kim çeker,       redif: “-er“
Gözlerinden kanlı yaş döker.    yarım kafiye: “-k“
Bulanık bulanık akar,
Dağların seliyim şimdi.

Tam Kafiye: Mısra sonlarındaki iki ses benzerliğine denilir.

​Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik            redif: “dik”
Bina atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.    yarım kafiye: “en”

Zengin Uyak: İkiden fazla sesin benzeşmesiyle oluşan kafiyeye denir. Daha çok Divan şiirinde kullanılır.

Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,           zengin kafiye: “ene”
Biz sende olamazsak bile sen bizdesin gene.

Cinaslı Kafiye:​ Aynı seslerden oluşan ;fakat farklı anlamları karşılayan kelimelerle yapılan uyağa cinaslı uyak denir. Cinas bir kelimenin tekrarı değildir.

Dönülmez akşamın sabahındayız. Vakit çok geç:   
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç.
Yahya Kemal

3.3. Redif

Redif, bir şiirde mısra sonlarında görevleri aynı olan eklerin ya da anlamları aynı olan kelimelerin tekrarlanmasıdır. Bu özellikle kafiye oluşturmak amacıyla kullanılır ve daima mısranın en sonunda bulunur. Redifin olduğu her yerde mutlaka bir kafiye de bulunmaktadır.

Örnek:

Gönlümdeki aşkla yanar, yanarım.
Sevdaya düşeli beri ararım.

Bu örnekte “yanar, arar” kelimeleri rediftir çünkü her iki mısranın sonunda aynı ekler tekrarlanmıştır. Aynı zamanda bu örnekte “yanarım, ararım” kelimeleri kafiyedir çünkü anlamları benzerdir ve aynı özellikleri paylaşırlar.

Redifler, bir şiirin ritmi ve melodisi üzerinde etkili bir rol oynar. Şair, redif kullanarak eserine ahenk ve uyum katar, kafiye aracılığıyla okuyucuya sesli bir melodi sunar.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
                                                            Mehmet Akif Ersoy

3.4. Kafiye Örgüsü (Kafiye Şeması) 

Uyak düzeni analizi, bir şiirdeki ses benzerliklerini belirleyerek uyak düzenini çıkarma işlemidir. Bu analiz, çizgi ve harf kullanılarak yapılan bir gösterimle ifade edilir. Kafiye örgüsü ya da kafiye şeması olarak adlandırılan bu gösterimde, her dize bir çizgi veya sıralı noktalarla temsil edilir. Kafiyeli dizeler ise “a, b, c, d” gibi harflerle belirtilir ve birbirleriyle uyaklı olan dizeler aynı harfle gösterilir.

Düz Kafiye: Uyaklı kelimeler aaxa veya aaab şeklinde sıralanmış ise buna düz uyak denir.

Çiçek ülkesinden girerken yaza                a
Örer her doğan gün bir altun koza          a
Kristal çiçekler açan fıskiye                       b
Ayıklık saçar düş gören bahçeye              b

Çapraz Kafiye: Bir dörtlükte birinci dize ile üçüncü dizenin, ikinci dize ile de dördüncü dizenin kendi arasında kafiyeli olmasına “çapraz uyak (kafiye)” denir. Çapraz uyak, “abab ”şeklinde gösterilir.

Sokaktayım kimsesiz bir sokak ortasında,               a
Yürüyorum arkama bakmadan yürüyorum.          b
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,               a
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.              b
  Necip Fazıl Kısakürek

Sarma Kafiye: Bir dörtlüğün birinci ve dördüncü dizelerinin kendi arasında, ikinci ve üçüncü dizelerinin kendi arasında uyaklı olmasına dayanan uyak türüdür.

 Balkonlara, yalılara dalar düşünürüm             a
 O günler uzaklaşan yelkenlerin peşi sıra         b
Akan bulutlar gibi geçmiş: ne iz, ne hatıra!     b
Sır şimdi bunca güzel hayat, güzel ölüm!         a
  Necati Cumali

Mani Tipi Kafiye: Mani tipindeki şiirlerde kullanılan uyak türüdür. aaxa şeklinde uyaklanır. Tek dörtlük için geçerlidir.

Dağlarda kar kalmadı     a
Gözlerde fer kalmadı        a
Daha yazacak idim           a
Kağıtta yer kalmadı         b

Aliterasyon: Bir şiirin dizelerinde sürekli aynı ünsüzün tekrarlanmasından oluşan ahenge aliterasyon denir.

Asonans: Bir şiirin dizelerinde sürekli aynı ünlünün tekrarlanmasıyla oluşan ahenge asonans denir.

senin kalbiden sürgün oldum ilkin
bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği

ü harfi ile asonans , s harfi ile aliterasyon yapılmıştır.

