9. Sınıf Coğrafya Konuları

Atmosfer ve İklim

Atmosfer ve İklim

– Dar bir sahada, kısa süre içerisinde görülen atmosfer olaylarına hava durumu denir.
– İklimi inceleyen bilim dalına klimatoloji denir.
– Dar sahalarda, kısa süreli atmosfer olaylarını inceleyen bilim dalına meteoroloji denir.
– Sıcak ve Soğuk hava kütlelerinin karşılaşma alanına Cephe denir.
– Dünya’yı gazlardan meydana gelen bir geosfer (tabaka) kuşatır. Buna atmosfer denir.Atmosferin Katmanları:Atmosfer, yerçekimi etkisiyle iç içe kürelerden meydana gelmiştir. Bunların yoğunlukları ve bileşimleri birbirinden farklıdır.

Troposfer: Atmosferin en alt tabakasıdır. Ekvator üzerindeki kalınlığı 16 – 17 km, 45° enlemlerinde 12 km, kutuplardaki kalınlığı ise 9 – 10 km dir. Bunun nedeni, Ekvator’daki hava kütlelerinin ısınarak yükselmesi, kutuplarda ise soğuyan havanın ağırlaşarak alçalmasıdır. iklim olayları troposferin 3 – 4 km lik kısmında meydana gelir. Çünkü, iklim olaylarında çok etkili olan su buharı troposferin 3 – 4 km lik kısmında bulunur. Troposfer daha çok yerden yansıyan ışınlarla ısınır.  Atmosferdeki gazların % 75′i troposfer katında bulunmaktadır.

Stratosfer: Troposferden itibaren 17 – 30 km ler arasında bulunur. Bu tabakada su buharı olmadığı için, iklim olayı görülmez. Stratosferde sıcaklık değişimi yok gibidir. Sıcaklık –45°C civarındadır. Stratosferde yerçekimi çok azaldığı için cisimler gerçek ağırlıklarını kaybederler. Üst kısımlarında ozon gazı bulunur.

Şemosfer: Stratosferden sonra 30 – 90 km ler arasında bulunur. iki kısımdan oluşur.

* Ozonosfer: içerisinde bulundurduğu ozon gazından dolayı bu ismi almıştır. Güneş’ten gelen ve canlı yaşamı için zararlı olan ışınları (Ultraviyole ışınları gibi) tutar. Bundan dolayı canlıların koruyucu katıdır. Dünya’nın aşırı ısınıp, soğumasını önler.

* Kemosfer: Bu katmana kemosfer denilmesinin nedeni, içerisinde bazı kimyasal olayların meydana gelmesidir. Az miktarda zararlı ışınların tutulması burada da görülür.

İyonosfer: Şemosferden sonra 90 – 300 km’ler arasında bulunur. Bu tabakadaki gazlar ultraviyole ışınlarının etkisi ile iyonlara ayrılmıştır. iyonlaşma sırasında açığa çıkan enerji ile sıcaklığı yükselmiştir.
(250 °C) iyonlar arasında elektron alışverişi son derece fazladır. Bundan dolayı haberleşme sinyalleri, radyo dalgaları bu tabakadan yansır.

Eksosfer: Atmosferin en üst ve en dış sınırını oluşturur. Eksosferde bazı gaz molekülleri yerçekimi etkisinden kurtularak uzaya kaçar. Bu nedenle dış sınırı kesin olarak tespit edilememekte, 10.000 km ye kadar çıktığı sanılmaktadır.

Atmosferin Faydaları
– İklim olayları meydana gelir.
– Canlı yaşamı için gerekli gazları ihtiva eder.
– Güneş’ten gelen zararlı ışınları tutar.
– Dünya’nın aşırı ısınmasını ve soğumasını engeller.
– Dünya ile birlikte dönerek sürtünmeden doğacak yanmayı engeller.
– Uzaydan gelen meteorların parçalanmasına neden olur.
– Güneş ışınlarının dağılmasını sağlayarak, gölgede kalan kısımların da aydınlanmasını sağlar. Bir başka ifade ile gölgelerin tam karanlık olmasını önler.
– Işığı, sesi, sıcaklığı geçirir ve iletilmesini sağlar.
– Hava akımları sayesinde gündüz olan kesimlerin aşırı sıcak, gece olan kesimlerin de aşırı soğuk olmasını engeller bu metni anlamını değiştirmeden yeniden yaz.

