11. Sınıf Coğrafya Konuları

Doğal Sistemler

 

1.Ünite 1. Bölüm: Ekosistemlerin Karakteristikleri ve İşleyişi

Canlı organizmaların doğal çevre içerisinde varlığını sürdürdüğü, dünyayı kaplayan bu alan biyosfer olarak adlandırılır. Biyosfer; litosfer, atmosfer ve hidrosfer ile karşılıklı etkileşim içindedir. Biyoçeşitlilik terimi, bir bölgede bulunan farklı bitki, hayvan türleri ve mikroorganizmaların sayısını ve bu canlıların birbirleriyle ilişkilerini ifade eder. Biyoçeşitlilik, coğrafi faktörlere göre dünya genelinde değişiklik gösterir. Bu da bitki ve hayvan türlerinin yeryüzüne dağılımında farklılıklara yol açmıştır. Biyoçeşitliliğin oluşumu ve zaman içindeki değişimi, çeşitli etmenlerin etkisi altında gerçekleşir.

Biyoçeşitliliğin Yeryüzündeki Dağılışını Etkileyen Etmenler

biyoçeşitliliğin yeryüzüne dağılışını etkileyen faktörlerBiyomlar, benzer yetişme koşullarına sahip bitki ve hayvan topluluklarının bulunduğu bölgelere verilen isimdir. Her biyom, kendine özgü bitki örtüsü ve hayvan türleriyle karakterize edilir; bununla birlikte, biyomlar daha çok bulundukları bitki örtüsüne göre adlandırılırlar.

Biyom Çeşitleri

  1. Tropikal Yağmur Ormanları Biyomu: Ekvator ve çevresinde görülen bu biyom, yıl boyunca sıcak ve yağışlı bir iklime sahiptir. Biyoçeşitlilik bu bölgelerde yoğundur.
  2. Yaprak Döken Orman Biyomu: Ilıman iklim bölgelerinde bulunan bu biyom, nemli ve yağışlı bir ortama sahiptir. Kışlar ılımandır, yazlar ise serindir.
  3. İğne Yapraklı Orman Biyomu: Sert karasal iklim bölgelerinde görülen bu biyomda, kışlar soğuk ve uzun, yazlar kısa ve serindir.
  4. Çalı Biyomu: Akdeniz iklim bölgelerinde yer alan deniz kenarlarında görülen bu biyom, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır.
  5. Savan Biyomu: Tropikal savan iklim bölgelerinde, Güney Amerika, Afrika ve Hindistan’ın iç kesimlerinde görülen bu biyom, bozkıra benzer özellikler taşır.
  6. Çöl Biyomu: Dönence bölgeleri ve denizden uzak iç kesimlerde yıllık yağış miktarının düşük olduğu yerlerde bulunan bu biyom, kuraklığın hâkim olduğu alanları kapsar.
  7. Ilıman Çayırlar Biyomu: Yarı kurak iklim bölgelerinde bulunan bu biyomda, yağışlar belirli mevsimlerde yoğunlaşır ve bitki örtüsü daha azdır.
  8. Tundra Biyomu: Kuzey yarımkürede yer alan bu biyom, kısa ve serin yazlarla uzun kışlara sahiptir; bitki örtüsü sınırlıdır.
  9. Kutup Biyomu: Kutup bölgelerinde yer alan bu biyom, yıl boyunca düşük sıcaklık ve buzullarla kaplıdır; bitki örtüsü neredeyse yoktur.
  10. Dağ Biyomu: Yüksek dağ bölgelerinde bulunan bu biyom, düşük sıcaklık koşulları ve farklı bitki örtüleri ile tanımlanır.
  11. Tatlı Su Biyomları: Akarsular ve tatlı su göllerinden oluşan bu biyom, saz, kamış, nilüfer ve bitkisel plankton gibi bitki türlerini barındırır.
  12. Tuzlu Su Biyomları: Deniz ve okyanuslarda bulunan bu biyom, tuzlu suda yaşayan canlılarla karakterizedir; yosun ve plankton gibi bitki türleri bulunur.

