9. Sınıf Tarih Konuları

Kavimler Göçü

 

Göç Nedir?

Toplumsal, siyasi veya ekonomik herhangi bir sebepten ötürü bireysel veya toplumsal bir biçimde, yerleşilmiş önceki bölgeden, yeni -farklı- bir konuma yerleşme hareketine “göç” denir. Göç için bir sürü farklı sebep sıralanabilir ve bunlar göç türleri adı altında incelenebilir. Göç bir birey olarak insandan, grup olarak kabul edebileceğimiz, içinde bulunduğu topluluğa doğru büyük etkiler yaratan bir olaydır. Tarih boyu göç, birey odakta olmak üzere “insan” üzerinde değişim ve dönüşümlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Birey de toplumu oluşturduğu için süreçle beraber insanlığı da bir dönüşüm içerisine sokmuştur. İnanç, düşünce ve toplumu somutlaştıran en önemli unsur olan kurallar boyutunda önemli yapısal değişiklikler söz konusudur.

Göç, yalnızca fiziksel olarak açıklanan bir yer değiştirme olayı değil, sosyolojik öneme sahip bir değişim ve kendi kendini yenileme olayıdır. Bu yer değiştirmenin bir sebebinin var olması bile, onarılması gereken bir bozukluk veyahut doldurulması gereken bir boşluk, eksiklik olduğunun göstergesidir. Çünkü eğer şartlar olması gerektiği gibi ise zaten yeni bir yuva arayışına girilmez, değişim gözetilmez. Bu durumda göçün bir arayış, daha iyisine ulaşma, daha verimlisini elde etme amacı güden bir hareket olduğu açıktır. En basit haliyle göç etmek, içgüdüsel bir davranıştır.

2. Dönem Kavimler Göçü; 567 yılında Türk boyu Avarlar ve Kuzey İtalya’daki Cermen kabilesi Lombardlar, Gepid Krallığı’nın büyük kısmını yok ettiler. Ön Bulgarlar ise yedinci yüzyılda Bizans’ın doğu Balkanlar’daki topraklarını ele geçirmişlerdir. Hazarlar Arapları Kafkasyada durdurdular. Bunun haricinde 732’de Franklar, Emeviler’i Puvatya Muharebesi’nde durdurulana kadar Avrupa’yı Cebelitarık üzerinden istilaya başlamışlardır.

Kavimler Göçü Öncesinde Siyasi ve Toplumsal Durum

Büyük Türk-Hun hükümdarı Mete Han’ın ardından oğlu Kiyok tahta geçer. Asya Hun Devleti’nin eski gücünü koruduğu bu dönemde, Kiyok’un izlediği bazı politikalar ve stratejiler vardır. Kiyok, Çin ile ekonomik ilişkileri geliştirmek istemesinin bir sonucu olarak bir Çinli prensesle evlenir. Ancak bu hareketin beklenen olumlu sonuçlarını getirmemesi üzerine Hun sarayında taht kavgaları başlar. Ancak bu sorunun doğrudan bir sonucu olarak görülmemelidir. Temel sorun, Çinli prenseslerle birlikte ülkeye giren Çinli casusların serbestçe dolaşmaya başlaması ve Hun beylerinin aralarını açma çabalarıdır. Bunun yanı sıra, halkın bu süreçte Çin ipeği ve bazı lüks tüketim ürünlerine ilgi göstermesi ve bu nedenle Çin kültür ve yaşam tarzına özenmesi, devletin lehine bir durumdur. Bu nedenle aslında, Çinlilerin Hun Devleti’ni Çinleştirmeye çalışma stratejisinin odak noktası içeriden çökertme girişimleri üzerinedir.