İklim Elemanları

1. Sıcaklık

Yeryüzündeki sıcaklık, Güneş’ten gelen ısı kaynaklıdır. Yeryüzünün Güneş’ten aldığı ısı miktarına sıcaklık denir, ve bu sıcaklık değeri termometre ile ölçülür. Sıcaklığın birimi santigrat derecedir (°C). Enerjinin %100’ü atmosfere ulaştığında aşağıdaki gibi dağılır:

  • %25’i bulutlar ve atmosfer etkisiyle uzaya yansır.
  • %25’i atmosferde dağılarak gölge yerlerin aydınlatılmasını ve gökyüzünün mavi görünmesini sağlar.
  • %15’i atmosfer tarafından emilerek atmosferin ısınmasını sağlar.
  • %35’i yeryüzüne ulaşır. Bu enerjinin %27’si yeri ısıtır, %8’i ise yeryüzüne çarptıktan sonra tekrar uzaya yansır.

Sıcaklık Dağılışını Etkileyen Faktörler

Güneş Işınlarının Yeryüzüne Düşme Açısı

Yeryüzündeki sıcaklık dağılışını etkileyen en önemli faktörlerden biri, Güneş ışınlarının yeryüzüne düşme açısıdır. Güneş ışınlarının dik bir açıyla gelmesi durumunda, daha fazla ısınmaya neden olur. Işınlar ne kadar dik düşerse, o bölge o kadar fazla ısınır. Güneş ışınlarının düşme açısı, aşağıdaki faktörlerden etkilenir:

Dünya’nın Şekli ve Enlemi: Dünya’nın şekli gereği Ekvator çevresinde Güneş ışınları daha dik bir açıyla gelirken, kutuplara doğru gidildikçe ışınlar daha yatay bir açıyla gelir. Bu nedenle Ekvator’dan kutuplara gidildikçe sıcaklık azalır.

Mevsimler: Dünya’nın ekseni eğik olduğu için Güneş ışınlarının düşme açısı yıl içinde değişir. Kuzey Yarım Küre’de yaz mevsiminde ışınlar daha dik, kış mevsiminde ise daha eğik gelir. Bu mevsimsel değişiklikler de sıcaklıkta farklılıklara yol açar.

Günün Saati: Güneş ışınlarının yere düşme açısı günün farklı saatlerinde değişir. Sabah ve akşam saatlerinde ışınlar daha eğik gelirken, öğle vakti en dik açıyla gelir.

Bakı ve Eğim: Yerşekillerinin Güneş’e bakış açısı ve eğimi, Güneş ışınlarının düşme açısını etkiler. Bu faktörler de bölge sıcaklığını etkiler.

Bu nedenle, sıcaklık dağılışını anlamak için Güneş ışınlarının düşme açısının bölgedeki etkilerini göz önünde bulundurmak önemlidir.

— Güneş Işınlarının Atmosferde Katettiği Yol
Güneş ışınları, atmosferde daha kısa bir yol aldıklarında daha az enerji kaybederler. Özellikle dik açıyla gelen ışınlar daha kısa bir yol izler ve bu nedenle daha az enerji kaybına uğrarlar. Bu durum, ekvator çevresi gibi bölgelerde daha belirgindir.

Buna karşılık, daha geniş bir açıyla gelen ışınlar, daha uzun bir yol izler ve bu nedenle daha fazla enerji kaybederler. Kutup çevresi gibi bölgelerde, güneş ışınları daha yatay bir açıyla gelir, bu da enerji kaybının artmasına neden olur.

— Güneşlenme Süresi
Güneşlenme süresi, sıcaklığı etkileyen önemli bir faktördür. Güneşlenme süresi arttıkça, sıcaklık genellikle yükselir. Bu nedenle yaz aylarında güneşlenme süresi fazla olduğundan sıcaklık değerleri yüksektir. Ancak, ilginç bir şekilde, en yüksek sıcaklıklar genellikle öğle vaktinden ziyade öğleden sonraki saatlerde kaydedilir. Bu, güneşlenme süresi ile ilgilidir. Geceleri, Güneş’ten enerji alınmadığı için sıcaklık düşer. Bu nedenle gecenin en soğuk anı, sabah güneşin doğmadığı andır.

