11. Sınıf Felsefe Konuları

15. Yüzyıl – 17. Yüzyıl Felsefesi

 

15. Yüzyıl – 17. Yüzyıl Felsefesi

 15-17. yüzyıl felsefesi Batı dünyasında gelişmiştir. Rönesans ilk olarak İtalya’da ortaya çıkmış ve burada ilk örneklerini vermiştir. Rönesans terimi “yeniden doğuş” anlamına gelir ve özgür düşüncenin yeniden canlanması arzusunu ifade eder.

Rönesans’ın ortaya çıkışı çeşitli etmenlere dayanır:

  • İslam coğrafyasından yapılan çeviriler, coğrafi keşifler, ekonomik faaliyetler ve siyasal hareketlilikler etkili olmuştur.
  • Hint, Mısır, Antik Yunan ve İslam bilim ve felsefesi kitaplarının Avrupa dillerine çevrilmesiyle bilim ve felsefe alanında etkiler başlamış, bu durum akıl merkezli düşüncenin öne çıkmasına neden olmuştur. Aristoteles’in eserlerinin çevirileri sayesinde Skolastik düşüncenin Aristoteles yorumu ile gerçek Aristoteles arasında ciddi farklar olduğu anlaşılmıştır.
  • Coğrafi keşiflerin ardından matbaanın kullanımının yaygınlaşması okuryazarlık oranını artırmış ve ticarette gelişmelere yol açmıştır.

Rönesans dönemi, Avrupa’da din felsefesinden uzaklaşılarak bilim felsefesine yaklaşılan bir dönem olarak görülmüştür. Bu dönemde, bir önceki dönemin düşünsel yapısından kopuşun başladığı fakat hala izlerinin görüldüğü bir geçiş dönemi yaşanmıştır. Bu değişimin ilk izleri sanatta görülmüş, edebiyatta Cervantes ve Dante, tiyatroda Shakespeare, resimde Leonardo da Vinci ve Michelangelo gibi isimler öne çıkmıştır.

Skolastik felsefe, Hristiyan inancını akılla anlaşılabilir kılmak amacıyla geliştirilmiştir. Teoloji bu dönemde egemendir. Akıl ve inanç arasındaki dengeyi sağlama çabası içerisinde akılın yetersizliği vurgulanmış, bu eksikliğin inançla tamamlanabileceği düşünülmüştür. Yönetim, ekonomi ve hukuk gibi alanlarda da din belirleyici bir unsur olarak kabul edilmiştir. Rönesans’ın başlangıcıyla 17. yüzyılda pekişen düşünce sistemine “modern düşünce” denir. Modern düşünce, felsefeyi ve bilimsel yöntemi temel alan bir düşünce sistemidir ve bireyi öne çıkarır. Aklın bilimsel yöntemle kılavuz edilmesi gerektiği düşünülür.

Bu dönem felsefesini anlamak için dönemin öne çıkan konularına değinmek gereklidir. Bunlar;”

Hümanizm, insanın merkeze alındığı ve akılın ön plana çıkarıldığı bir perspektifi ifade eder. İnsanın bu dünyadaki rolü ve anlamı sorgulanmış, birey kendi benliği ve kişiliği için mücadele eden bir varlık olarak tanımlanmıştır. Hümanizm akımı ilk olarak İtalya’da ortaya çıkmıştır.

  • Dante, Petrarca, Boccaccio İtalyan hümanizminin öncülerindendir.
  • Erasmus, Hristiyanlığı hümanizm ile uzlaştırma çabası içinde olmuş, “Deliliğe Övgü” adlı eserinde Katolik Kilisesi’nin uygulamalarını eleştirmiş, ancak dinin özüne yönelik kesin bir kuşku taşımamıştır.
  • Hristiyan hümanizminin temsilcisi olarak kabul edilen Luther, Hristiyanlığın reforma uğramasını savunmuş, din adamlarını ve kiliseyi gereksiz bulmuş, önemli olanın Tanrı’ya yönelmek ve iman etmek olduğunu belirtmiştir. Kilisenin dini törenlerini anlamsız bulmuştur.
  • Diğer bir hümanist olan Montaigne ise kuşkucu hümanizmin temsilcisidir. İnsanın tüm yeteneklerini kullanarak sürekli bir araştırma içinde olması gerektiğini savunmuştur.

Bilimsel Yöntem: Rönesans düşüncesi, bilimsel bilgiyi otoriteye dayalı değil, deney, gözlem ve hesaplamalara dayalı bilimsel çalışmalara yönelmiştir. Gözlem, kontrollü deney, hipotez ve matematiksel hesaplamalar, bilimin yöntemini oluşturmuştur.

