9. Sınıf Coğrafya Konuları

Yerleşmeler

Türkiye’de Yerleşme

Yerleşme, İnsanların bir yere geçici veya sürekli olarak kalmalarıdır. Kentsel ve kırsal yerleşme olarak ikiye ayrılır.

Kentsel Yerleşme

Kentler, nüfusları ve fonksiyonlarına göre farklı sınıflandırmalara tabi tutulur. İşte bu sınıflandırmaların açıklamaları:

1. Büyüklüklerine Göre Kentler:

  • Megapol: 10 milyonun üzerinde nüfusa sahip büyük kentlerdir.
  • Metropol: 1 milyon ile 10 milyon arasında nüfusa sahip büyük kentlerdir.
  • Büyük Şehirler: 500,000 ile 1 milyon arasında nüfusa sahip şehirlerdir.
  • Orta Ölçekli Şehirler: 100,000 ile 500,000 arasında nüfusa sahip şehirlerdir.
  • Küçük Şehirler: 100,000’den az nüfusa sahip olan küçük şehirlerdir.

2. Fonksiyonlarına Göre Kentler:

  • Tarım Kentleri: Ekonomileri büyük ölçüde tarıma dayanan kentlerdir. Örnekler: Rize, Trabzon, Bafra, Çarşamba (Samsun), Niğde.
  • Sanayi Kentleri: Sanayi sektörüne dayalı ekonomileri olan kentlerdir. Örnekler: İstanbul, İzmir, Kocaeli, Karabük, İskenderun.
  • Liman Kentleri: Deniz limanlarına sahip ve liman trafiğine dayalı ekonomileri olan kentlerdir. Örnekler: İstanbul, İzmir, İskenderun, Mersin, İzmit.
  • Ticaret Kentleri: Yoğun ticaretin merkezleri olan kentlerdir. Örnekler: İstanbul, İzmir, Samsun, Adana, Bursa.
  • İdari Kentler: Ülkenin idari başkentleri olan kentlerdir. Örnek: Ankara.
  • Üniversite Kentleri: Üniversitelerin gelişimine büyük etkisi olan kentlerdir. Örnekler: İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir.
  • Askeri Kentler: Askeri tesislerin önemli bir rol oynadığı kentlerdir. Örnekler: Erzurum, Konya, Kayseri, Malatya, Erzincan, Sarıkamış.
  • Turizm Kentleri: Turizmin geliştiği ve ekonomiye katkı sağlayan kentlerdir. Örnekler: Antalya, Alanya, Bodrum, Fethiye, Ürgüp.
  • Dini Kentler: Dini öneme sahip kentlerdir ve dini etmenler kentlerin gelişiminde etkili olmuştur. Örnekler: Konya, Şanlıurfa, Bursa.
  • Maden Kentleri: Yer altı zenginliklerinin ekonomik gelişmeye etkili olduğu kentlerdir. Örnekler: Batman, Soma, Zonguldak.
  • Teknoloji Kentleri: Günümüz teknolojilerinin üretim merkezleridir ve “teknokent” olarak da adlandırılırlar.

Kırsal Yerleşme

Kırsal yerleşmelerin türleri ve özellikleri hakkında bilgi sunuyorsunuz, ve bu bilgileri aynı anlamı koruyarak yeniden ifade edeyim:

Büyüklüklerine Göre Kır Yerleşmeleri:

Kırsal yerleşmeler, büyüklüklerine göre farklı kategorilere ayrılır. Bu kategoriler şunlardır:

  1. Köy: Genellikle 2000’den az nüfusa sahip toplulukların bağ, bahçe, ve tarlaların bulunduğu yerlerdir. Köylerde cami, okul, yayla, orman gibi ortak alanlar bulunur.
  2. Köy Altı: Köye bağlı ve daha küçük yerleşmelerdir. Genellikle tek ev ve ona ait ek binalardan oluşurlar.
  3. Mahalle: 5 ile 30 ev arasında değişen ev sayısına sahip yerleşmelerdir. Zaman içinde gelişerek köy yerleşmelerine dönüşebilirler. Bu tür yerleşmeler Batı Karadeniz, Akdeniz, Marmara ve Batı Anadolu’da sıkça görülür.
  4. Çiftlik: Tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yoğun olduğu küçük yerleşmelerdir. Geniş arazi mülkiyeti içerisinde bulunurlar ve genellikle Trakya, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu’da rastlanır.
  5. Mezra: Tarım ve hayvancılığın yapıldığı yerlerdir ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygındır.
  6. Divan: Tahıl tarımının hakim olduğu Samsun, Bolu, ve İstanbul hattında görülen yerleşmelerdir.
  7. Yayla: Yaz aylarında serin iklimi ve bol otlu çayırları nedeniyle yaylacılığın yaygın olduğu yerlerdir. Bu tür yerleşmeler en fazla Karadeniz Bölgesi’nde bulunur.
  8. Kom: Doğu Anadolu Bölgesi’nde hayvancılık yapılan yerlerdir ve içerisinde hayvan barınakları ve çoban evleri bulunur.
  9. Oba: Akdeniz Bölgesi’nde yaylalarda bulunan çadır yerleşmeleridir.
  10. Ağıl: Genellikle küçükbaş hayvancılık yapılan bölgelerde görülen yerleşmelerdir. Bu bölgelere örnek olarak Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Doğu Anadolu verilebilir.
  11. Dam: Hayvancılığın yanı sıra küçük çaplı tarımsal faaliyetlerin de yapıldığı yerleşmelerdir ve özellikle Ege Bölgesi, Göller Yöresi, Gökçeada ve Bozcaada’da bulunur.