Hun Devleti’nin Çin ile ilişkisinin büyük bir bölümü ticarete dayanıyordu. Çünkü dönem ve coğrafya, İpek Yolu gibi son derece değerli bir ticaret yolunu içeriyordu. Çin’in temel amacı, kendi ürettiği ipeği doğrudan, yani aracısız olarak batı ülkelerine satmaktı. Her iki taraf da İpek Yolu’nu tamamen kontrol altına almak istiyordu. Bu ticaret yolu, devletlerin kaderini belirleyen kritik bir faktör haline gelmişti. Çin-Hun savaşlarının başlamasının temel nedenlerinden biri yine İpek Yolu’nun kontrolü ve hakimiyeti hakkındaki rekabettir.

Asya Hunlarının Göçü

Chün-Chen döneminde Çin, Hun Devleti’ni zayıflatmak için kışkırtmalarını artırdı. Bu, Hunlar arasındaki taht kavgalarını körükledi ve Hun Devleti hızla güç ve otorite kaybetti. Ekonomik zararlar da yaşandı ve iç huzursuzluklar arttı. Bu dönemde ülkenin başına Ho-Han-Yeh geldi. Ancak yeni hükümdarın politikası önceki Hun hükümdarlarına göre daha teslimiyetçiydi. Ho-Han-Yen, çözüm olarak Çin’e bağlanmayı önerdi ve bu fikir ülkeyi ikiye böldü.

Ülkenin Çin’e bağlanması konusunda hemfikir olan kesim ve Ho-Han-Yen’in kardeşi Çi-çi liderliğinde buna karşı çıkan kesim arasında bölünmüş bir Asya Hun Devleti ortaya çıktı. Bu olay İ.Ö. 48 yılında gerçekleşti. Çi-çi liderliğinde Çu ve Talas nehirlerinin bulunduğu bölgeye, yani batıya çekilen Hunlar, bu bölgede hızla güç kazandılar ve Batı Hunları olarak anıldılar. Ancak Çin, siyasi olarak bu bölgeye müdahale etmeye devam etti. İ.Ö. 38 yılında Çin, bu bölgeye saldırılar düzenledi ve Hunları bir kez daha kışkırttı. Sonuç olarak, Batı Hunları dağıldı ve bu kesimin bir bölümü Doğu Avrupa’ya doğru ilerlemek zorunda kaldı. Hunların bu ikinci göçüyle Avrupa Hun Devleti kuruldu.

Kavimler Göçü Nedenleri

  • Çin ve Avarların baskısı bir yana bir de iklim şartlarının kötüye gitmesi, kuraklık göç isteğini ve gerekliliğini arttıran bir durumdur.
  • Boylar arası mücadeleler de halkı göçen iten bir olaydır.
  • Asya Hun Devleti’nin yıkılması sonucunda nüfus Hazar ve Aral Gölü etrafında (Batı Asya) yoğunlaştı ve buralardaki kabileler arasındaki çekişmelerin artması ile nüfusun batıya doğru kayması kavimler göçünü başlattı.
  • Volga Irmağı’nın batısına kadar gelen Hunlar’ın orada yaşayan Kavimleri yurtlarından çıkarmasıyla bu kavimler Avrupa’ya göç etmişlerdir.
  • Avrupa’ya göç eden kavimler Avrupa’yı da etkilemiştir. Bu göçler başlarındaki Hun Hakanı Balamir’in sevkiyle ve iradesiyle ilerlemiştir.

Kavimler Göçü Nasıl Olmuştur?

Yukarıda bahsedilen dönemde, Çin’in kışkırtmaları ve stratejik siyasi hareketleri Hunlar için büyük ölçüde huzursuzluklara yol açmıştır. Asya Hunları, bu olayların bir sonucu olarak kitlesel ve geri dönüşsüz yer değişiklikler yaşamışlardır. Ancak Kavimler Göçü, yalnızca Hunların göçüyle sınırlı değildir; daha sonra batıya doğru hareket eden Asya Hunlarının bölgedeki diğer toplulukları rahatsız etmeleri ve bu toplulukların aynı yöne göç etme kararı almalarıyla zincirleme bir şekilde gerçekleşmiştir.