Kartezyen Felsefe (Descartes Felsefesi): Descartes, 15. yüzyılda başlayan ve 17. yüzyılda ivme kazanan bilim ile din arasında bir bağ kurma çabasında olmuştur. Felsefesini “metodik şüphe” olarak bilinen bir yöntemle kurmuştur. Özne, bilginin merkezindedir. Varlık düzleminde yaratıcı ve yaratılan olmak üzere iki temel varlık bulunmaktadır. Yaratılan varlık ise ruh ve madde olmak üzere birbirinden ayırt edilemeyen iki alt varlıktan oluşur. Descartes’ın felsefesi bu nedenle ikilikçi bir yaklaşıma sahiptir.

Devlet ve Hukuk Felsefesi: Rönesans, artık öte dünyaya değil bu dünyaya odaklanan bir kültürün gelişmeye başladığı dönemdir. Bilim, sanat, din, devlet gibi alanlarda özerklik kazanmaya doğru ilerler. Hümanizm, insanın kendi doğasını, öz yasasını ve haklarını bulmasını sağlamıştır. Bu özgürlüğe doğru ilerleme, devlet ve topluma da yayılmıştır.

Rönesans yeni bir devlet ve hukuk anlayışını da getirmiştir. Din birliğinin yerini ulusal birliğin aldığı bu dönemde ‘Din Devleti’ yerine ‘Ulus Devlet’ anlayışı ortaya çıkmıştır. Ulusal kimlik ve reform hareketleri, devlet ve hukuk üzerine düşüncelerin artmasına neden olmuş, kilisenin gücü azalmıştır. Filozoflar yönetim biçimleri, doğal hukuk ve egemenlik gibi konularda görüşler sunmuştur. Aynı zamanda ideal toplum düzeni arayışları “ütopik toplum” modellerini geliştirmiştir.”

15. Yüzyıl – 17. Yüzyılde Öne Çıkan Düşünürler

Nicolaus Kopernik: Gezegenlerin gerçekte dünyanın değil güneşin etrafında döndüğünü ve Dünya’nın dönme hareketlerinin olduğunu ileri sürmüştür. Dünya, kendi ekseni etrafında bir gün, Güneş’in etrafında ise bir yılda bir tam dönüş yapar. Kopernik’in güneş merkezli evren modeli, evren anlayışında dualizmden monizme geçişi temsil ederek 15-17. yüzyıl felsefesini etkilemiştir.

Francis Bacon: Aristoteles’in “tümdengelim” yöntemine karşı çıkarak, “tümevarım” yöntemini öne sürmüştür. Doğanın doğru anlaşılabilmesi için, zihnin önyargılardan ve yanlış inançlardan arındırılması gerektiğini vurgulamıştır. Bacon, bilimsel yöntemin kurumsal bir yapı kazandırılması ve bilimsel araştırmaların desteklenmesi konularında önemli bir etki yapmıştır. Ayrıca Bacon’ın olgusal gerçeklere ve bilimsel bilgiye verdiği önem, günümüz pozitivist felsefesinin temellerini atmıştır.

Galileo Galilei: Astronom, fizikçi, mühendis, filozof ve matematikçi olan Galileo, hem jeosantrik evren anlayışını reddetmiş hem de kutsal kitaplara eleştirel yaklaşmıştır. “Gözlemsel astronominin babası” olarak anılan Galileo, teleskopu kullanarak gökyüzünü inceleyen ilk bilim insanıdır. Mekanik fiziğin temel prensiplerini geliştirmiştir. Serbest düşme, salınım ve sarkaç yasalarını ve ivme kavramını ortaya koymuştur. Güneş merkezli evren modelini desteklediği için kilise tarafından engizisyon mahkemesinde yargılanmış ve yaşamı boyunca ev hapsine mahkum edilmiştir.

İsaac Newton: Matematik ve fizik alanlarında çalışmalarıyla tanınan bir bilim insanıdır. Yerçekimi kanununu formüle etmiştir. Newton sayesinde fiziksel evrenin matematiksel terimlerle açıklanabileceği kanıtlanmış ve bu yasaların insanlar tarafından anlaşılabilir olduğu gösterilmiştir. Newton’un fikirleri, 15-17. yüzyıl felsefesinin yanı sıra 18-19. yüzyıl felsefesini de derinlemesine etkilemiştir.”

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(