— Yükselti
Yerden yükseldikçe sıcaklık değerleri her 100 metrede yaklaşık 0,5°C azalırken, alçaldıkça her 100 metrede 0,5°C artar. Yani, yükselti ile sıcaklık arasında ters bir ilişki vardır.

— Kara ve Denizlerin Dağılışı
Kara ve denizler, aynı miktarda güneş enerjisi alsalar bile farklı şekilde ısınır ve soğur. Karalar, denizlere göre daha hızlı ısınır ve soğur. Bu nedenle, karaların bulunduğu bölgelerde sıcaklık farkları daha büyüktür. Denizler, karalara göre daha yavaş ısınır ve soğur. Bu nedenle denizel iklim bölgelerinde sıcaklık farkları daha azdır. Karasal iklim bölgelerinde en sıcak ay Temmuz, en soğuk ay Ocak iken, denizel iklim bölgelerinde en sıcak ay Ağustos, en soğuk ay Şubattır.

— Nem Miktarı
Nem, bir bölgenin fazla ısınmasını ve soğumasını önler, sıcaklık farklarını azaltır. Ekvator çevresi gibi ısının aslında çok daha fazla olması gereken yerler nemin etkisi altındadır. Bu nedenle Dünya’nın en sıcak bölgeleri tropikal çöllerdir. Kış aylarında bulutlu günler, sıcaklık kaybını azalttığı için yüksek sıcaklık değerlerine yol açar. Bulutsuz günlerde ise sıcaklık daha fazla düşer. Bu nedenle kuru ve soğuk hava yaşanır. Nem fazla olduğu deniz yüzeylerinde, vadilerde ve alçak ovalarda sıcaklık kaybı azdır. Ancak dağ zirvelerinde nem eksikliği sıcaklık kaybını artırır.

— Okyanus Akıntıları
Okyanus akıntıları, denizler ve kara üzerindeki hava sıcaklığını etkiler. Örneğin, Ekvator’dan gelen Gulf Stream gibi sıcak akıntılar bölge sıcaklığını artırırken, kutuplardan gelen Labrador gibi soğuk akıntılar sıcaklığı düşürür.

— Rüzgârlar
Kuzey Yarım Küre’de güneyden, Güney Yarım Küre’de ise kuzeyden esen rüzgârlar, bölgenin sıcaklığını artırır. Kutuplardan gelen rüzgârlar ise sıcaklığı düşürürler. Bu durum enlem-sıcaklık ilişkisinin bir örneğidir. Denizden karaya doğru esen rüzgârlar kışın sıcaklığı ılıtıcı, yazın ise serinletici etki yapar. Karadan denize doğru esen rüzgârlar ise kışın sıcaklığı düşürücü, yazın ise sıcaklığı artırıcı etki yapar.

— Bitki Örtüsü
Bitki örtüsü, güneş ışınlarının bir bölümünü emerek gündüz sıcaklığını sınırlar ve geceleri yerden yansıyan sıcaklığın kaybını engeller. Bu nedenle, bitki örtüsünün yoğun olduğu bölgelerle seyrek olduğu bölgeler arasında sıcaklık farkları oluşur.

Sıcaklığın Yeryüzündeki Dağılışı

 

— İzoterm Haritaları:
Sıcaklık yeryüzünde her yerde aynı değildir, bu sıcaklık dağılışını gösteren haritalara izoterm haritaları denir. İzoterm haritaları, aynı sıcaklık değerine sahip noktaları birleştirerek oluşturulan eğrilerden oluşur.

İzoterm haritaları iki temel türe ayrılır:

Gerçek İzoterm Haritaları: Bu haritalar, yeryüzünde ölçülen gerçek sıcaklık değerlerine dayanarak çizilir. Yani, ölçüm istasyonlarından toplanan gerçek sıcaklık verileri kullanılarak oluşturulurlar.

İndirgenmiş İzoterm Haritaları: Bu haritalar, yeryüzündeki tüm bölgelerin deniz seviyesinde olduğu varsayımıyla oluşturulur. Böylece, yükseklik farkı nedeniyle ortaya çıkan sıcaklık değişimini vurgularlar. Her 200 metrede sıcaklık 1 derece Celsius (°C) düşer. Bu nedenle, indirgenmiş izoterm haritaları, her bölgenin deniz seviyesindeki sıcaklığını gösterir ve yüksek bölgelerdeki sıcaklık kaybını hesaplar.