Bu dönemdeki göçler, ardışık ve zincirleme bir şekilde meydana gelmiştir. Kavimler Göçü’nü başlatan topluluk, aslında batıya ilerleyen Asya Hunlarıdır. Bu büyük göçler zinciri, Çin’in Asya Hun Devleti üzerindeki baskıları, bölgedeki ekonomik ve siyasi mücadelenin karmaşıklığı, İpek Yolu’nun ticari öneminin farkında olunması gibi faktörlere dayanmaktadır. Çin’in bu mücadeleyi kazanmak ve siyasi ekonomik kontrolü ele geçirmek amacıyla izlediği politika ve stratejiler de bu süreci tetiklemiştir.

Bu sürecin devamında, Doğu Avrupa’ya yerleşen Hunlar, 374-375 yıllarında Avrupa’ya yaklaştı. Bu dönemde Avrupa’da yerleşik yaşayan toplumlar, Hunların gelişi karşısında rahatsızlık duymaya başladılar. Bu, bir dizi toplum püskürtme olayı olarak görülebilir. Gotlar ve Alanlar gibi toplumlar, bu beklenmedik durum karşısında hızlı ve plansız bir şekilde batıya doğru göç etmeye başladılar. Gotlar ve Ostrogotlar gibi topluluklar, Hunların bölgedeki üstünlüğünü kabul etmek zorunda kaldılar ve onların hakimiyetini kabul ettiler. Gotlar, tarih boyunca sürekli yer değiştiren bir kavim olarak bilinir ve bu olayda da Hunların varlığı karşısında batıya doğru göç etmek zorunda kaldılar.

Kavimler Göçü’nde Türkler

Ayrıca, bu göçlerin bir sonucu olarak Avrupa’da Türk varlığının arttığını söylemek mümkündür. Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar uzanan bu göç dalgası, Türklerin Avrupa’ya kadar olan etkisini artırmıştır. Göç eden Türkler, Avrupa’nın etnik yapısını zenginleştirmiş ve çeşitlendirmiştir.

Bu dönemdeki göçlerin kaçınılmaz bir sonucu olarak, geldikleri yerlerdeki diğer kavimler de yerlerinden olmuş ve bu durum, bu devletlerin ve toplumların sosyal, ekonomik ve siyasi yapılarında köklü değişikliklere neden olmuştur. Bu büyük hareketlilik, Avrupa’nın demografik yapısını büyük ölçüde etkilemiş ve yeni toplulukların oluşmasına yol açmıştır.

Ancak Kavimler Göçü, en fazla Büyük Roma İmparatorluğu’nu etkileyen olaylardan biri olmuştur. İmparatorluğun bu dönemdeki zayıflıkları, doğudan gelen Türklerin ve batıya doğru hareket eden kavimlerin imparatorluğun her iki tarafında da mücadele etmesine neden olmuştur. Doğu kanadına dayanan Türkler, imparatorluk için ciddi bir siyasi tehdit oluşturmuşlardır ve Roma bu bölgede Türklerle savaşmak zorunda kalmıştır. Batı kanadı ise kavimlerin göç etmesi ve hareketleri nedeniyle zayıflamış ve nihayetinde çöküşe doğru ilerlemiştir.

Roma İmparatorluğu’nun bu dönemdeki zayıflığı unutulmamalıdır. Dini mücadeleler, iç karışıklıklar ve Sasanilerle olan savaşlar, Roma’nın sürekli olarak güç kaybetmesine neden olmuştur. Kavimler Göçü’nün başlamasıyla birlikte Roma, askeri alanda desteklemeler yapmak zorunda kalmış ve bu da ekonomik zorluklara yol açmıştır.

Askeri yardımları finanse etmek için halk üzerinde ağır vergiler uygulayan Roma, zaten zayıf olan ekonomisini daha da zorlamıştır. Bu durum, imparatorluğun siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal açıdan zorlu bir döneme girmesine neden olmuştur. Dış saldırılarla ve iç karışıklıklarla mücadele etmek zorunda kalan Roma, tüm çabalarına rağmen çöküşü engelleyememiştir. Sonuç olarak, Kavimler Göçü veya Barbar Göçleri olarak bilinen bu küresel hareket, büyük Roma İmparatorluğu’nu ikiye bölmüş ve nihayetinde çöküşüne yol açmıştır.