4. Şiir Türleri (Konulara Göre Şiirler)

Lirik Şiir

 

Lirik şiir, duyguların ve düşüncelerin coşkulu bir biçimde dile getirildiği şiir türüdür. Adını eski Yunan’da “lir” adı verilen bir çalgı eşliğinde okunduğu gelenekten almıştır. Lirik şiir, özellikle aşk, gurbet, özlem, ölüm gibi konuları işler ve okuyucuya yoğun bir duygu deneyimi sunmayı amaçlar. Estetik haz ve duygusal derinlik, lirik şiirin temel özelliklerindendir.

Lirik Şiirin Temel Özellikleri:

  1. Duygusal Yoğunluk: Lirik şiirde duyguların derinlikle ifade edilmesi önemlidir. Şair, duygularını coşkulu bir şekilde okuyucuya aktarır.
  2. Akıcılık ve Melodi: Dilin akıcılığı ve ritmik kullanım, lirik şiirin melodik yapısını oluşturur. Sözcüklerin seçimi ve dizilişi melodik bir akışı destekler.
  3. Bireysel Sesleniş: Şair, eserinde genellikle kendi iç dünyasını, duygularını ve düşüncelerini dile getirir. Okuyucuya bireysel bir seslenişle seslenir.
  4. Estetik Dil Kullanımı: Dilin estetik kullanımı, lirik şiirin görsel ve işitsel güzellikleriyle öne çıkar. Şairin dil seçimi ve metaforları estetik bir deneyim sunar.

Örnekler:

  • Yunus Emre’nin aşk ve tasavvuf temalı gazelleri lirik şiir örneklerindendir.
  • Ahmet Haşim’in melankolik tonlardaki şiirleri, lirik özelliklere sahiptir.

Lirik Şiirde Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatı:

  • Divan Edebiyatı: Gazeller, murabba, şarkılar divan edebiyatında lirik şiirin önemli örnekleridir. Baki, Fuzuli gibi şairler lirik şiirde öne çıkar.
  • Halk Edebiyatı: Koşmalar, semahatler halk edebiyatında lirik özellik gösteren eserlerdir. Karacaoğlan, şairliğiyle tanınan bir halk şairidir.

Lirik şiir, insanın duygusal derinliklerine inmeyi ve okuyucuya duygusal bir deneyim sunmayı amaçlar, bu da onu edebi türler arasında özel bir konuma yerleştirir.

Çocukluğum
Çocukluğum, çocukluğum…
Uzakta kalan bahçeler,
O sabahlar, o geceler,
Gelmez günler çocukluğum
Çocukluğum, çocukluğum…
Bir çekmecede unutulmuş,
Senelerle rengi solmuş,
Bir tek resim çocukluğum.
                        Ziya Osman Saba

 

Pastoral Şiir

Doğa güzelliklerini, kır ve doğa sevgisini, orman, yayla, dağ, köy ve çoban yaşamını, bunlara karşı duyulan özlemleri
anlatan şiir türüdür.

Şair doğa karşısındaki duygularını anlatıyorsa “idil“, bir çobanla karşılıklı konuşuyormuş gibi anlatıyorsa “eglog” adını alır.

Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.
Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni.
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini,
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek
Kemalettin Kamu

 

Epik Şiir

Epik sözcüğü, Yunanca “epope” sözcüğünden türetilmiştir ve tarih öncesi dönemlere ait, tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrılar ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan şiirlere “epope” veya “destan” denir. Epik şiirde kullanılan anlatım biçimi, destansı anlatımdır.

Destanlar veya epopeler, ulusların yazı öncesi dönemlerinde ortaya çıkmıştır. Hemen hemen bütün toplumların sözlü edebiyat geleneğinde destanlar önemli bir yer tutar. Destanlar, bir milletin hayatını etkileyen tarihî ve toplumsal olayları, kahramanlıkları anlatan hikayelerdir.

Epik Şiirde Öne Çıkan Özellikler:

  1. Kahramanlık: Epik şiirlerde genellikle kahramanlık teması öne çıkar. Kahramanlar, destanın ana karakterleri olarak olağanüstü güçlere ve yeteneklere sahiptir.
  2. Olağanüstü Olaylar: Tanrılar, tanrıçalar ve olağanüstü yaratıkların yer aldığı fantastik olaylar destanlarda sıkça karşılaşılan öğelerdir.
  3. Destansı Anlatım: Anlatım tarzı destansıdır; yüksek bir dille, uzun cümlelerle ve ayrıntılı betimlemelerle destanın büyüsü oluşturulur.
  4. Toplumsal ve Tarihî Temalar: Destanlar genellikle bir toplumun tarihî olaylarına, kültürel değerlerine ve kahramanlık anlayışına odaklanır.

