12. Sınıf Biyoloji Konuları

Bitkisel Hormonlar

 

Bitki Biyolojisi: Bitkisel Organlar

Bu konu anlatımı önceki konu anlatımının devamıdır: Bitki Biyolojisi: Giriş ve Bitkilerin Yapısı

C) Bitkisel Organlar

1) Kök

Kök Sistemi ve Çeşitleri:

Bitkilerin toprağa bağlı kalarak su ve mineralleri almasını sağlayan organa “kök” denir. Kök, bitkinin türüne, gelişmişliğine ve yaşadığı ortama göre farklı yapı ve fonksiyonlara sahiptir. Bazı bitkilerin kökleri ise besin maddesi olarak tüketilebilir.

Kök Yapısına Göre Çeşitleri:

  1. Embriyonik Kök ve Ana Kök:
    • Tohum çimlendiğinde, embriyonik kök gelişir ve ana kökü oluşturur. Ana kök daha sonra dallanarak yan kökleri meydana getirir.
  2. Saçak Kök:
    • Bu kök tipinde ana kök ve yan kökler aynı kalınlıkta ve uzunluktadır. Örneğin, soğan ve mısır kökü saçak köklü bitkilere örnektir. Saçak köklü bitkiler genellikle toprağı daha iyi tutar.
  3. Kazık Kök:
    • Kazık kökte ana kök iyi gelişmiştir ve toprağın içine doğru uzanmıştır, yan kökler ise az gelişmiştir. Fasulye ve havuç kökü, kazık köklü bitkilere örnektir.

Kökler, bitkilerin su ve mineralleri almasının yanı sıra toprağa tutunma ve depolama gibi önemli fonksiyonları da yerine getirir. Bitki türüne ve yaşadığı çevreye uygun kök yapısı, bitkinin sağlıklı büyümesi için kritiktir.

Kökleri 4 ana kısımda inceleriz. Bunlar kaliptra, hücre bölünme bölgesi, uzama bölgesi ve olgunlaşma bölgesidir.

 

Kök Bölgeleri ve Yapısı:

1. Kaliptra:

  • Kökün uç kısmını koruyan ve kökün toprakta ilerleyişini kolaylaştıran (sıvı salgılayarak) kök bölgesidir. Kaliptra, kök ucu üzerinde koruyucu bir örtü görevi görür.

2. Hücre Bölünme Bölgesi:

  • Kaliptradan hemen önceki bölgeye hücre bölünme bölgesi denir. Büyüme konisi bu bölümde bulunur. Hücre bölünmesi, kökün uzunluğunun artmasını sağlar.

3. Uzama Bölgesi:

  • Kökün boyca uzaması, meristem hücrelerinin aktif olarak bölünmesiyle bu bölümde gerçekleşir. Bu bölge, hücre bölünmesinin devam ettiği ve kökün uzunluğunun arttığı kısımdır.

4. Olgunlaşma Bölgesi:

  • Yoğun olarak kök emici tüyleri bulunur. Kök toprak içinde geliştikçe emici tüyler zarar görür, bu yüzden sürekli yenilenirler. Kök emici tüylerinin ortalama 4-5 günlük ömürleri vardır. Bu bölge, kökün topraktan su ve mineralleri emmesini sağlar.

 

Bu bölgeler birbirinden kesin sınırlarla ayrılmaz, ancak kökün farklı fonksiyonlarına ve gelişim evrelerine işaret ederler.

Kök Yapısının Genel Özellikleri:

  • Genç kökün epidermis tabakası altında kalın bir korteks tabakası bulunur.
  • Korteksin iç kısmında endodermis tabakası bulunur.
  • Kökün merkezinde iletim demetlerini kaplayan bölüm merkezi silindirdir.

Tek Çenekli ve Çift Çenekli Bitki Kökleri:

  • Tek çenekli bitki köklerinde merkezi silindirde daha çok parankima hücreleri bulunur ve ksilem-floem dizilişleri rastgeledir.
  • Çift çenekli bitki köklerinde ise merkezi silindirde daha çok ksilem-floem bulunur ve diziliş daha düzenlidir.

Bu farklar, bitki türlerinin kök sistemlerini ve iç yapılarını ayırt etmede önemli bilgiler sunar.