Örnek olarak, deniz seviyesinden 1000 metre yükseklikteki bir bölgede ölçülen sıcaklık 9°C ise, gerçek izoterm haritalarında bu değer gösterilir. Ancak indirgenmiş izoterm haritalarında, bu bölgenin 800 metre yükseklikten dolayı kaybettiği sıcaklık hesaplanır:

1000 metre / 200 metre = 5°C

Bu değer gerçek sıcaklık değerine eklenir: 9°C + 5°C = 14°C

Bu şekilde, indirgenmiş izoterm haritalarında bu bölge için 14°C gösterilir.

Yükseklik arttıkça gerçek sıcaklık ile indirgenmiş sıcaklık arasındaki fark daha da büyür. Başka bir deyişle, bir yerin gerçek sıcaklık ile indirgenmiş sıcaklık arasındaki fark ne kadar büyükse, o bölgenin deniz seviyesinden yüksekliği o kadar fazladır. İşte bu nedenle indirgenmiş izoterm haritaları, coğrafyacılara ve meteorologlara yükseltiye bağlı olarak sıcaklık farklarını anlamalarına yardımcı olur.

 

Sıcaklığın coğrafi dağılışı, çeşitli faktörlerin etkisi altında oluşur ve en önemli etkenler enlem, kara ve denizlerin dağılışı, ve yükseltidir. Diğer etkenler de rol oynar, ancak bu üç ana etken en belirleyicileridir. Sıcaklığın yeryüzündeki genel dağılışı incelendiğinde yıllık ortalama, en soğuk ve en sıcak ayların ortalama sıcaklık dağılış haritaları üzerinde durulur.

Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı:
Yıllık ortalama sıcaklık haritası, bir bölgenin yıllık sıcaklık durumunu gösterir. Ancak bu harita, sıcaklığın yıl içindeki değişimini göstermez. İşte yıllık ortalama sıcaklık haritasının incelenmesi sonucu elde edilen bazı sonuçlar:

  • Dünya’nın şeklinden dolayı ekvatordan kutuplara doğru sıcaklık azalır. Yani ekvator civarları daha sıcakken kutuplar daha soğuktur.
  • En yüksek sıcaklıklar, Kuzey Yarımküre’de dönenceler çevresindeki kara iç bölgelerde görülür. Bu bölgelerde nem azdır ve sıcaklık daha fazla yükselir.
  • Alçak enlemlerde denizler, yüksek enlemlerde ise karalar daha sıcaktır. Bu, kara ve denizlerin farklı ısınma hızlarına bağlıdır.
  • Genel olarak, Kuzey Yarımküre’nin sıcaklık ortalamaları Güney Yarımküre’ye göre daha yüksektir. Bu, Kuzey Yarımküre’nin daha fazla kara yüzeyi içermesinden kaynaklanır ve termik ekvatorun daha çok Kuzey Yarımküre’de bulunmasına neden olur.
  • Termik ekvator, Dünya’nın yüzeyinde en sıcak bölgelerin birleştirildiği meridyenlerin doğrudan güneyine uzanır. Dünya üzerindeki en sıcak bölgeler burada yer alır.

Ocak Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı:
Ocak ayı, Kuzey Yarımküre’de kış ve Güney Yarımküre’de yaz koşullarının hüküm sürdüğü bir aydır. Bu nedenle, Ocak ayı ortalama sıcaklık haritası aşağıdaki sonuçları gösterir:

  • Kuzey Yarımküre’nin yüksek enlemlerinde, sıcaklık 25°C’nin altına düşer. Sibirya, Grönland Adası ve Kanada’nın kuzeyi dünyanın en soğuk bölgeleridir.
  • Kuzey Yarımküre’de 0°C ve 10°C izoterm eğrileri Atlas Okyanusu ve Büyük Okyanus üzerinde kuzeye doğru çıkıntı yapar. Bu soğuk su akıntılarının etkisi ile ilgilidir.
  • Güney Amerika, Güney Afrika ve Avustralya’nın iç bölgelerinde en yüksek sıcaklıklar görülür.
  • Güney Yarımküre’de denizlerin daha geniş olması nedeniyle 0°C ve 10°C izoterm eğrileri Kuzey Yarımküre’ye göre daha düzgün uzanır.
  • Ocak ayında, Güney Yarımküre’nin en soğuk bölgesi Antarktika’dır.