Kavimler Göçü’nde Farklı Kavimler Neden Birlikte Hareket Etmiş Olabilir?

Kavimler Göçü sırasında, Orta Asya’dan gelen birçok farklı kavmin aynı yöne ve birlikte hareket etmelerini gerektiren çeşitli nedenler bulunmaktadır. Bu nedenler şunlardır:

  1. Akrabalık ve İlişkiler: Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında kız alma, kız verme ve akrabalık ilişkileri sıkça bulunuyordu. Bu ilişkiler, farklı kavimlerin bir araya gelmesini ve birlikte göç etmeyi teşvik etmiş olabilir. Aile bağları ve akrabalık ilişkileri, insanları bir arada tutan önemli faktörlerden biriydi.
  2. Ekonomik Kaygılar: Göç eden toplulukların birçoğu hayvancılık veya dokumacılık gibi ekonomik faaliyetlerle geçimlerini sağlıyordu. Bu nedenle ekonomik güvenceyi koruma isteği, farklı kavimlerin bir araya gelerek birlikte göç etmelerine yol açmış olabilir.
  3. Coğrafi Bilgisizlik: Göç edilen bölgeler hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan kavimler, güvenliklerini sağlamak için daha büyük ve birleşik bir kuvvete ihtiyaç duymuş olabilirler. Bilinmeyen topraklara gitmek riskliydi, bu yüzden birlikte hareket etmek güvence sağlıyordu.
  4. Uzmanlık: Farklı kavimler arasında, sağlık, hayvancılık, dokumacılık gibi konularda uzmanlaşmış kişiler bulunuyordu. Bu uzmanlık alanları, bir araya gelerek daha işbirliğine dayalı bir göç süreci geçirmelerine olanak tanımış olabilir.

Kavimler Göçü sırasında bu nedenlerle farklı kavimlerin bir araya gelmesi, bu büyük göçün daha düzenli ve etkili bir şekilde gerçekleşmesine yardımcı olmuştur. Birlikte hareket etmek, zorlu göç koşullarını daha iyi yönetmelerini sağlamıştır.

Kavimler Göçü Sonuçları

Sonuç olarak aslında Kavimler Göçü olarak tanıdığımız olay, yalnızca bir yer değiştirme değil, devletler içerisinde ve dışarısında çok yönlü ve uzun süreli köklü değişikliklere sebebiyet veren olaylar zinciridir. Elbette ki bu zincirin ilk halkasında Çin ve Büyük Hun Devleti vardır. Bu iki devletin arasındaki siyasi hareketlilikler, politik çıkarlar ve ekonomik stratejiler bu küresel göç dalgasını başlatan ilk etki olmuştur. Büyük Hun Devleti’nin -elbet ki tarihteki tüm diğer devletler gibi- her zaman fazlasını istemesinin etkisi büyüktür. Karşısındaki devlet de güçsüz değildir. Coğrafyada bulunan ve bu geniş dönemdeki en değerli ticari unsur olan İpek Yolu, iki tarafı da cezbetmiştir. Bu ticaret yoluna hakim olma düşüncesi iki devleti birbirlerine karşı kışkırtmış ve onlar da bu amaç uğrunda farklı politikalar izlemiştir. Sıcak bir politika izleyen Hunlar, sinsi ve stratejik davranan Çinliler tarafından yenilmiştir ve İpek Yolu’nu tam anlamıyla kaybetmek bir yana, evlerini bırakıp gitmek zorunda kalmışlardır.

