9. Sınıf Tarih Konuları

Türklerde Coğrafya ile Oluşan Yaşam Tarzı

 

Türklerin Ana Yurdu

Türklerin ana yurdu, Orta Asya olarak bilinen coğrafyadır. Bu bölge, Asya kıtasının merkezinde yer alır ve yıllar boyunca Doğu ve Batı kültürleri arasında etkileşim görmüştür. İpek Yolu, Çin’den başlayarak Akdeniz ve Karadeniz kıyılarına kadar uzanan bu coğrafyada kültürel etkileşime büyük katkı sağlamıştır. Türkler, Orta Asya’da uzun yıllar boyunca yaşamışlar, bu bölgede devletler kurmuşlar, savaşlar yapmışlar ve çeşitli kültürel miraslar bırakmışlardır. Moğolistan’da bulunan Orhun Yazıtları, Türklerin Orta Asya’da bıraktığı kültürel mirasın bir örneğidir.

Orhun Yazıtları, Türklerin dilbilgisinin olgunlaştığını gösterir; bu bilgi, Türklerin Orta Asya’da uzun yıllar boyunca var olan bir dile sahip olduklarını göstermektedir. Orta Asya, Türklerin ana yurdu olarak kabul edilir ve kuzeyde Kırgız bozkırları ve Altay Dağları, doğuda Moğolistan ve Doğu Türkistan, güneyde Tibet Platosu, Karakurum, Hindukuş ve Kopet Dağları, batıda ise Hazar Denizi ile sınırlanmıştır. Bu bağlamda, Doğu Türkistan terimi yerine Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı bir özerk bölge olan Sincan-Uygur Bölgesi kullanılmıştır.

İlk Türklerin Yaşadığı Coğrafya

İlk Türklerin yaşadığı coğrafya, Orta Asya’nın Tanrı Dağları ile Seyhun Nehri arasındaki geniş bozkırlarıdır. Bozkır terimi, ağaçsız, kurak, sıcak ve ılıman iklimlerden oluşan doğal alanları ifade eder. İlk Türklerin bu coğrafyada yerleşik yaşamları etkileyen önemli bir faktördü. Dağlarla çevrili bu düzlüklerde yaşam sürdüler ve hatta bu coğrafya, Türk destanlarında da kendine yer bulmuştur. Örneğin, Ergenekon Destanı’nda, yüksek dağlarla çevrili bir alandan olan “Ergenekon” yoluyla çıktıkları anlatılır.

Bu coğrafya, tarım için uygun değildi; çorak topraklarda tarım yapmak mümkün değildi. Bu nedenle Türkler, hayvancılıkla uğraşarak geçimlerini sağladılar. Bu bölgede sebze veya bitki yetiştirmek zordu, bu yüzden et ve süt ürünleri Türkler için daha erişilebilir gıdalardı ve Orta Asya’da yaşarken bu gıdaları tükettiler. Ayrıca, bu coğrafyada bulunan Altay Dağları’ndaki demir kaynakları, Türklerin demircilik konusunda ilerlemesine katkı sağladı. Türkler, bulundukları coğrafyanın sunduğu imkanları en iyi şekilde değerlendiren bir topluluk olarak öne çıktılar.

Yorumlayalım: Orta Asya Coğrafyasının Türklerin Yaşam Biçimlerine Etkileri Nelerdir?

Orta Asya’nın çorak toprakları ve kurak iklimi, Türklerin sebze ve bitki yetiştirmesini zorlaştırmış, bu nedenle hayvancılık Türklerin ana ekonomik kaynağı olmuştur. Özellikle atlar ve koyunlar, Türkler için büyük öneme sahipti ve bu hayvanları sürekli taze otla beslemek için göç etmeyi sürdürdüler.

Türkler, genellikle otaklar adı verilen taşınabilir çadırlar kurarak boylar halinde yaşamışlardır. Orta Asya’nın farklı bölgelerine yıllarca süren göçlerle yayılmışlardır. Ancak denizcilikle ilgili olarak Orta Asya’nın iç bölgelerinde yer almaları nedeniyle denizcilik faaliyetleriyle ilgilenmemişlerdir. Denizcilik, Türkler için daha sonraları, özellikle Anadolu’da, Çaka Beyliği döneminde gelişmiştir.

Türkler, Orta Asya coğrafyasında yaşarken giyimleri genellikle deri ve kürk gibi doğal malzemelerden üretilmiştir. Ancak İslamiyet’in etkisiyle Türklerin giyim tarzı da değişmiştir. İslam’ın etkisiyle giyimleri daha çok İslam kültürüne uygun hale gelmiş, daha örtülü ve geleneksel giyim tarzları benimsenmiştir. Bu giyim değişikliği, Türklerin kültürel yaşamlarına önemli bir dönüşüm getirmiştir.