Temmuz Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı:
Temmuz ayı, Kuzey Yarımküre’de yaz ve Güney Yarımküre’de kış koşullarının hüküm sürdüğü bir aydır. Bu nedenle, Temmuz ayı ortalama sıcaklık haritası aşağıdaki sonuçları gösterir:

  • Bu ayda, dünyanın en sıcak bölgeleri Büyük Sahra, Arabistan Yarımadası, Asya’nın iç bölgeleri ve Meksika ile Kuzey Amerika’nın iç bölgeleridir.
  • Kuzey Yarımküre’de 20°C ve 25°C izoterm eğrileri Atlas Okyanusu ve Büyük Okyanus üzerinde güneye doğru çıkıntı yapar. Bu etki soğuk su ak

2. Basınç 

Atmosferi oluşturan gazların yeryüzüne yaptığı etkiye basınç denir ve basınç ölçümü barometre ile yapılır. Basınç değerleri milibar (mb) birimi ile ifade edilir. Bu basınç değerlerini harita üzerinde göstermek için ise izobarlar kullanılır. İzobarlar, aynı basınca sahip noktaları birleştirerek oluşturulan kapalı eğrilerdir.

Atmosfer basıncını etkileyen faktörler şunlardır:

1. Yerçekimi: Yerçekimi, atmosfer gazlarını Dünya’yı kuşatan bir tabaka halinde tutar. Yerçekimiyle bağlantılı olarak, yükseklere doğru çıkıldıkça ve deniz seviyesinden uzaklaşıldıkça basınç azalır. Bu nedenle yerçekimi ile basınç arasında doğru bir orantı vardır. Yerçekimi arttıkça, basınç artar; yerçekimi azaldıkça, basınç azalır.

2. Yükseklik (Yükselti): Yükseklik arttıkça basınç azalır. Bunun nedeni, atmosferi oluşturan gazların yükseklikle birlikte yoğunluğunun azalmasıdır. Yükseklik ile basınç arasında ters orantı vardır.

3. Termik Etkiler (Sıcaklık): Sıcak hava genişler, hafifler ve yükselir. Yükselen sıcak hava, yere daha düşük basınç alanları oluşturur, bu da alçak basınç alanlarının oluşmasına neden olur. Sıcaklık arttıkça basınç azalır ve tersine, sıcaklık azaldıkça basınç artar. Bu nedenle termik etkilerle sıcaklık ile basınç arasında ters orantı vardır.

4. Dinamik Etkiler: Hava kütlelerinin alçalması veya yükselmesi sonucunda basınç değişiklikleri meydana gelir. Örneğin, troposferin üst kısımlarında Ekvator’dan kutuplara doğru esen üst alize rüzgarları, Dünya’nın dönme hareketi nedeniyle 30° enlemleri civarında alçalır ve yüksek basınç alanları oluşturur. Aynı şekilde, Batı ve Kutup rüzgarları da 60° enlemleri civarında karşılaştığında yükselir ve alçak basınç alanları oluşturur. Bu nedenle dinamik etkenlerle oluşan basınç merkezlerine dinamik basınç merkezleri denir.

Atmosfer basıncı, aşağıdaki şekillerde sınıflandırılabilir:

1. Normal Basınç: Deniz seviyesinde, 0°C sıcaklıkta ve 760 mm yüksekliğindeki cıvanın yaptığı basınca eşit olan atmosfer basıncına normal basınç denir. Bu basınç, 1013 milibar olarak kabul edilir.

2. Yüksek Basınç (Antisiklon): 1013 milibar değerinden daha yüksek olan basınçlara yüksek basınç denir. Yüksek basınç alanlarının görüldüğü bölgelerde hava alçalarak etkili olur ve genellikle açık ve iyi hava koşulları ile ilişkilendirilir.

3. Alçak Basınç (Siklon): 1013 milibar değerinden daha düşük olan basınçlara alçak basınç denir. Alçak basınç alanları, hava kütlesinin yükseldiği ve sıcak ve nemli hava yükseldikçe soğuduğu bölgelerdir. Bu alanlar genellikle bulutlu ve yağışlı hava ile ilişkilendirilir.