Çünkü Çin’in üzerlerindeki baskısı devam etmekteydi ve bunun bir sonucu olarak Hunlar, batıya doğru yol almaya başlamışlardır. Ancak Hunların bu hareketi, ister istemez küresel bir göç dalgası yaratmıştır. Hunların göç ettikleri yerdeki diğer kavimler bu durumdan rahatsız olmuş, ne kadar her seferinde olduğu gibi onlar da kendi benliklerini korumak için mücadele etmişlerse de başarısız olmuşlardır. Böylece onlar da çözümü göç etmekte bulmuşlar ve aynı doğrultuda, batıya, ilerlemişlerdir. Bu şekilde kavimler birbirlerini rahatsız ede ede ilerlemişler ve dönemin siyasi haritası genel bir hareketle batıya doğru kaymıştır. İlk Çağ’ı bitiren bu küresel hareket aynı zamanda koskoca Roma’da da kalıcı ve yıkıcı etkiler bırakmıştır. Bu devamlı göç durumu ve Roma’nın yıkılmaya başlaması, günümüzdeki Avrupa haritasını şekillendirmeye başlayan ilk olay olarak kabul edilmektedir. bu metni anlamını değiştirmeden yeniden yaz ve önemli yerleri koyulaştır

Kavimler Göçü, sadece bir yer değişimi değil, aynı zamanda devletlerin iç ve dış ilişkilerinde derin ve uzun vadeli değişikliklere yol açan karmaşık bir olay zinciridir. Bu olay zinciri, Avrupa’nın bugünkü siyasi ve sosyal yapısını büyük ölçüde etkilemiştir. İşte bu dönemin önemli sonuçları:

  1. Yeni Milletlerin Ortaya Çıkışı: Kavimler Göçü, farklı kavimlerin bir araya gelmesine ve yeni milletlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Vizigotlar, Ostrogotlar, Gepitler, Vandallar gibi kavimler, göç ettikleri bölgelerde kendi kimliklerini ve krallıklarını kurmuşlardır.
  2. Feodalite Rejimi: Kavimler Göçü sonucu Roma İmparatorluğu’nun çöküşüyle sahipsiz kalan bölgelerde, yerel lordlar veya senyörler yükselmiştir. Feodalite rejimi bu dönemde güç kazanmış, krallıkların merkezi otoritesi zayıflamıştır.
  3. Orta Çağ’ın Başlangıcı: İlk Çağ’ın sona erişi ve Orta Çağ’ın başlaması, Kavimler Göçü’nün önemli sonuçlarından biridir. Orta Çağ boyunca Avrupa’da siyasi, ekonomik ve kültürel değişimler yaşanmıştır.
  4. Hristiyanlığın Yayılması: Kavimler Göçü sırasında Hristiyanlık, barbar kavimler arasında yaygınlaşmıştır. Bu, Hristiyanlığın Avrupa’da daha fazla etki kazanmasına ve kilisenin güçlenmesine yol açmıştır.
  5. Türk Kültürünün Tanınması: Avrupa, bu dönemde Türk kültürünü daha yakından tanımış ve etkileşimde bulunmuştur.
  6. Avrupa Hun Devleti: Kavimler Göçü sırasında Hunlar da önemli bir güç haline gelmiştir. Avrupa’da etkili olan Hun Devleti, bu dönemin önemli aktörlerinden biri olmuştur.
  7. Batı Roma İmparatorluğu’nun Çöküşü: Batı Roma İmparatorluğu, Kavimler Göçü sırasında çökerek tarih sahnesinden çekilmiştir.

Kavimler Göçü, tarih boyunca Avrupa’nın şekillenmesinde ve bugünkü Avrupa’nın temellerinin atılmasında kritik bir rol oynamıştır. Bu dönemin etkileri, Avrupa’nın sosyal, siyasi ve kültürel yapısını derinden etkilemiş ve Orta Çağ’ın başlangıcını işaret etmiştir.

Kavimler Göçü’nün Avrupa Siyasi Hayatına Etkileri

Kavimler Göçü, Avrupa’da uzun yıllar süren siyasi karışıklıklara yol açtı. Hun tahtına Rua’nın geçmesi, Roma İmparatorluğu ile olan ilişkileri daha da karmaşık hale getirdi. Doğu Roma İmparatorluğu’nun İtalya’ya askeri bir müdahalesi üzerine Batı Roma, Hunlardan yardım talep etti. Bu süreçte Rua’nın izlediği politikalar, tüm taraflar için büyük öneme sahipti.