Bozkır Nedir? Bozkır Yaşam Tarzının Özellikleri

Bozkır, kurak otsullardan oluşan, ılıman ve sıcak iklimlere sahip doğal alanlara ve steplere verilen isimdir. Bozkır yaşam tarzının temel özellikleri şunlardır:

  1. Çadır ve Otaklar: Bozkır yaşam tarzında insanlar genellikle taşınabilir çadırlar veya otaklar kullanırlar. Kalıcı yapılar yerine, hızlı ve kolay bir şekilde kurup toplayabilecekleri çadırları tercih ederler.
  2. Tarım Yerine Avcılık ve Hayvancılık: Bozkırın kurak koşulları tarım yapmaya uygun olmadığından, bu topluluklar genellikle avcılık ve hayvancılıkla uğraşırlar. Göçebe yaşam tarzları, hayvan sürülerini otlatabilmek için farklı mevsimlerde yaylak ve kışlak bölgelere göç etmeyi gerektirir.
  3. Kalıcı Mimari Yapılar Yoktur: Bozkır toplulukları, kalıcı evler inşa etmezler. Bu, göçebe yaşam tarzlarının bir sonucudur. Taş veya tuğla gibi malzemelerle yapılan evler yerine, çadır veya otakları kullanırlar.
  4. Renkli Kültürel İfade: Bozkır yaşam tarzına sahip topluluklar, renklendirme, söyleyiş ve sanat biçimlerini yoğun olarak kullanırlar. Destanlar, efsaneler ve gelenekler, sözlü olarak nesilden nesile aktarılır. Dokuma, kılıçlar, kemer tokaları gibi objelerde süslemeler ve renklendirmeler önemlidir.

Bozkır üslubu ve hayvan üslubu, bu yaşam tarzını benimseyen toplulukların kültürel ifadesini yansıtır. Renkli ve anlamlı desenler, hayvan figürleri ve semboller, bu kültürel ifadenin bir parçasıdır. Bozkır yaşam tarzı, özellikle Orta Asya ve Anadolu gibi bölgelerde tarihsel olarak yaygındı ve bu toplulukların kimliklerini şekillendirdi.

İlk Türklerde Yaylak-Kışlak Hayatı

İlk Türklerin yaylak-kışlak hayat tarzı, Türk tarihinde önemli bir geleneği yansıtır. Bu yaşam tarzı, Orhun Yazıtları ve Eski Türkçe metinlerinde geçen “yaylak” ve “kışlak” kavramlarıyla tanımlanır. Yaylak, yaz aylarında yaşanan ve genellikle yüksek bölgeleri ifade ederken, kışlak ise kışın yaşanan ve daha alçak bölgeleri ifade eder. İlk Türkler, bu yaşam tarzını benimsemişlerdir ve hayvancılıkla uğraştıkları için bu göçebe yaşam biçimi gelişmiştir.

Türkler, hayvanlarının beslenmesi için sürekli taze ot kaynaklarına ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle yaz aylarında hayvanlarına yeterli otlak sağlamak amacıyla yaylak bölgelere göç ederler. Bu bölgeler genellikle daha serin ve yüksek rakımlıdır. Kışın ise hayvanlarına yiyecek temin etmek için daha sıcak ve karın az yağdığı güney enlemlerine göç ederler. Bu hareketler, hem hayvanlarının ihtiyaçlarını karşılamak hem de iklim koşullarına uyum sağlamak amacıyla yapılır.

İlk Türklerin yaylak-kışlak hayat tarzını benimsemelerinin temel nedeni, Orta Asya coğrafyasının tarım için uygun olmamasıdır. Bu bölgelerde hayvancılık daha uygun bir yaşam tarzıydı ve bu nedenle Türkler, hayvanlarıyla birlikte bu göçebe yaşam biçimini sürdürmüşlerdir. Ancak önemli bir nokta, Türklerin yaylak ve kışlak bölgelerini belirli yerler olarak saptadıklarıdır. Sürekli olarak farklı yaylak ve kışlaklara gitmezler, kendilerine önceden belirledikleri bölgelere yazın ve kışın göç ederler. Bu, Türklerin yaylak-kışlak hayatını düzenli bir şekilde sürdürmelerini sağlayan önemli bir organizasyon sistemiydi.

Yorumlayalım: Günümüzde Konar-göçer Hayat Tarzının Ülkemizde Görülmesinin Nedenleri Neler Olabilir?

Günümüzde Türkmen veya Yörük olarak anılan göçebe Türkler, hala yaylak-kışlak sistemini sürdürmektedirler. Bu yaşam tarzı, yarı göçebe bir hayatın bir örneğini oluşturur. Konar-göçer Türkler, tarih boyunca Anadolu’ya yerleşmeleri dönemlerinde bile bu yaşam tarzını korumuşlardır. Selçuklu İmparatorluğu döneminden başlayarak Osmanlı İmparatorluğu zamanlarında bile, yerleşik hayata geçmeyip geleneklerini ve kültürlerini sürdüren bu insanlar, sıcak ve soğuk mevsimlerde farklı bölgelere göç ederek yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Türkiye Cumhuriyeti döneminde de bu konar-göçer yaşam tarzını devam ettiren gruplar bulunmaktadır.

Bu insanlar, genellikle hayvancılıkla uğraşırlar ve çoğu çobanlık veya hayvancılık mesleklerini icra ederler. Ancak günümüzde, konar-göçer yaşam tarzını benimseyenlerin sayısı azalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin iskân yasaları gereği, insanlar belirli bölgelere yerleştirilmiştir. Bu nedenle, bazı konar-göçer gruplar yerleşik hayata geçmek zorunda kalmıştır. Ancak hala, geleneklerini ve yaşam tarzlarını sürdüren konar-göçer gruplar bulunmaktadır. Bu insanlar, eski kültürlerini ve alışkanlıklarını yaşatma konusundaki kararlılıkları nedeniyle günümüzde de bu yaşam tarzını sürdürmektedirler.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(