Kırsal Yerleşmelerin Özellikleri:

  • Temel olarak tarım ve hayvancılığa dayanır. Ayrıca bazı bölgelerde ormancılık da yapılır.
  • Genellikle dağınık bir yerleşim düzeni vardır, bu, bölgenin engebeli coğrafyasından kaynaklanır.
  • Su kaynaklarına yakın bölgelere kurulurlar, akarsular ve göller gibi su kaynaklarının yakınında yer alırlar.
  • Nüfusları çok sınırlıdır ve genellikle küçük ve sayıca az konutlardan oluşur.
  • Konutlara ek olarak ahır, ağıl ve dam gibi ek binalar bulunur.
  • Sosyal hizmetler ve imkanlar kısıtlıdır ve kent merkezlerine uzaklık gösterir.

Yerleşme Şekline Göre:

  • Toplu Yerleşmeler: Evlerin birbirine yakın olduğu yerleşimlerdir. Genellikle su kaynaklarına yakın bölgelerde kurulur ve bu tür yerleşmelerde evler yakındır.
  • Dağınık Yerleşmeler: Tek ev ve onun ek binaları olan yerleşmelerdir. Dağlık ve eğimli bölgelerde yaygın olarak görülürler.
  • Çizgisel Yerleşmeler: Akarsu veya yol boyunca sıralanan yerleşmelerdir. Kıyı bölgelerinde de görülürler.
  • Dairesel Yerleşmeler: Genellikle düz ovalık bölgelerde rastlanır ve bu tip yerleşmeler aynı zamanda toplu yerleşme türüdür.

Kırsal Yerleşmelerdeki Ev Tipleri:

  • Kerpiç Evler: Kurak veya yarı kurak bölgelerde yaygındır. Killi toprak, samanla karıştırılıp güneşte kurutularak kullanılır. İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da sıkça görülürler.
  • Ahşap Evler: Ormanlık ve nemli iklim bölgelerinde yaygındır. Karadeniz Bölgesi’nde sıkça görülürler ve yağış miktarı fazla olduğu için evlerin çatısı dik olarak yapılır.
  • Taş Evler: Volkanik veya karstik taşların bol olduğu bölgelerde kullanılır. Özellikle İç Anadolu bölgesi, Nevşehir ve çevresinde volkanik arazilerde, Akdeniz bölgesinde ise karstik arazilerde sıkça görülür.
  • Tüf Evler: Volkanik arazilerin olduğu bölgelerde yaygındır. En iyi örneklerinden biri Nevşehir’deki peri bacalarıdır.
  • Betonarme Evler: Sanayileşmiş bölgelerde yaygındır ve tuğla, briket ve çimento fabrikalarının sıkça bulunduğu yerlerde görülür. Bu evler beton ve çelik kullanılarak inşa edilir.

Türkiye’de Nüfus

Nüfus; Sınırları belirli bir alanda, belirli zaman diliminde yaşayan insan sayısına denir.

Nüfus Artış Hızı

Nüfus artış hızı, doğum oranı ile ölüm oranı arasındaki farkı ifade eder. Doğal nüfus artış hızı, göçler göz önüne alınmadan hesaplanır. İşte nüfus artış hızını artıran ve azaltan nedenler, yüksek nüfus artış hızının olumsuz ve olumlu sonuçları, ve gelişmiş ile gelişmemiş ülkelerin karşılaştırması:

Nüfus Artış Hızını Artıran Nedenler:

  • Doğum oranının ölüm oranından yüksek olması.
  • Düşük eğitim seviyesi.
  • Bebek ölümlerinin az olması.
  • İyileşmiş sağlık hizmetleri.
  • Artmış ortalama yaşam süresi.
  • Gelenek ve görenekler.
  • Dışarıdan gelen göçler.
  • Dini inançlar vb.

Nüfus Artış Hızını Azaltan Nedenler:

  • Aile planlamaları.
  • Artmış bebek ölümleri.
  • Yüksek eğitim seviyesi.
  • Dışarıya göç verme.
  • Doğal afetler ve salgın hastalıklar.
  • Savaşlar ve etnik baskılar.
  • Sanayileşme ve kadınların iş hayatına katılması.
  • Azalan insan emeği talebi.

Nüfus Artış Hızının Yüksek Olmasının Olumsuz Sonuçları:

  • Kişi başına düşen milli gelir azalır.
  • İşsizlik artar.
  • Beslenme ve sağlık hizmetleri yetersiz kalır.
  • Köyden kente göç artar.
  • Çarpık kentleşme artar.
  • Doğal kaynakların aşırı tüketimi.
  • Yaşam standardı düşer.
  • İhracat azalır, ithalat artar.
  • Çevre kirliliği artar.
  • Kalkınma hızı yavaşlar.

