11. Sınıf Tarih Konuları

Osmanlı Devleti’nde Darbeler



OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
Sultan Abdülaziz’in Darbe ile Tahttan İndirilmesi 1876
31 Mart Darbesi 1909
Bâbıâli Baskını 1913
Darbelerin Kaybettirdiği Topraklar

Sultan Abdülaziz’in Darbe ile Tahttan İndirilmesi 1876

1876’da Sultan Abdülaziz tahttan indirildiğinde, Abdülaziz’in 1861’de tahta çıktığı dönemde, ülkenin 1854’te başlayan dış borçlanmanın getirdiği ekonomik sorunlarla mücadele etmesi bekleniyordu. Sultan Abdülaziz, güçlü bir donanma kurarak ülkenin savunmasını güçlendirdi. Kendi gözleriyle Avrupa’daki gelişmeleri görmek amacıyla bir Avrupa seyahati gerçekleştirdi. Hükümdarlığı döneminde Osmanlı Devleti’ne ilk kez yeraltı treni (metro) ve tramvay tanıtıldı. Eğitim alanında Galatasaray Lisesi olarak bilinen Mekteb-i Sultani açıldı (1868). Sultan Abdülaziz, icraatlarında Ali ve Fuat Paşalar gibi önemli yardımcılarının desteğini aldı.

Ancak, tüm bu olumlu gelişmelere rağmen ülkenin dış borçları ödenemez bir hale gelmişti. Fuat ve Ali Paşalar’ın ölümüyle, Sultan Abdülaziz en büyük destekçilerini kaybetti. 1871’den sonra devlet adamları arasında Sultan Abdülaziz’e karşı hoşnutsuzluk arttı. Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Adalet Nâzırı Mithat Paşa ve Şeyhülislam Hayrullah Efendi olmak üzere dört önemli isim, Sultan Abdülaziz’e karşı bir ittifak oluşturdu.

Hüseyin Avni Paşa, Sultan Abdülaziz’e sadık olan komutanları İstanbul’dan uzaklaştırdı. Padişahın tahttan indirilmesi planı, diğer komutanlar ve hükümet üyeleri tarafından da kabul edildi. Ordunun kontrolü nedeniyle 30 Mayıs 1876’da Dolmabahçe Sarayı, karadan ve denizden kuşatıldı. Abdülaziz tahttan indirildi ve yerine V. Murat tahta çıkarıldı. Ancak, 4 Haziran 1876 Pazar sabahı, Sultan Abdülaziz’in odasında bilekleri kesilmiş olarak bulundu.

Sultan Abdülaziz’in ani ölümü, halk arasında büyük bir üzüntüye neden oldu. Beş yıl sonra, Maliye Nazırı Mahmut Celalettin Paşa, II. Abdülhamit’e bir mektup göndererek Abdülaziz’in öldürüldüğünü iddia etti. Bunun üzerine II. Abdülhamit, olayın araştırılması için emir verdi. Yapılan soruşturma sonucunda, Sultan Abdülaziz’in intihar etmediği, kasıtlı olarak öldürüldüğü ortaya çıktı. Suçlu bulunanlar arasından bazıları idam edildi, bazıları ise sürgüne gönderildi.

31 MART DARBESİ 1909
 

II. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra, 23 Temmuz 1908’de Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesi, Avusturya-Macaristan’ın Bosna-Hersek’i topraklarına katması ve Girit Meclisi’nin Osmanlı’dan ayrılarak Yunanistan’a bağlanma kararı alması gibi olaylar, devletin içindeki düzensizlikleri artırdı. İttihat ve Terakki Cemiyeti, güç elinde tutmaya çalışarak devlet kadrolarında temizlik yapmaya başladı. II. Abdülhamit döneminde önemli pozisyonlarda bulunan birçok kişi görevden alındı ve yerlerine İttihatçılar getirildi. II. Meşrutiyet’in ilanıyla İstanbul’a dönen Hasan Fehmi, “Serbestî” gazetesinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni eleştiren yazılar yazmaya başladı.