Rua’nın 60.000 kişilik ordusuyla Doğu Roma İmparatorluğu’na doğru ilerlemesi, Doğu Roma’nın savaşa girmeden geri çekilmesine neden oldu ve büyük bir savaş tazminatı elde edildi. Bu olaylar sonucunda Doğu Romalılar bir süre rahat bir nefes aldılar, ancak Rua’nın beklenmedik ölümüyle bu denge değişti. Rua’nın ölümü üzerine Hun Devleti’nin tahtına Atilla ve Bleda çıktı ve Doğu Roma’ya büyük bir korku saldılar.

Kavimler Göçü’nün diğer etkileri şunlardır:

  1. Kavimler Göçü, çağın büyük değişimlerine yol açtı ve Antik Çağ’ın sonunu getirerek Orta Çağ’ı başlattı.
  2. Roma İmparatorluğu, bu göç dalgaları nedeniyle ikiye bölündü ve Batı Roma İmparatorluğu yaklaşık yüz yıl sonra çöktü.
  3. Roma İmparatorluğu topraklarında birçok yeni devlet kuruldu, bu devletlerden biri Frank Krallığı gibi önemli bir güç haline geldi.
  4. Germen kavimleri arasında Hristiyanlığın yayılması, Papa ve kilisenin güçlenmesine katkı sağladı.
  5. Avrupa’nın etnik yapısı büyük ölçüde değişti ve günümüz İngiltere, Fransa ve İspanya gibi devletlerin temelleri bu dönemde atıldı.
  6. Kavimler Göçü, Türklerin Avrupa’da devletler kurmasına da yol açtı.
  7. Büyük imparatorlukların yıkılması sonucu Avrupa’da Skolastik düşünce yaygınlaştı ve feodalite rejimi ortaya çıktı.

Bu dönem, Avrupa’nın tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir ve büyük siyasi, kültürel ve toplumsal değişimlere yol açmıştır.

Kavimler Göçü Sonrasında Avrupa’da Yer Değiştirme

Yine bu dönemin bölünmesinde bazı anlaşmazlıkların etkisi olmuş ve Doğu Roma, batıya nazaran daha güçlü bir şekilde ayakta kalmayı başarmıştır. Doğu Roma İmparatorluğu, bu zorlu dönemi daha sağlam bir şekilde atlatabilmiştir, ancak Batı Roma İmparatorluğu bu mücadeleyi kaybetmiştir.

Saksonlar, Britanya’yı ele geçirmeye çalışmış, Alamanlar ise Ren ve Neckar nehirlerinin bulunduğu bölgeyi kontrol altına almışlardır. Aynı zamanda Batı Roma, Sarmatlarla Tuna bölgesinde çatışmış ve sonrasında Gotlar da bu bölgeye gelmiştir. Bu bölgelerde zafer kazanan göçmen kavimler, siyasi üstünlüklerini göstermişler ve Batı Roma İmparatorluğu’nu yöneten I. Theodosius, bu kavimlerin askeri güçle yenilgiye uğratılamayacağını anlamıştır. Bu nedenle Gotlarla barış yapmaya yönelmiştir.

I. Theodosius, Gotlar’ı Balkanlar’ın kuzey kısmına yerleştirmiş, Ostrogotlar ise Tuna Nehri’nin güneybatısına yerleştirilmiştir. Bu topluluklara bazı ayrıcalıklar tanınmış, askeri ücretler ödenmiş ve vergilerden muaf tutulmuşlardır. Bu şekilde bu kavimlerin özerkliği tanınmıştır.

Bu durum, Roma için askeri yetersizliği bir bakıma dengelemiş ve Germen tehlikesini bertaraf etmek için atılmış bir adımdır. Ancak orduya katılan Germenler, orduyu Germen etkisi altına almıştır. Bu da önemli komutanlıkların Germenlerin kontrolüne geçmesine yol açmıştır. Aynı zamanda artan harcamalar ve ekonomik zorluklar, Roma’nın ekonomik yapısına da zarar vermiş ve Romalılar, aynı sorunları bir kez daha yaşamış, tekrarlayan bir döngü içine girmişlerdir.