4. Gaz Yoğunluğu: Atmosferdeki gazların yoğunluğu ile atmosfer basıncı arasında doğru bir ilişki vardır. Gaz yoğunluğu arttıkça atmosfer basıncı da artar.

Yeryüzündeki sürekli basınç alanları, hem termik hem de dinamik faktörlere bağlı olarak oluşur. Örneğin, Ekvator çevresinde sürekli sıcak hava yükselir ve alçak basınç bölgesi oluşturur, bu bir termik alçak basınçtır. Kutuplar civarında ise sürekli soğuk hava alçalır ve yüksek basınç bölgesi oluşturur, bu da bir termik yüksek basınçtır. Aynı şekilde, dinamik etkenlerle oluşan basınç merkezleri de vardır, örneğin Batı ve Kutup rüzgarları bu şekilde dinamik alçak ve yüksek basınç alanlarına neden olurlar.

3. Rüzgarlar

Yüksek basınç (antisiklon) bölgelerinden alçak basınç (siklon) bölgelerine doğru yatay hava akımlarına rüzgar denir. Rüzgarın yönü, coğrafi yönlerle ifade edilir ve rüzgar hızı anemometre adı verilen aletlerle ölçülür.

Rüzgar hızını etkileyen faktörler şunlardır:

1. Basınç farkı: Rüzgar hızı ile basınç farkı arasında doğru bir ilişki vardır. Basınç farkı ne kadar büyükse, rüzgar o kadar hızlı olur. Basınç farkı azaldığında rüzgarın hızı da azalır. İki bölge arasındaki basınç farkının yok olmasıyla rüzgarın etkinliği kaybolur.

2. Basınç merkezleri arasındaki uzaklık: Aynı büyüklükteki basınç farklarına sahip iki nokta arasındaki rüzgar hızı, bu noktaların birbirlerine uzaklığına bağlı olarak değişir. İzobar yüzeylerinin eğimi, noktalar arasındaki uzaklığa göre değişir. Birbirine yakın noktalar arasında izobar yüzeyleri daha dik olduğundan rüzgar hızlıdır. Fakat birbirine uzak noktalar arasında izobar yüzeyleri daha az eğimli olduğundan rüzgar daha yavaş eser.

3. Dünya’nın dönmesi (Coriolis etkisi): Dünya’nın dönüşü nedeniyle rüzgarlar düz çizgiler yerine saparak hareket ederler. Bu sapma, rüzgarların hız kaybetmelerine neden olur. Kuzey Yarımküre’deki rüzgarlar sağa doğru saparlar, Güney Yarımküre’deki rüzgarlar ise sola doğru saparlar.

4. Yer şekilleri (sürtünme): Engebeli arazilerde rüzgarlar birçok engelle karşılaştığı için hızları azalır. Düz ve açık alanlarda sürtünme daha az olduğu için rüzgar hızı daha yüksektir.

Rüzgarın yönünü etkileyen faktörler ise şunlardır:

1. Basınç merkezlerinin konumu: Rüzgarın yönünü ilk olarak basınç merkezlerinin konumu belirler. Basınç merkezleri yer değiştirdikçe rüzgar yönü de değişir.

2. Yeryüzü şekilleri: Rüzgarlar basınç merkezleri arasında hareket ederken yeryüzü şekillerine çarparak yönlerini değiştirirler. Belirli bir bölgede rüzgarın yıl içinde en fazla estiği yöne hakim rüzgar yönü denir, ve bu yer şekillerine bağlı olarak oluşur.

3. Dünya’nın dönmesi: Dünya’nın dönüşü rüzgarların doğru bir çizgi izlemelerini engeller. Kuzey Yarımküre’deki rüzgarlar sağa doğru saparlar, Güney Yarımküre’deki rüzgarlar ise sola doğru saparlar.

Sonuç olarak, yüksek basınç bölgelerinde rüzgarlar merkezden dışarı doğru eserken, alçak basınç bölgelerinde çevreden merkeze doğru eserler.

Rüzgar Çeşitleri

— Sürekli (Yıllık) Rüzgârlar:

Yıl boyunca alçak ve yüksek basınç bölgeleri arasında esen rüzgarlara denir. Bu rüzgarlar okyanus akıntılarının yönünü belirler ve dünya iklimleri üzerinde etkili olurlar.