Nüfus Artış Hızının Yüksek Olmasının Olumlu Sonuçları:

  • Daha fazla üretim.
  • Daha fazla vergi geliri.
  • Yeni endüstriyel alanların oluşumu.
  • İhracat rekabetinde avantaj sağlama.
  • Mal ve hizmet talebinin artışı.
  • Askeri savunma kapasitesinin artması.
  • Üretim maliyetlerinin düşmesi.
  • Hızlı askeri mobilizasyon yeteneği.
  • Nüfus yapısındaki dinamizm.

Gelişmiş Ülkelerde Gelişmekte Olan Ülkelerle Karşılaştırma:

  • Doğum oranı düşüktür.
  • Nüfus artış hızı azdır.
  • Kalkınma hızı yüksektir.
  • Yüksek yaşam standardı.
  • Kişi başına düşen milli gelir yüksektir.
  • Uzun ortalama yaşam süresi.
  • Yüksek eğitim seviyesi.
  • Düşük bebek ölüm oranı.
  • Yaşlı nüfus oranı yüksektir.
  • Kentleşme oranı yüksektir.
  • Düşük işsizlik oranı.
  • Enerji tüketimi yüksektir.

Türkiye’de Nüfus Artışı ve Nüfus Sayımları

Türkiye’de nüfus politikaları, Cumhuriyet Dönemi’nden itibaren farklı dönemlerde değişmiş ve uyarlanmıştır. İşte Türkiye’deki nüfus politikalarının genel bir değerlendirmesi:

  1. 1927-1963: Nüfus Artışını Artırmaya Yönelik Politikalar
    • Bu dönemde Türkiye’nin nüfusu hızla artırmaya çalışılmıştır. Nedenleri şunlar olabilir:
      • Fazla nüfusun askeri ve siyasi güç olarak değerlendirilmesi.
      • Tarım sektöründe bol miktarda işgücüne ihtiyaç duyulması.
      • Savaşlar ve salgın hastalıklar nedeniyle genç nüfusun azalması.
      • Türkiye’nin hızla kalkınma ve sanayileşme ihtiyacı.
  2. 1963-1980: Nüfus Artış Hızını Azaltmaya Yönelik Politikalar
    • Bu dönemde Türkiye, nüfus artış hızının ekonomik kalkınmaya engel olduğu düşüncesini benimsemiştir.
    • 1965’te Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü kurulmuş ve aile planlaması uygulanmıştır.
  3. 1980 Sonrası: Nüfusun Nitelik ve Niceliğini İyileştirmeye Yönelik Politikalar
    • 1980 sonrasında Türkiye ekonomisinde yapısal değişiklikler gerçekleşmiş ve nüfus artış hızının kontrol altında tutulması gerektiği kabul edilmiştir.
    • Nüfus artış hızını kontrol etmek ve nüfusun nitelik ve niceliğini iyileştirmek amacıyla politikalar izlenmiştir.
    • Bu dönemde eğitim, aile planlaması ve sağlık hizmetlerine daha fazla yatırım yapılmıştır.

Sonuç olarak, Türkiye’de nüfus politikaları zaman içinde değişmiş ve uyum sağlamıştır. İlk yıllarda nüfus artışı teşvik edilirken, sonraki dönemlerde nüfus artış hızının kontrol edilmesi ve nüfusun niteliğinin iyileştirilmesine odaklanılmıştır. Bu politika değişiklikleri, ülkenin ekonomik ve toplumsal gereksinimlerine göre şekillenmiştir.

Nüfus Yoğunluğu

Nüfus yoğunluğunu inceleyen üç temel kavram vardır: aritmetik nüfus yoğunluğu, tarımsal nüfus yoğunluğu ve fizyolojik nüfus yoğunluğu.

1. Aritmetik Nüfus Yoğunluğu:
Aritmetik nüfus yoğunluğu, bir ülkenin veya bölgenin toplam nüfusunun o bölgenin yüzölçümüne bölünmesiyle hesaplanır. Formül şu şekildedir:

Aritmetik Nüfus Yoğunluğu = Toplam Nüfus / Yüzölçümü

Türkiye’de aritmetik nüfus yoğunluğu, ülkenin toplam nüfusunun artmasına bağlı olarak sürekli artış gösterir. Bunun temel nedeni, nüfusun artarken ülkenin yüzölçümünün büyük ölçüde değişmemesidir. Marmara Bölgesi, aritmetik nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu bölgedir, çünkü bölgenin yüzölçümü küçük ve toplam nüfusu oldukça fazladır. Doğu Anadolu Bölgesi ise aritmetik nüfus yoğunluğunun en düşük olduğu bölgedir, çünkü bu bölgenin yüzölçümü büyük ve nüfusu daha azdır.

Aritmetik nüfus yoğunluğundaki bölgeler arasındaki farklılığın nedenleri doğal faktörler (örneğin, yeryüzü şekilleri ve iklim) ve beşeri faktörler (örneğin, sanayi, ticaret, turizm ve tarım) ile ilişkilidir.

2. Tarımsal Nüfus Yoğunluğu:
Tarımsal nüfus yoğunluğu, tarım sektöründe çalışan nüfusun, tarım alanına bölünmesiyle elde edilir. Formül şu şekildedir:

Tarımsal Nüfus Yoğunluğu = Tarımla Uğraşan Nüfus / Tarım Alanı

Tarımla uğraşan nüfusun tarım alanına oranı, tarımsal nüfus yoğunluğunu belirler. Engebeli arazilerde tarım alanı dar olduğundan ve diğer ekonomik faaliyetler sınırlı olduğundan, bu tür bölgelerde tarımsal nüfus yoğunluğu daha yüksektir.