Hasan Fehmi’nin 6 Nisan 1909’da Galata Köprüsü üzerinde öldürülmesi, İttihatçılarla ilişkilendirildi ve bu olay, ayaklanmanın başlamasına yol açtı. İttihat ve Terakki muhalifi olan İkdam Gazetesi Başyazarı Ali Kemal Bey, Hasan Fehmi cinayeti hakkında yaptığı konuşma ile öğrencileri harekete geçirdi. Öğrenciler Bâbıâli’ye yürüdü, ancak güvenlik güçleri müdahale etti. Üniversite öğrencileri, subaylar ve dervişler, Hasan Fehmi Bey’in cenazesini kaldırmak için geldi. Cenaze töreni ittihatçı muhaliflerinin protestosuna dönüştü. İttihatçılara karşı duyulan öfke, 31 Mart Vakası’nın temelini oluşturdu.

31 Mart Vakası, temelde siyasi ve askeri bir isyan olarak nitelendirilir. Selanik’ten getirilen avcı taburu erleri ve subayları, II. Meşrutiyet’in güvencesi altında görev yapmaları gerektiğini savunarak isyan etti. İsyan eden askerler Sultanahmet Meydanı’nda toplandı. Talepleri arasında şeriat hükümlerinin yürütülmesi, dokunulmazlık senetleri alınması ve bazı üst düzey görevlilerin görevden alınması yer alıyordu.

İsyana, medreseli öğrenciler, politikacılar, milletvekilleri, farklı gruplar ve cemiyetler katıldı. İstanbul’daki ayaklanma, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne Selanik’ten “Meşrutiyet mahvoldu.” haberini iletti. Bunun üzerine Hareket birlikleri İstanbul’a girerek durumu kontrol altına almaya başladı. Meclis, 27 Nisan 1909’da II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ve Veliaht Mehmet Reşat’ın padişah olması kararını aldı. Bu olay, II. Meşrutiyet döneminin önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir.

BÂBIÂLİ BASKINI 1913
 

1912 yılında başlayan Balkan Savaşı sırasında, Bulgar ordularının Çatalca önlerine gelmesi, Makedonya’nın kaybedilmesi, Selanik’in Yunanlıların eline geçmesi gibi olaylar yaşandı. Edirne’deki direniş ise Şükrü Paşa tarafından başlatıldı. Avrupalı devletler, Osmanlı’ya Edirne’nin terk edilmesi gerektiğini belirten bir nota verdi. Kâmil Paşa hükümeti, Edirne’nin verilmesini destekliyordu, ancak İttihatçılar hükümetin performansını beğenmeyerek hükümet değişikliği talep etti.

23 Ocak 1913’te Enver Bey liderliğinde bir grup, Bâbıâli’deki hükümet merkezine doğru hareket etti. Enver Bey ve arkadaşları, Bâbıâli’ye kolayca girdi. Talat Bey ve Enver Bey, Sadrazam Kâmil Paşa’dan istifasını istedi. Kâmil Paşa, baskılar sonucu istifa ettiğini bildirdi. Enver Paşa, Kâmil Paşa hükümetinin sona erdiğini ve yeni kabineyi Mahmut Şevket Paşa’nın kuracağını duyurdu. Bu olayla İttihat ve Terakki Cemiyeti fiilen tek parti hâlinde iktidara gelmiş oldu.

Darbelerin Kaybettirdiği Topraklar

Osmanlı Devleti’nde XIX ve XX. yüzyılda gerçekleşen darbeler, iç ve dış politikada zayıflamaya neden oldu. Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi büyük bir kaos yarattı. Balkanlar’daki gayrimüslim halkın ayaklanması, Avrupalı devletlerin de müdahalesiyle sonuçlandı. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonucunda Osmanlı Devleti toprak kaybetti. Berlin Antlaşması ile Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsızlığını kazandı. Devlet büyük toprak kayıpları yaşadı.

I. Meşrutiyet’in ilanı sonrası devlet yönetimi rehavete kapıldı ve dış politikaya yeterince odaklanılmadı. Avusturya-Macaristan, Bosna ve Hersek’i ilhak ettiğini açıkladı. Ardından Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. Girit Hristiyanları, Girit’in Yunanistan’a katıldığını duyurdu. 1913’te kabul edilen bir tasarı ile Arnavutluk bağımsız bir devlet ilan edildi ve prens seçimi Avrupa devletlerine bırakıldı. Bu süreç, Arnavutluk’un Osmanlı Devleti’nden ayrılmasına yol açtı.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(