Örnekler:

  • Homeros’un “İlyada” ve “Odysseia” eserleri, klasik Yunan epik şiirinin örneklerindendir.
  • Fuzuli’nin “Su Kasidesi,” Osmanlı edebiyatındaki epik şiir örneklerinden biridir.

Epik şiir, insanlığın kültürel belleğini yansıtan, büyülü ve etkileyici bir edebi türdür.

Çalın vezirin borusun
Dostu gafil koman girsin
Koyverin asker yürüsün
Gaziler Bağdat üstüne

Demirc’oğlu sözün haktır
Hiç sözünde hilâf yoktur
Osmanî’de gayret çoktur
Kırılır Bağdat üstüne 
DEMİRCİOGLU

 

Didaktik Şiir

Bilgilendirmek, öğretmek ve eğitmek amacı taşıyan şiirlere “öğretici” veya “didaktik” şiir denir. Türk Edebiyatı, bu türde pek çok örnek barındırmaktadır. Başlangıçta daha çok dini ve ahlaki konulara odaklanan bu tür, zamanla farklı alanlarda da kendine yer bulmuştur. Efsane, fıkra, masal ve yergi gibi farklı türlerde öğretici şiirler ortaya çıkmıştır.

Öğretici şiirler, okuyucuya bir şeyler öğretme ve düşündürme amacı güder. Bu şiirler, genellikle toplumsal değerlere vurgu yapar, ahlaki dersler içerir ve okuyucuyu düşünmeye sevk eder. Dinî öğretilerden tutun da yaşam bilgisi, ahlak kuralları, tarihî olaylar gibi birçok konuda yazılmış öğretici şiirler, toplumun bilinçlenmesine katkıda bulunur.

Örnekler:

  • Ahmet Haşim’in “Hayat-ı Muhayyel” adlı eseri, hayatın geçiciliği ve ölümün anlamı üzerine düşündürücü bir öğretici şiirdir.
  • Yahya Kemal Beyatlı’nın “Akıncılar” adlı eseri, tarihî olaylara vurgu yaparak okuyucuya bir ders vermeyi amaçlar.

Öğretici şiir, estetik değeriyle birlikte bilgiyi aktarma misyonunu üstlenir ve edebiyatın eğitici rolünü ön plana çıkarır.

Atabetü’l Hakayık
Dostum diye inanıp sır söyleme sakın
Ne kadar olsa da güvenilir ve yakın
Sırrın sende bile durup gizlenmezken
Durur mu hiç dostunda, iyi düşün.

Satirik Şiir

Toplumdaki çeşitli düzensizlik ve bozuklukları iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştiren şiirlerdir. Halk edebiyatında “taşlama”, Divan edebiyatında “hiciv” denir.

Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim

Dramatik Şiir

Dramatik şiir, antik Yunan döneminde sahnede söylenecek sözleri şiir haline getirme pratiğiyle ortaya çıkan bir şiir türüdür. Eski Yunan tiyatrosunda oyunculara ezberletilmek üzere yazılan ve duyguları, olayları şairane bir dille anlatan bu şiirler, dramatik performansın temelini oluştururdu. Bu geleneğin devamı, 19. yüzyıla kadar sürmüş ve dram tiyatrosu bu dönemde doğmuştur. Ancak sonrasında tiyatro metinleri düzyazı formunu benimsemiştir.

Batı edebiyatında, Corneille, Racine ve Shakespeare gibi önemli yazarlar dramatik şiirin örneklerini sunmuşlardır. Türk edebiyatında ise dramatik şiir türüne neredeyse hiç örnek verilmemiştir. Bu, Tanzimat döneminde Batı’ya yönelik açılımlar yapıldığı zamanlarda, Batı’da da dramatik eserlerin nesir formunda yazılmaya başlanmasıyla örtüşmektedir. Türk edebiyatı, tiyatro türünü Batı’dan nesir formunda almış ve geliştirmiştir. Ancak bazı istisnai durumlarda, Namık Kemal, Abdülhak Hamid Tarhan, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi yazarlar nazım şeklinde tiyatro eserleri yazmışlardır.

GELİNLİK KIZIN ÖLÜMÜ
Salâ verilirken kalktık kahveden
Kızın babası yanımızda boyu uzun
Zayıf ağzı mırıltılar.
On köylü iki subay bir tezkereci er
Sıralandık ahşap mescidin avlusunda
Aldık cenazeyi sarsmadan iğreti
Ve hafif gözlerimiz yerde
Kayıp bir tayın izini süreriz sanki…
                                  Melih Cevdet Anday

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(