Tarımsal nüfus yoğunluğu fazla olan bölgeler genellikle Doğu Anadolu Bölgesi, Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz, Yıldız Dağları Bölgesi, Menteşe-Muğla Yöresi, Yukarı Kızılırmak Bölgesi, Teke Platosu ve Taşeli Platosu gibi yerlerdir. Bu bölgelerde engebeli araziler ve dar tarım alanları, tarımla uğraşan nüfusun sayısını artırır ve böylece tarımsal nüfus yoğunluğu yükselir.

3. Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu:
Fizyolojik nüfus yoğunluğu, toplam nüfusun tarım alanına bölünmesi ile elde edilir. Formül şu şekildedir:

Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu = Toplam Nüfus / Tarım Alanı

Fizyolojik nüfus yoğunluğu, tarım arazisinin dar olduğu bölgelerde daha yüksek olma eğilimindedir. Doğu Anadolu Bölgesi, Hakkâri Bölümü, Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz, Yıldız Dağları Bölgesi, Menteşe-Muğla Yöresi, Yukarı Kızılırmak Bölgesi, Teke Platosu ve Taşeli Platosu gibi bölgelerde fizyolojik nüfus yoğunluğu fazladır.

Sonuç olarak, Türkiye’deki nüfus yoğunluğu çeşitli faktörlerden etkilenir. Aritmetik, tarımsal ve fizyolojik nüfus yoğunluğu, coğrafi ve beşeri faktörlerin karmaşık etkileşimleri sonucunda farklılık gösterir. Bu faktörlerin anlayışı, nüfusun dağılımını ve etkisini daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

Türkiye’de Nüfus Dağılışı ve Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler

Türkiye’de nüfusun dağılışını etkileyen faktörler iki ana kategoride incelenir: doğal faktörler ve beşeri faktörler.

Doğal Faktörler:

Doğal faktörler, coğrafik ve çevresel özellikleri içerir ve nüfus dağılımını önemli ölçüde etkiler. Bu faktörler üç ana başlık altında incelenebilir:

  1. İklim Özellikleri:
    Türkiye’nin iklim koşulları, nüfus dağılımını büyük ölçüde etkiler. Kıyı bölgeler, ılıman iklimleriyle kışları ılıman ve yazları sıcak geçen yerler olarak tercih edilir. Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinin bu iklim özelliklerine sahip olması, buradaki nüfusun yoğun olmasını etkiler. Buna karşın, Doğu Anadolu Bölgesi gibi bölgelerde sert kışlar ve kurak yazlar nüfusun daha seyrek olmasına neden olur.
  2. Yer Şekilleri:
    Coğrafi özellikler, dağlar, plato ve vadiler gibi yer şekilleri, nüfus dağılımını belirler. Örneğin, Doğu Anadolu Bölgesi’nde engebeli araziler yaygın olduğu için tarım ve ulaşım zorluğu yaşanır ve nüfus yoğunluğu daha düşüktür.
  3. Toprak Özellikleri:
    Toprak verimliliği, bir bölgede nüfusun yoğun olup olmadığını etkileyen önemli bir faktördür. Verimli topraklara sahip bölgeler, tarım için uygun olduğundan nüfus daha kalabalıktır. Çukurova, Gediz Vadisi ve Büyük Menderes Ovası, bu tür verimli tarım alanlarına örnek olarak gösterilebilir.

Beşeri Faktörler:

Beşeri faktörler, insanların tercihleri, yaşam standartları ve ekonomik fırsatları içerir. Bu faktörler de nüfus dağılımını etkiler.

Örneğin, iş olanaklarının ve ekonomik fırsatların yoğun olduğu bölgelerde nüfus daha fazladır. İstanbul gibi büyük şehirler, sanayi, ticaret ve hizmet sektöründe iş fırsatları sağlar, bu da nüfusun yoğun olmasına neden olur.

Sonuç olarak, Türkiye’nin nüfus dağılımı hem doğal faktörler hem de beşeri faktörler tarafından etkilenir. İklim, yer şekilleri ve toprak özellikleri coğrafik faktörlerdir ve belirli bölgelerde nüfusun yoğunlaşmasına veya seyrekleşmesine yol açar. Beşeri faktörler ise iş fırsatları, ekonomik koşullar ve yaşam standartları gibi etkenlerle nüfusun dağılışını etkiler. Bu faktörlerin birleşimi, Türkiye’nin coğrafi nüfus dağılımını şekillendirir.