Kavimler Göçü Sonrasında Avrupa’nın Siyasi Sınırları

Roma İmparatorluğu, bu dönemde sürekli olarak çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Ayrıca, Kavimler Göçü olarak adlandırılan toplu göçlerin siyasi, yani sınırlar ve ilişkiler üzerindeki tehdidi de giderek artmıştır. Özellikle 390-400 yılları arasında Hunlar’ın başına geçen Uldız, Roma İmparatorluğu’na karşı dostça bir tavır izlemiş ve Roma’ya yakın bir siyaset benimsemiştir.

Uldız, Roma’ya baskı kurma amacını, Roma’ya yakın ve destekçi bir tutum sergileyerek gerçekleştirmeyi planlamıştır. Roma’ya saldırmak için hiçbir engel olmadığı halde, Uldız, Roma ile bir ortak düşman stratejisi izlemiş ve Batı Roma İmparatorluğu’na saldıran ve isyanlar çıkaran bazı barbar kavimleri kendilerine düşman olarak belirlemiştir. Bu durum, bir süre için Roma’nın yanında yer alan ve onu koruyan bir Hun Devleti’nin varlığını sağlamıştır. Bu, Roma için ömrünü uzatma şansı sunan olumlu bir gelişme olmuştur.

Bu dönemde Roma İmparatorluğu için en büyük sorunlardan biri Germen meselesi haline gelmiştir. Vizigotlar gibi topluluklar, Roma içinde sorunlara neden olmuş, şehirleri tahrip etmiş ve İtalya’ya girmişlerdir. Alarik liderliğinde Roma’yı kuşatmış ve yağmalamışlardır. Roma’daki senatonun tekliflerini reddederek Roma’yı yağmalamayı başarmışlardır. Roma’nın yağmalanmasının ardından Vizigotlar, heyecanla ve motivasyonla batıya doğru ilerlemişlerdir. Sonunda Galya ve İspanya bölgelerine yerleşmişlerdir ve doğuda bir daha görülmemişlerdir.

Avrupa Hun Devleti’nin Siyasi Durumu

Roma İmparatorluğu ile Hunlar arasındaki ilişkiler, Rua’nın tahta geçmesiyle daha karmaşık bir hal almıştır. Rua’nın Doğu Roma İmparatorluğu’na karşı attığı adımlar, Batı Roma İmparatorluğu’nu Hunlardan yardım istemeye itmiştir. Batı Roma, Hunlardan destek alarak Doğu Roma’ya karşı çıkmıştır. Bu süreçte Rua’nın izlediği politikalar her iki taraf için de kritik bir rol oynamıştır.

Rua, büyük bir orduyla Doğu Roma İmparatorluğu’na doğru ilerlediğinde, savaşın başlamadan önce Doğu Roma’dan büyük bir tazminat elde etmiştir. Doğu Roma, bu tazminatın ardından bir süre için rahatladı. Ancak Rua’nın beklenmedik ölümü sonrasında, yerine Atilla ve Bleda geçti. Bu liderler, Doğu Roma’ya karşı büyük bir tehdit oluşturarak onlarda korku yarattılar.

Atilla ve Bleda döneminde Hunlar, Doğu Roma İmparatorluğu’nu vergiye bağlamayı başardılar ve hakimiyetlerini ilan ettiler. Daha sonra ise Uldız’ın dış politikalarından saparak Batı’ya yönelen bir politika izlendi. Bu süreçte bazı zaferler elde edildi, ancak bazı anlaşmalarla geri adım atılması gerekti. Atilla, tüm dünyayı ele geçirme hayalini sürdürdü, ancak sonuçta bu hedefe ulaşamadan öldü. Hunlar, Atilla’nın ölümü sonrasında oğulları arasındaki taht kavgalarıyla birlikte parçalandılar ve dağıldılar.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(