Ekosistem, biyosferde canlı organizmaların etkileşim içinde olduğu çevre ile oluşur. Canlılar, diğer canlılar ve cansız varlıklarla ilişkili olarak hayatlarını sürdürürler.

ekosistemlerin unsurları

Ekosistemlerin Unsurları

Besin Zinciri ve Enerji Akışı: Ekosistem içinde canlı ve cansız unsurlar sürekli etkileşim içindedir. Ekosistemde canlı ve cansız unsurlar arasında gerçekleşen madde ve enerji akışı sayesinde devamlılık sağlanır. Besin maddeleri ve enerji, üreticilerden otçullara, ardından da etçillere doğru aktarılır. Bu aktarım sürecine besin zinciri denir. Besin zinciri, üreticilerden başlayarak tüketici ve ayrıştırıcılarla devam eder. Üretici miktarının artması, bu zincirde yer alan tüm canlı türlerinin çoğalmasına neden olabilir.

Madde Döngüleri: Canlılar, yaşadıkları ortamdan ihtiyaçları olan maddeleri alır ve kullandıktan sonra bu maddeleri tekrar ortama geri verir. Canlıların yaşadığı ekosistemde bu dolaşıma madde döngüsü denir. Bu döngüler sayesinde ekosistemde maddeler sürekli dolaşır ve geri kazanılır.

Karbon Döngüsü: Karbon, hidrosferde karbondioksit ve bikarbonat, litosferde kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtlar, atmosferde karbondioksit (CO2) şeklinde bulunur. Biyosferdeki canlı organizmaların yapılarında da organik madde olarak bulunur.

Azot Döngüsü: Atmosferde %78 oranında bulunan azot, canlıların nükleik asit ve protein yapısının temelini oluşturur. Bazı bakteriler atmosferdeki azotu kullanabilirken, diğer canlılar için azotun nitrat formuna dönüşmesi gereklidir.

Su Döngüsü (Hidrolojik Döngü): Su, buharlaşma, yoğuşma, yağış ve akış gibi süreçlerle sürekli olarak döngü halindedir. Sıcaklık etkisiyle sular buharlaşır, buharlaşan su atmosferde yoğuşarak yağışa dönüşür. Yağışlar yüzeyde akış veya yer altı akışı ile göl ve denizlere ulaşır. Bu döngü suyun sıvı, katı ve gaz halde yeryüzü ile atmosfer arasında sürekli hareket etmesine neden olur. Bu döngü hidrolojik döngü olarak adlandırılır.

Su ekosistemleri, denizel su ekosistemleri (deniz ve okyanus) ile karasal su ekosistemleri (göl, akarsu ve bataklık) olarak iki grupta incelenir.

Hidrosfer, farklı ortamlardan oluşan bir su ağıdır. Okyanuslar, denizler, göller ve akarsular bu ortamlara örnektir. Suların kimyasal özelliklerine göre tuzlu ve tatlı su olarak ayrılabilir. Bu farklı fiziksel ve kimyasal özellikler, farklı hayvan ve bitki türlerinin bu ortamlarda gelişmesine imkan tanır.

Ramsar Sözleşmesi’ne göre sulak alanlar, 6 metreden daha sığ suları da içine alan doğal veya yapay, kalıcı veya geçici, tatlı, tuzlu veya acı suları, durgun veya akarsu sularını, bataklık, sazlık ve turbalık alanları, denizlerin gelgit hareketlerinin çekilme devresinde 6 metreyi geçmeyen kısımlarını içerir. Türkiye de bu sözleşmeye taraf olup sulak alanların korunması ve sürdürülebilir kullanımını amaçlar. Bu amaç doğrultusunda Türkiye’de 14 Ramsar alanı bulunmaktadır.

Türkiye, farklı ekolojik özelliklere sahip zengin ve çeşitli sulak alan habitatlarına sahiptir. Bu alanlar, göçmen kuşların konakladığı, pek çok endemik türün yaşadığı ve tehlike altında olan bitki ve hayvan türlerinin bulunduğu yerler olarak uluslararası öneme sahiptir.

Ancak Türkiye’deki sulak alanlar birçok tehditle karşı karşıyadır. Bu tehditlerin başında suyun çekilmesi, kaçak avlanma ve tarım alanlarından kaynaklanan kimyasal maddelerle su kalitesinin bozulması gelir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(