2. Beşeri Faktörler

Türkiye’de nüfus dağılışını etkileyen faktörler arasında beşeri faktörler büyük bir rol oynamaktadır. Beşeri faktörler, yaşam kolaylığı, iş imkanları ve ekonomik koşullar açısından yoğunlaşan bölgelerde daha fazla nüfusun yaşamasını etkiler. Beşeri faktörler kendi içinde aşağıdaki 5 başlık altında incelenebilir:

  1. Sanayileşme:
    Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de sanayileşmenin yaygın olduğu bölgelerde nüfus yoğunluğu daha yüksektir. İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, Adana ve İzmir gibi bölgelerde nüfusun yoğun olmasının temel nedeni, bu şehirlerde sanayinin gelişmiş olmasıdır. Buna karşın, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu bölgeleri ve Karadeniz bölgesi gibi bölgelerde nüfus daha seyrektir. Bu durum, sanayileşmenin bu bölgelerde daha az olması ve iş imkanlarının kısıtlı olmasından kaynaklanır.
  2. Tarım:
    Tarım, ekonomik ve yaşam düzeni açısından önemli bir kaynaktır. Tarım arazilerinin yoğun olduğu bölgelerde nüfus yoğundur. Çukurova, Gediz, Bafra ve Çarşamba ovaları gibi tarımın yoğun olarak yapıldığı bölgelerde nüfus fazladır.
  3. Yeraltı Kaynakları:
    Enerji kaynakları ve madenlerin bolca bulunduğu bölgelerde de nüfus yoğundur. Çünkü bu bölgelerde yaşam koşullarına katkıda bulunacak iş fırsatları daha fazladır. Zonguldak, Soma, Elbistan gibi bölgelerde nüfus yoğundur çünkü yeraltı kaynakları bu bölgelerde bolca bulunur.
  4. Turizm:
    Türkiye’de nüfusun yoğun olduğu bölgelerden biri Ege ve diğeri Akdeniz bölgesidir. Turizmin etkisiyle bu bölgelerde nüfus yoğundur. Tarım arazilerinin uygunluğuna ek olarak, turizmin canlı olduğu bu bölgelerde nüfus yoğunluğu artar.
  5. Ulaşım:
    Ulaşım, nüfusun artışını etkileyen önemli bir faktördür. İşlerin düzgün işlemesi ve yaşamın daha kolay olabilmesi için ulaşımın etkisi büyüktür. Türkiye’nin büyük şehirleri, Eskişehir, Ankara, Kayseri, İstanbul gibi illerde nüfusun yoğun olmasının nedenlerinden biri de buradaki ulaşımın daha rahat ve gelişmiş olmasıdır.

Türkiye’de ve dünyada nüfus dağılışını etkileyen faktörler, coğrafi ve beşeri faktörlerin bir bileşimi olarak karşımıza çıkar. Bir ülkede nüfusun dağılımını etkileyen faktörler ekonomik ve beşeri faktörler gelişmişse, bu aynı zamanda sanayileşmenin geliştiği anlamına gelir.

Türkiye’de Nüfusun Yoğun Olduğu Yerler:
Türkiye’de nüfus yoğunluğu yüksek olan bölgeler Trabzon, Samsun, Zonguldak, İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, İzmir, Aydın, Adana, İçel, Hatay, Ankara ve Gaziantep gibi illerdir.

Türkiye’de Nüfusun Seyrek Olduğu Yerler:
Türkiye’de nüfus yoğunluğu daha düşük olan bölgeler ise Sinop, Kastamonu, Artvin, Gümüşhane, Kırklareli, Çanakkale, Muğla, Kütahya, Burdur, Sivas ve Elazığ dışındaki Doğu Anadolu illeridir. Bu bölgelerde nüfus dağılımının seyrek olmasının nedenleri yukarıda belirtilen doğal ve beşeri faktörlerle ilişkilidir.

Türkiye ‘de Nüfusun Yapısal Özellikleri

1. Nüfusun Cinsiyet Durumu

1945 yılındaki sayıma kadar, ülkemizde kadın nüfusunun erkek nüfustan daha fazla olduğunu görüyoruz. Bu durumda, Kurtuluş Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı tehlikesi etkili olmuştur. Fakat, 1945’ten sonra erkek nüfusu kadın nüfusunu geçmiştir. Şu anda erkek nüfus % 1,2 oranında fazlalık gösterir.

Türkiye’de dışarıdan göç alan İstanbul, Ankara, İzmir gibi merkezlerde erkek nüfus fazla iken, dışarıya göç veren Trabzon, Tokat, Yozgat gibi merkezlerde kadın nüfusu daha fazladır.

2. Aktif Nüfus

Aktif nüfus, ayrıca çalışan nüfus veya faal nüfus olarak da adlandırılır. Bu grup, genellikle 15-64 yaş aralığındaki nüfusu içerir, bu yaş aralığı çalışma çağı olarak kabul edilir. İşgücü çağındaki nüfus, genellikle istihdam edilmiş veya iş arayan insanları içerir. İşgücü çağındaki nüfus içinde çalışan nüfusun oranı arttıkça işsizlik oranı genellikle düşer. Genellikle, gelişmiş ülkelerde işsizlik oranları düşerken, az gelişmiş ülkelerde işsizlik oranları daha yüksektir.

Türkiye’de nüfusun %40’ı çocuklar, gençler ve yaşlılar gibi çalışma çağında olmayan nüfustan oluştuğu için aktif nüfus oranı diğer gelişmiş ülkelere göre daha düşüktür ve işsizlik oranı daha yüksektir.

Çalışan nüfusun ekonomik sektörlere göre dağılımı üç büyük kategoriye ayrılabilir: tarım (tarım, hayvancılık, ormancılık), sanayi (endüstri, madencilik), ve hizmet (inşaat, ticaret, turizm vb.) sektörleri.

Az gelişmiş ülkelerde, çalışan nüfusun yaklaşık %90’ı tarım sektöründe çalışır. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran yaklaşık %10 civarındadır. Geriye kalan nüfus, hizmet ve sanayi sektörlerinde istihdam edilir.