2) Gövde

Bitki Gövdesi ve Özellikleri:

Bitki gövdesi, kök ve yapraklar arasında kalan dal ve sürgünlerden oluşan kısımdır. Bitkilerin türüne göre çeşitli görevlere sahip olabilir. İçerisinde yapraklar, tomurcuklar, yan dallar, çiçekler ve meyveler bulunur. Gövde, kök ve yapraklar arasında madde taşınımını sağlar. Aynı zamanda bazı bitkilerin gövdeleri besin depolama veya fotosentez yapma gibi önemli fonksiyonlara sahiptir.

Gelişmiş Bitkilerin Gövde Türleri:

  1. Otsu Gövdeler:
    • Daha çok tek yıllık bitkilerde rastlanır.
    • Dik durmaları osmatik basınç sayesinde gerçekleşir.
    • Üzerinde genellikle ince kabuklu ve yumuşak gövdeler bulunur.
  2. Odunsu Gövdeler:
    • Çok yıllık bitkilerde yaygındır.
    • Daha iyi bir korumaya sahiptirler, genellikle odunlu yapıdadırlar.
    • Yıllar içinde kalınlaşarak sertleşirler.

Bitki Gövdelerinin Çeşitleri:

  1. Çift Çenekli Bitki Gövdeleri:
    • Mısır, soğan, lale ve buğday gibi bitkiler çift çenekli gövdeleri olan bitkilerdir.
  2. Tek Çenekli Bitki Gövdeleri:
    • ıhlamur, çam, asma ve dut gibi bitkiler tek çenekli gövdeleri olan bitkilerdir.

Özel Durumlar:

  • Otsu bitkiler, çift çenekli veya tek çenekli olabilirken, odunsu bitkiler genellikle çift çenekli olur.
  • Otsu bitkilerin dik durması, osmatik basınç sayesinde sağlanır ve susuz kalmış otsu bitkiler dik duramaz.

Bitki gövdeleri, bitki anatomisi ve ekolojisi açısından önemli birçok bilgi sunar ve bitkilerin çeşitli çevresel koşullara nasıl adapte olduklarını gösterir.

  • Odunsu Gövde: Odunsu çift çenekli bitkilerde gövde genellikle odunsu yapılıdır.
  • Sekonder Büyüme: Kambiyum her büyüme mevsiminde gövdeyi saran yeni bir sekonder ksilem tabakası oluşturur.
  • Büyüme Halkaları: Ağaçlar genellikle ilkbaharda büyümeye başlar ve büyüme sonbaharda durur. Oluşan halkalarda ilkbaharda açık renk, sonbaharda ise koyu renk gözlemlenir. Her yıl oluşan halkalar ağacın bir yaşını temsil eder.

Not: Otsu tek çenekli bitkilerde yalnızca primer büyüme görülürken, odunsu çift çenekli bitkilerde hem primer hem de sekonder büyüme gerçekleşir. Bu, bitkinin daha karmaşık bir büyüme modeline sahip olduğunu gösterir.

 

3) Yaprak

Bitki gövdesi üzerinde bulunan, genellikle klorofil içeren organlardır. Fotosentez, solunum, terleme, besin ve su depolama gibi önemli görevleri vardır. Yaprakların dizilişleri, şekilleri ve büyüklükleri farklılık gösterir. Yapraklar, gaz alışverişinin yapıldığı, yassılaşmış, genişlemiş yeşil renkli yaprak ayası ve yaprak ayasını gövdeye bağlayan yaprak sapı olmak üzere iki kısımdan oluşur. Çöl bitkilerinde yaprak ayası küçülmüş veya dikenleşmiş olabilir.

Mısır, buğday gibi bazı bitkilerde yaprak sapı bulunmaz. Tek çenekli bitki yapraklarında paralel damarlanma, çift çenekli bitki yapraklarında ise ağsı damarlanma görülür. Bir yaprak, bir tek yaprak ayasından oluşuyorsa “basit yaprak”; iki ya da daha fazla yaprakçıktan oluşuyorsa “bileşik yaprak” olarak adlandırılır.