  • Alize Rüzgârları: 30° Kuzey ve 30° Güney enlemlerindeki sürekli yüksek basınç bölgelerinden, Ekvator’daki sürekli alçak basınç bölgesine doğru esen rüzgarlardır. Alize rüzgarlarına ters yönde esen rüzgarlar ise ters alizeler olarak adlandırılır. Bu rüzgarlar, tropikal kuşakta etkilidir.

– Başlangıçta sıcak ve kuru özellik gösterirler, ancak denizler üzerinden geçtikçe nem kazanırlar.
– Tropikal kuşaktaki karaların doğu kıyılarına bol yağış getirirler, bu nedenle “Doğu rüzgarları” olarak da bilinirler.
– Sürekli olarak eserler ve belirli bir yönde hareket ederler, bu özellikleri nedeniyle tarih boyunca deniz ticareti yapan gemiler için önemli bir rüzgar kaynağı olmuştur. Bu nedenle bu rüzgarlara “ticaret rüzgarları” da denir.
– Ekvator yakınlarında ters alizelere dönüşerek yükselirler ve kutup bölgelerine doğru hareket ederler. Bu üst alizelere de “ters alizeler” adı verilir.
– Ters alizeler, dönence bölgeleri üzerinde alçalır ve bu bölgelerde sıcak okyanus akıntılarının oluşumuna katkı sağlarlar.

  • Batı Rüzgârları: 30° enlemlerindeki sürekli yüksek basınç bölgelerinden, 60° enlemlerindeki sürekli alçak basınç bölgelerine doğru esen rüzgarlardır. Türkiye, bu batı rüzgarları kuşağında yer alır.

– Başlangıçta sıcak ve kuru özellikler taşırlar, ancak denizler üzerinden geçerek nem kazanırlar.
– Orta kuşakta bulunan karaların batı kıyılarına bol yağış getirirler, bu nedenle “orta kuşak rüzgarları” olarak bilinirler.
– 60° enlemleri civarında kutup rüzgârları ile karşılaşarak cephe yağışlarına neden olurlar.

  • Kutup Rüzgârları: Kutup bölgelerindeki sürekli yüksek basınç bölgelerinden, 60° enlemlerindeki sürekli alçak basınç bölgelerine doğru esen rüzgarlardır. Özellikleri şunlardır:

– Soğuk ve kuru karakteristiklere sahip oldukları için etki alanlarındaki sıcaklığı düşürerek kar yağışlarına neden olurlar.
– 60° enlemleri civarında batı rüzgârları ile karşılaşarak cephe yağışlarına yol açarlar.
– Soğuk okyanus akıntılarının oluşumuna katkıda bulunurlar.

— Devirli – Mevsimlik Rüzgârlar (Musonlar)

  • Yaz Musonu: Yaz mevsiminde karalar denizlere göre daha fazla ısınır. Bu nedenle bu alanlarda alçak basınç alanları oluşur. Aynı mevsimde denizler ve okyanuslar daha serin oldukları için yüksek basınç alanları oluşturur. Bu durum, deniz ve okyanuslardan kara içlerine doğru büyük bir hava akımının oluşmasına yol açar. Bu rüzgarlara yaz musonu denir, ve bu rüzgarlar denizden karaya doğru eserler.

Yaz musonları deniz ve okyanuslardan kaynaklandığı için bol nem taşırlar ve etkiledikleri bölgelere bol miktarda yağış getirirler.

  • Kış Musonu: Kış mevsiminde karalar, denizlere oranla daha fazla soğuyarak yüksek basınç alanları oluşturur. Aynı mevsimde denizler ve okyanuslar üzerinde alçak basınç alanları hakimdir. Bu durum, kara bölgelerin iç kesimlerinden denizlere doğru büyük bir hava akımının oluşmasına yol açar. Bu rüzgarlara kış musonu denir.

Kış musonları kara kaynaklı olduğu için soğuk ve kuru karakteristikler taşırlar. Bu nedenle başlangıçta yağış getirmezler, ancak denizler üzerinden geçtikten sonra karaya ulaştıklarında yamaç yağışlarına neden olurlar.

— Yerel Rüzgârlar

  • Meltem Rüzgârları: Gün içinde oluşan sıcaklık ve basınç farkları sonucu meydana gelirler.