Gelişmiş ülkelerde, hizmet ve sanayi sektöründe çalışan nüfusun oranı tarım sektöründen çok daha yüksektir. Gelişmekte olan ülkelerde ise sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışan nüfus, gelişmiş ülkelere göre daha azdır.

Türkiye’de 1927 yılında, nüfusun %90’ı tarım sektöründe çalışıyordu ve %10’u sanayi ve hizmet sektöründe istihdam ediliyordu. Ancak 1950-1960’larda tarım sektöründeki nüfus azalmaya başladı. Özellikle 1980’lerden sonra sanayileşmenin artmasıyla tarım sektöründeki nüfus %50’nin altına düştü.

Çalışan nüfus içindeki tarım sektörü nüfus oranı azalırken, nüfus miktarı arttı. Çünkü 1927’de 13 milyon olan nüfus, 1997’de 62 milyonu aşmıştır, bu durum genellikle göz ardı edilir.

Türkiye’de çalışan nüfusun yaş ortalaması düşüktür. Çalışan nüfusun bölgesel dağılımına bakıldığında, büyük dengesizlikler görülür.

Sanayi ve hizmet sektöründeki nüfus, Marmara Bölgesi’nde, özellikle Çatalca-Kocaeli ve Güney Marmara bölgelerinde yoğunlaşmıştır. İzmir, Ankara, Eskişehir, Adana, Mersin, Zonguldak, Ereğli, Karabük, Gaziantep, Kayseri, Denizli, Konya gibi illerde sanayi nüfusu yoğundur.

3. Nüfusun Eğitim Durumu

6 yaşını dolduran nüfusa, Dünya genelinde eğitim verilmeye çalışır. Eğitim, genellikle okur-yazarlık, ilköğretim, lise ve üniversite seviyelerinde sınıflandırılır.

Türkiye’de okur-yazarlık oranları yıllara göre şu şekildedir:

  • İlköğretimde okuyan öğrencilerin sayısı yaklaşık 10 milyon civarındadır, lise seviyesinde ise yaklaşık 2 milyon öğrenci eğitim görmektedir.
  • 1990 yılına göre, faal nüfusun %55’inin ilkokul mezunu olduğu, %7,4’ünün okur-yazar olduğu, %5’inin ortaokul ve lise mezunu, ve %4’ünün de üniversite mezunu olduğu görülmektedir.
  1. Nüfusun Kırsal-Kentsel Durumu

Türkiye’de nüfus, yerleşim yerlerinin nüfus yoğunluğuna bağlı olarak kırsal ve kent nüfusu olarak iki ana kategoride sınıflandırılır. Ülkemizde, 1927’den 1997’ye kadar olan dönemde kırsal ve kent nüfusunda önemli değişiklikler yaşanmıştır.

Ulaşım yollarının gelişmeye başlaması, sanayi faaliyetlerinin artması ve kırsal bölgelerde nüfusun artması gibi faktörler, kırsal kesimden kente doğru bir göç dalgasının başlamasına neden olmuştur.

Kırsal kesimden kente göç, özellikle 1980-1985 yılları arasında büyük bir artış göstermiş ve 1985 yılında kırsal ve kent nüfusu dengelenmiştir. 1997 yılındaki nüfus sayımına göre, kent nüfusu %65’e ulaşmıştır. Bu sonuç, Türkiye’de sanayi ve hizmet sektöründe çalışan nüfusun arttığını göstermektedir. Aşağıdaki grafikler, Türkiye’nin kentsel ve kırsal nüfus değişimlerini daha açık bir şekilde göstermektedir.

Az gelişmiş ülkelerle gelişmiş ülkelerin nüfus özelliklerini karşılaştırmak gerekirse:

Az gelişmiş ülkelerde:

  • Doğum oranı ve nüfus artış hızı yüksektir.
  • Genç nüfus oranı yüksektir, yaşlı nüfus oranı düşüktür.
  • Nüfus grafiği, geniş tabanlı üçgen şeklindedir ve ortalama yaşam süresi düşüktür.
  • Çalışan nüfusun yaş ortalaması düşüktür ve bağımlı nüfus oranı yüksektir.
  • Tarım sektöründe çalışan nüfus sayısı fazladır, hizmet ve sanayi sektöründe çalışan nüfus azdır.
  • Eğitim seviyesi genellikle düşüktür.
  • Nüfusun büyük bir kısmı kırsal bölgelerde yaşar.

Gelişmiş ülkelerde:

  • Doğum oranı ve nüfus artış hızı düşüktür.
  • Ortalama yaşam süresi yüksektir.
  • Genç nüfus oranı düşüktür, orta ve yaşlı nüfus oranı fazladır.
  • Nüfus grafiği, dar tabanlı bir üçgen şeklindedir.
  • Çalışan nüfusun yaş ortalaması yüksektir ve bağımlı nüfus oranı düşüktür.
  • Hizmet ve sanayi sektöründe çalışan nüfus sayısı, tarım sektöründe çalışan nüfustan fazladır.
  • Eğitim seviyesi genellikle yüksektir.
  • Nüfusun büyük bir kısmı kentlerde yaşar.

Türkiye’de Göçler

Göç; nüfusun, çeşitli nedenlerle bir yerden başka bir yere olan hareketidir. İç göçler ve dış göçler olmak üzere ikiye ayrılır.