Yaprağın Mikroskobik Görünümü

Yaprağın Mikroskobik Görünümü:

Yaprağın mikroskobik görünümü, bir mikroskop altında incelendiğinde şu şekildedir:

  • Kutikula Tabakası: Yaprağın enine kesitinde en üstte yer alan kutikula tabakası, bitkinin su kaybını önleyen bir tabakadır. Kurak bölgelerde kalın, nemli bölgelerde ince bir yapıya sahiptir. Kutikula, epidermis tarafından salgılanır.
  • Epidermis Hücreleri: Yaprağı saran ve koruyan epidermis hücreleri bulunur. Bu tabakanın üstünde, yaprağa fotosentez için gerekli havanın girmesini sağlayan stoma adlı hücreler yer alır. Stoma hücreleri açılıp kapanarak gaz alışverişini düzenler.
  • Mezofil Tabakası: Yaprağın iç katmanına mezofil tabakası denir. Mezofil tabakası, kloroplast bakımından zengin palizat parankiması ve kloroplast bakımından daha az bulunan sünger parankiması olmak üzere iki bölümden oluşur.
    • Palizat Parankiması: Işığı daha iyi almak için yaprağın üst kısmında bulunan palizat parankimasında kloroplast organeli yoğun bir şekilde bulunur. Bu sayede daha fazla fotosentez gerçekleştirilir. Hücreler arasındaki boşluklar çok azdır.
    • Sünger Parankiması: Palizat parankimasındaki gibi yoğun kloroplast içermez ve hücreler arasında daha fazla boşluk bulunur. Bu boşluklar, stomalardan giren CO2’nin palizat parankimasına ulaşmasını sağlar. Sünger parankiması, özümleme parankiması olarak bilinir.

Bu mikroskobik yapı, yaprağın fotosentez yapma yeteneğini artırmak ve gaz alışverişini düzenlemek için özelleşmiş bir yapıya sahiptir.

 

 

Bitki Biyolojisi: Bitkilerde Büyüme ve Hareket

Bitkiler canlıların ortak özelliklerinden olan büyüme, gelişme ve hareket etmeyi sağlar.

1) Bitki Büyümesine Etki Eden Faktörler

Bitkilerde büyüme, hücre bölünmesi sayesinde gerçekleşir. Hücre bölünmesine çeşitli faktörler etki eder. Bunları çevresel faktörler ve hormonal faktörler olmak üzere 2 ana grupta toplayabiliriz.

A) Çevresel Faktörler

Bitki Yaşamının Çevresel Faktörleri ve Hormonların Etkisi

Bitki yaşamının her evresinde çevrenin rolü büyüktür. Bitkinin büyümesini etkileyen çevresel faktörler; sıcaklık, ışık, su, toprak, atmosferdeki gazlar ve yer çekimi olmak üzere altı gruba ayrılır.

1. Sıcaklık: Fotosentez ve solunum olaylarında önemli bir faktördür. Belirli bir düzeye kadar sıcaklık, bitki büyümesini hızlandırır. Ancak yüksek ve düşük sıcaklık, bitki metabolizmasını bozabilir.

2. Işık: Bitkilerde fotosentez, klorofil sentezi, stomanın açılması, terleme gibi fizyolojik olaylar için ışık gereklidir.

3. Su: Su, bitkilerde turgor basıncıyla yapıya destek sağlar, hücreler arası madde taşımasına yardımcı olur, sıcaklığı düzenler ve fotosentez için gereklidir.

4. Toprak: Bitkiler için toprak, yeterli mineral içeriğine sahip, gaz ve su hareketine elverişli, mikroorganizma barındıran, bitki köklerinin gelişmesine uygun bir ortam olmalıdır.

5. Atmosferdeki Gazlar: Atmosferdeki gazların oranının artması ya da azalması, bitkinin büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkiler.

6. Yer Çekimi: Yer çekimi, bitkide hormonların, özellikle oksin ve giberellin gibi, dağılımını etkiler. Yer çekimi; bitki kökünün toprak içine doğru, gövdesinin ise aksi yönde büyümesini sağlar.