Deniz ve Kara Meltemleri: Gündüz, karalar daha çok ısındığı için alçak basınç alanları oluşturur, denizler ise yüksek basınç alanlarıdır. Bu nedenle denizden karaya doğru bir rüzgar akımı oluşur ve bu rüzgara deniz meltemi denir.

Gece ise, karalar daha fazla soğuyarak yüksek basınç alanları oluştururlar, denizler ise sıcak ve basınçları daha düşüktür. Bu nedenle karadan denize doğru bir rüzgar akımı oluşur ve bu rüzgara kara meltemi denir.

Vadi ve Dağ Meltemleri: Gündüz, dağ dorukları vadilerden daha erken ısınır ve alçak basınç alanları oluşturur. Vadiler ise daha serin oldukları için yüksek basınç alanlarıdır. Bu nedenle vadilerden dağ yamaçlarına ve doruklarına doğru bir rüzgar akımı oluşur ve bu rüzgara vadi meltemi denir.

Geceleri ise, dağ yamaçlarında ve yüksek plâtolarda hızla soğuyan hava yüksek basınç alanları oluşturur. Alçak ovalar ve vadiler ise nem oranlarının daha yüksek olduğu sıcak bölgelerdir ve alçak basınçlar hakimdir. Bu nedenle dağ yamaçlarından alçak ova ve vadilere doğru bir rüzgar akımı oluşur ve bu rüzgara dağ meltemi denir.

 

Sıcak ve Soğuk Yerel Rüzgarlar

Föhn (Fön): Föhn rüzgarı, dağların yamaçlarından inerken sıcaklığını artıran ve nemini kaybeden rüzgarlardır. Genellikle dağların rüzgar aldığı yüzeyin yamacında yağış bıraktıktan sonra, dağın diğer yamacına geçtiklerinde kuru ve sıcak olarak eserler. İsviçre’deki Alpler’in kuzey yamaçlarında bu rüzgar türü görüldüğü için “Föhn” olarak adlandırılmıştır. Türkiye’de de Toroslar ve Kuzey Anadolu Dağları’nın denize bakan yamaçlarında kışın ve ilkbaharda görülür.

Sirokko: Sirokko, Kuzey Afrika’da Büyük Sahra Çölü’nden gelen ve Akdeniz kıyılarına doğru esen sıcak ve kuru bir rüzgardır. Fas, Tunus ve Cezayir gibi bölgelerde etkili olurken Akdeniz’i geçerken nem kazanır ve İspanya, Fransa ve İtalya’nın güney kıyılarına yağış bırakır.

Hamsin: Hamsin, Sudan’dan gelen ve Mısır’dan Akdeniz’e doğru esen sıcak, kuru ve boğucu bir rüzgardır.

Soğuk Yerel Rüzgarlar

Bora: Bora, Dalmaçya kıyılarına etki eden bir soğuk ve kuru rüzgardır. Dinar Alpleri’nden Adriyatik Denizi’ne doğru hızla eser ve oldukça kuvvetli olabilir.

Mistral: Mistral, Fransa’nın Rhone Vadisi boyunca izleyerek Akdeniz kıyılarına doğru esen soğuk ve kuru bir rüzgardır.

Krivetz (Kriviç): Krivetz, Romanya’da Aşağı Tuna Ovası’na doğru esen bir soğuk ve kuru rüzgardır. Bükreş gibi bölgelerde etkili olduğunda sıcaklığı 10 – 15°C kadar düşürebilir.

Tropikal Rüzgarlar

Tropikal bölgelerde meydana gelen ve saatte 100 – 150 km’ye kadar hızlara ulaşabilen rüzgarlara “tropikal rüzgarlar” denir. Genellikle okyanuslar üzerinde oluşurlar ve belirli yolları takip ederek kara bölgelere de ulaşabilirler. Bu rüzgarlar sarmal hava hareketleri sergilerler ve sıklıkla hortumlara yol açabilirler. Farklı bölgelerde farklı isimler alabilirler; Asya denizlerinde ve Avustralya’nın Büyük Okyanus kıyılarında “Tayfun,” Meksika Körfezi kıyılarında “Hurricane,” Afrika’nın bazı bölgelerinde ve Latin Amerika kıyılarında ise “Tornado” olarak adlandırılırlar.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(