İç Göçler

Ülke içerisinde, nüfusun yer değiştirmesine iç göç denir. İç göçlerle bir ülkenin toplam nüfusunda değişme olmaz. Sadece, bölgelerin ve illerin nüfusunda artma ya da azalma meydana gelir.

İç göçler, kalıcı ve mevsimlik göçler olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Kalıcı Göçler

Bu göçler, genellikle kırsal kesimden kente veya küçük şehirden büyük şehirlere doğru meydana gelir. Kırsal kesimden kente olan göç, özellikle şu nedenlerle gerçekleşebilir:

  • Hızlı Nüfus Artışı: Kırsal bölgelerde nüfus hızla artarsa, iş bulma olanakları ve kaynaklar sınırlı hale gelebilir. Bu nedenle insanlar daha iyi iş fırsatlarını aramak amacıyla kentlere yönelebilirler.
  • Tarım Alanlarının Daralması: Kırsal kesimde miras yoluyla toprakların paylaşılması sonucu her aileye düşen toprak miktarı azalabilir. Bu da geçim sıkıntısı yaratır ve insanları kentlere göç etmeye yönlendirebilir.
  • Tarımsal Sorunlar: Kırsal kesimde toprak verimliliğinin azalması, erozyon ve benzeri tarımsal sorunlar, tarımın zorlaşmasına neden olabilir.
  • Tarımda Makineleşme: Tarımda makineleşmenin artması, daha az iş gücü gerektiren modern tarım yöntemlerinin kullanılması sonucu kırsal kesimdeki iş imkanlarının azalmasına yol açabilir.
  • Kırsal Kesimdeki İş İmkanlarının Sınırlı Olması: Kırsal bölgelerde iş imkanlarının kısıtlı olması, insanları kentlere iş aramak amacıyla göç etmeye yönlendirebilir.
  • Ekonomik İstikrarsızlık ve Sosyal Problemler: Kırsal kesimde ekonomik istikrarsızlık, sosyal problemler ve yetersiz eğitim ve sağlık hizmetleri gibi sorunlar, insanları kentlere yönlendirebilir.

Kentlere göçün sonuçları ise şunlar olabilir:

  • Nüfusun Dengesiz Dağılışı: Kentlerde nüfus yoğunlaşırken, kırsal bölgelerde nüfus azalabilir, bu da nüfusun dengesiz dağılmasına neden olabilir.
  • Yatırımların Dengesiz Dağılışı: Kentlere yapılan yatırımların artması, kırsal bölgelerde yetersiz yatırımların kalmasına yol açabilir.
  • Düzensiz Kentleşme: Kentlere hızlı göç, düzensiz ve plansız kentleşmeye neden olabilir.
  • Alt Yapı Sorunları: Hızlı nüfus artışı alt yapı hizmetlerini (yol, su, elektrik) yetersiz kılabilir.
  • İşsizlik Sorunu: Kentlere göç, işsizlik sorununu artırabilir.

İç göçü önlemek için, şunlar yapılabilir:

  • Tarımı Geliştirmek: Kırsal kesimde tarımı geliştirmek, verimliliği artırmak için sulama imkanlarını artırmak ve modern tarım yöntemlerini yaygınlaştırmak önemlidir.
  • Kırsal Alandaki İş İmkanlarını Artırmak: Kırsal kesimde iş imkanlarını artırarak insanları kırsal bölgelerde tutmak mümkün olabilir.
  • Eğitim ve Sağlık Hizmetlerini Yaygınlaştırmak: Kırsal kesimde eğitim ve sağlık hizmetlerini iyileştirmek ve yaygınlaştırmak, insanların daha iyi yaşam koşullarına sahip olmalarını teşvik edebilir.
  • Sanayi Kollarını Kırsal Alanlara Yönlendirmek: Tarım ve hayvancılığa bağlı sanayi kollarının kırsal alanlarda geliştirilmesi, iş imkanlarını artırabilir.
  • Küçük Sanayi Kollarını Geliştirmek: Kırsal kesimde küçük sanayi kollarının geliştirilmesi, iş imkanlarını artırabilir ve iç göçü azaltabilir.

Dış Göçler

Dış göç, bir ülkeden başka bir ülkeye gerçekleşen göç olaylarını ifade eder. Dış göçün temel nedenleri şunlar olabilir:

  • Ekonomik Nedenlerle Çalışma Göçleri: İş imkanlarının daha fazla olduğu ülkelerde iş arama amacıyla gerçekleştirilen göçler ekonomik nedenli göçlere örnektir. İş bulma, daha yüksek ücretler, daha iyi yaşam koşulları gibi ekonomik motivasyonlarla gerçekleşebilir.
  • Tabii Afetler: Doğal afetler, özellikle büyük çaplı felaketler sonucu yerinden edilen insanların başka ülkelere göç etmesine neden olabilir. Örneğin depremler, sel felaketleri, tsunami gibi afetler sonrasında insanlar güvenli bölgelere sığınabilirler.
  • Savaşlar: Savaşlar ve çatışmalar, ülkeler arasında yaşanan siyasi istikrarsızlıklar ve güvensizlik durumları dış göçlere yol açabilir. Savaşın neden olduğu insan hakları ihlalleri, zorla yerinden edilmeler göçlere sebep olabilir.
  • Etnik Nedenler: Etnik çatışmalar veya ayrımcılık, insanların kendi etnik gruplarının haklarını korumak veya zulme uğramaktan kaçmak için dış göç yapmalarına neden olabilir.
  • Sınırların Değişmesi: Sınırların değişmesi veya yeni ülkelerin kurulması sonucu insanlar farklı bir ülkeye göç edebilir.
  • Uluslararası Anlaşmalarla Sağlanan Nüfus Değişimi: İki veya daha fazla ülke arasında gerçekleşen anlaşmalar sonucu nüfus değişimine gidilebilir. Bu anlaşmalar sığınmacıların veya mültecilerin kabul edilmesi, göç etmeleri veya geri gönderilmeleri ile ilgili olabilir.