B) Hormonların Etkisi: Hormonlar, bitkilerde çeşitli fizyolojik yanıtları düzenler. Örneğin, oksin hormonu, bitki büyümesi ve gelişmesinde önemli bir rol oynar. Gibberellin hormonu ise bitkilerde çiçeklenmeyi ve meyve olgunlaşmasını etkiler. Bu hormonlar, bitkilerin çevresel değişikliklere uyum sağlamasına yardımcı olur ve büyüme süreçlerini düzenler.

B) Hormonların Etkisi

Bitkisel Hormonlar ve Etkileri

Hormonlar, bitkiler tarafından düşük yoğunlukta üretilir ve laboratuvar ortamında sentezlenebilir. Bitkisel hormonlar, özellikle kök ve gövde uçları, meyveler ve genç yapraklar gibi aktif büyüme gösteren bölgelerden sentezlenir. Bu hormonlar, belirli hücreler için üretilir ve hedef hücrelerdeki alıcı moleküllerle etkileşime girdiklerinde aktifleşirler, bu da bir dizi olayı etkiler.

1. Oksinler:

  • Bitkilerin büyüme bölgelerinde sentezlenir ve özellikle üretildiği hücrelerden köklere taşınır.
  • Oksin hormonu, hücreleri asit salgılamaya teşvik eder, bu da hücre çeperinin içinde gevşemeye neden olur ve hücre büyümesini sağlar.
  • Hücre bölünmesini hızlandırarak bitkinin büyümesini teşvik eder ve ışığa doğru yönelmesini sağlar.
  • Bitki kültüründe köklenme sürecini desteklemek için sıkça kullanılır.
  • Çiçek açma gibi önemli fonksiyonlarda rol oynar.

2. Sitokinin:

  • Bitki köklerinde üretilir ve ksilem aracılığıyla diğer organlara taşınır.
  • Kök büyümesini ve farklılaşmasını etkiler, hücre bölünmesini ve büyümeyi teşvik eder.
  • Bitkide yaşlanmayı geciktirir.

Bu bitkisel hormonlar, bitkilerin büyümesi, gelişmesi ve çeşitli fizyolojik yanıtları düzenleme konusunda kritik bir rol oynar.

oksin hormonu ile sitokinon hormonu arasındaki ilişkinin etkileri

Bitkisel Hormonlar ve Etkileri: Giberellin, Etilen, Absisik Asit

1. Giberellin:

  • Gövdenin uzamasını ve yaprak büyümesini teşvik eder.
  • Çiçeklenmeyi ve çimlenmeyi uyarır, tohum ve tomurcukların uyku halini sonlandırır.
  • Tarımda sıklıkla kullanılır, özellikle çekirdeksiz üzümlerde sap uzunluğunu artırarak salkımın seyrelmesini ve üzüm tanelerinin büyümesini sağlar.

2. Etilen:

  • Bitkilerin stresli anlarında salgılanır, örneğin su baskını, enfeksiyon veya kuraklık durumlarında.
  • Meyve olgunlaşması sırasında salgılanarak tatlanma ve olgunlaşma süreçlerine katkı sağlar.
  • Olgunlaşma tamamlandıktan sonra aşırı etilen üretimi meyvelerin çürümesine neden olabilir.
  • Gaz formunda olduğu için diğer bitkileri etkileyebilir.

3. Absisik Asit:

  • Yaprak, gövde, kök ve yeşil meyvelerde üretilir.
  • Uyku halindeki tohum ve tomurcukların dormansi sürecini devam ettirir.
  • Büyümeyi engeller ve su azlığında stomaların kapanmasını sağlar.

Bu bitkisel hormonlar, bitkilerin büyümesi, gelişmesi ve çevresel koşullara uyum sağlaması için önemli roller üstlenirler.

2) Bitkisel Hareketler

Bitkisel hareketleri nasti hareketleri ve tropizma hareketleri olmak üzere ikiye ayrılır.

A) Tropizma Hareketleri

Bitki Tropizmaları: Yönelim Hareketleri

Bitkilerin çevresel uyaranlara tepki olarak gösterdiği yönelim hareketleri “tropizma” olarak adlandırılır. Bu hareketler, bitkinin büyüyen ve uzayan kısımlarında meydana gelir ve uyarana bağlı olarak pozitif veya negatif olabilir.