Dış göçün sonuçları şunlar olabilir:

  • Göç Eden Ülkede Nüfus Artışı: Göç eden ülkede nüfus artabilir. Bu durumda, ekonomik ve sosyal altyapının bu artışı karşılaması gerekebilir.
  • Göç Veren Ülkede Nüfus Azalışı: Göç veren ülkede nüfus azalabilir, bu da ekonomik ve sosyal etkiler doğurabilir. Özellikle iş gücünün azalması, yaşlı nüfusun artması gibi sonuçlar görülebilir.
  • Ülkeler Arası Ekonomik İlişkilerin Gelişmesi: Göç, ülkeler arasında ekonomik etkileşimi artırabilir. Göç edenler, hem göç verdikleri hem de göç ettikleri ülkelerde ekonomik ilişkilere katkıda bulunabilir.
  • Kültürel Etkileşimlerin Artışı: Göç, kültürel etkileşimleri artırabilir. Göçmenlerin kendi kültürel özelliklerini taşıdıkları ülkelere aktarması, farklı kültürlerin bir arada yaşamasına yol açabilir.

Türkiye özelinde, 1923-1989 yılları arasında özellikle Balkan ülkelerinden olmak üzere 2,2 milyon göç alınmıştır. 1950’lerden itibaren Almanya başta olmak üzere farklı ülkelere işçi göçü artmış ve yurt dışında çalışan Türk işçilerinin sayısı 4 milyonun üzerine çıkmıştır. Bu göçlerin sonuçlarından bazıları işçi dövizinin artışı, turizmin gelişimi, Türk ticaretinin büyümesi ve artan nüfusun işsizlik sorununun kısmen çözümüdür.

Beşeri Yapı

Beşeri Dokular

Coğrafya, insan ile doğal çevre arasındaki ilişkileri, bu ilişkilerin dağılışını, karşılaştırmalarını ve neden-sonuç ilişkilerini inceleyen ve bu çalışmaların sonuçlarını sentezleyen bir bilim dalıdır. Coğrafyanın merkezinde her coğrafi denklemde en temel unsur olarak insan bulunur. Bu nedenle nüfusun miktarı, artışı, yeryüzündeki dağılışı, bu dağılışa etki eden süreçler, nüfusun sosyal ve ekonomik yapısı ve hareketleri coğrafyanın temel konularından birini oluşturur.

Coğrafyanın çalışma alanlarından biri, doğa ve insan arasındaki etkileşimlerin incelendiği beşeri coğrafya olarak bilinir. Beşeri coğrafya, insanların doğal çevre içindeki yaşamlarını ve bu yaşamın gelişimini araştırır. İşte bu çerçevede coğrafyanın alt dallarından bazıları şunlardır:

  1. Sağlık Coğrafyası: Sağlık sorunları ve hastalıklar ile coğrafi faktörler arasındaki ilişkiyi araştırır.
  2. Siyasi Coğrafya: Siyasi örgütler, siyasi örgütlenme ve bu olguların doğal çevre ve toplumlar üzerindeki etkilerini inceler.
  3. Turizm Coğrafyası: Doğal çevre ile insan arasındaki ilişkilerde turizmin rolünü ve önemini araştırır. Turizm coğrafyasının inceleme alanına turizmi etkileyen doğal ve beşeri faktörler dahildir.
  4. Tarım Coğrafyası: Tarım faaliyetlerini, tarımın toplumlar üzerindeki etkilerini, iklim, toprak, ve coğrafi koşulların tarıma etkilerini, tarımsal yöntemleri ve sistemlerini inceler.
  5. Sanayi Coğrafyası: Sanayi faaliyetlerini, sanayinin dağılışını ve dağılış nedenlerini inceler.
  6. Yerleşme Coğrafyası: Yerleşmelerin doğal çevre faktörleri ve insanlarla olan ilişkilerini araştırır.
  7. Nüfus Coğrafyası: İnsan nüfusunun yeryüzüne dağılışını, yaş, cinsiyet, medeni durum gibi özelliklerini, doğum, ölüm, göç gibi olayları inceleyerek nüfusun çeşitli özelliklerini analiz eder.
  8. Enerji Coğrafyası: Enerji kaynaklarının dağılışını, potansiyel miktarlarını, enerji sorunlarını ve enerji üretiminin çevreyle olan etkilerini inceler.
  9. Ulaşım Coğrafyası: Ulaşım yollarını, bu yolların dağılışını, ulaşımı etkileyen doğal ve beşeri faktörleri, yeni ulaşım sistemlerini ve ulaşımın toplumlar üzerindeki etkilerini incelemektedir.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(