  1. Fototropizma:
    • Tanım: Işık etkisiyle gerçekleşen yönelim hareketidir.
    • Örnek: Bitkinin yapraklarının güneşe doğru yönelmesi pozitif fototropizma olarak adlandırılır.
    • Mekanizma: Oksin hormonunun rol oynadığı hücresel büyüme ve bölünme ile gerçekleşir.
  2. Geotropizma:
    • Tanım: Yer çekimine karşı gerçekleşen yönelim hareketidir.
    • Örnek: Bitki gövdeleri genellikle negatif geotropizma, kökler ise pozitif geotropizma gösterir.
    • Mekanizma: Hücre büyümesi ve diferansiyasyonu ile etkileşimlidir.
  3. Haptotropizma:
    • Tanım: Bitkinin dokunmaya karşı gösterdiği tepkiye denir.
    • Örnek: Sarmasık bitkilerinin desteklere tırmanması bu tür bir tropizma örneğidir.

 

  1. Kemotropizma:
    • Tanım: Kimyasal maddelere karşı gösterilen yönelim hareketidir.
    • Örnek: Köklerin gübreye pozitif, asite negatif tepki göstermesi kemotropizma örneğidir.
  2. Travmatropizma:
    • Tanım: Bitkinin darbe aldığı yönlerden kaçınma hareketidir.
    • Örnek: Köklerin darbe alan bölgelere yönelmemesi travmatropizma örneğidir.
  3. Hidrotropizma:
    • Tanım: Bitkinin suya yönelme hareketidir.
    • Örnek: Köklerin su kaynaklarına doğru büyümesi hidrotropizma örneğidir.

Bu tropizmalar, bitkilerin çevresel değişimlere adaptasyon sağlamalarına yardımcı olur.

B) Nasti Hareketleri

Bitkilerde Hareket ve Fotoperiyodizm: Fotonasti, Termonasti ve Fotoperiyotizm

  1. Nasti Hareketleri:
    Bitkilerin uyaranın yönüne bağlı olmaksızın gerçekleştirdikleri hareketleri içerir. Bu hareketler, turgor basıncındaki değişimler ile sağlanır.

    • Fotonasti: Çiçeklerin ışık şiddetine göre kapanıp açılması fotonasti olarak adlandırılır.
    • Termonasti: Bitkilerin sıcaklığa göre verdiği tepkileri içerir. Çiçek açma üzerinde etkili olabilir.
    • Sismonasti: Dokunmaya karşı verilen tepkileri kapsar.
  2. Fotoperiyodizm:
    Bitkilerin gün uzunluğuna bağlı olarak gelişim göstermesine fotoperiyodizm denir. Bu olay bitkilerde çeşitli fizyolojik süreçleri etkiler.

 

  • Fotoperiyod, bitkilerin büyüme, gelişme, çiçeklenme, yaprak dökme ve durgunluk dönemi gibi olayları etkiler.Kısa Gün Bitkileri (C4 Bitkileri): 13-14 saatten az ışık süresinde çiçeklenme olur. Daha uzun ışık sürelerinde ise yapraklanma (vejetatif büyüme) görülür. Mısır, darı, çeltik ve sorgum örnek verilebilir.Uzun Gün Bitkileri (C3 Bitkileri): 13-14 saatten fazla ışık almaya başlayınca çiçek açar. Daha az sürelerde ise sadece vejetatif olarak gelişirler. Arpa, buğday, yulaf ve yonca gibi bitkiler uzun günlerde çiçeklenir.Nötr Bitkiler: Fotoperiyot süresine bağlı olmaksızın çiçek açan bitkilerdir. Pamuk, tütün, ayçiçeği gibi bitkiler buna örnektir.Bu hareketler ve fotoperiyodizm, bitkilerin çevresel değişikliklere uyum sağlamalarında önemli rol oynar.

Bitki Biyolojisi: Bitkilerde Beslenme

Canlıların büyüme ve gelişme için ihtiyaç duydukları bir takım maddeler vardır. Bunlar canlı türünden türüne değişiklik gösterir. Örneğin heterotrof bir canlının büyüme ve gelişmesi için en çok ihtiyaç duyduğu madde besindir. Ancak bir ototrof canlı (kendi besinini kendisi ürettiği için); en çok ihtiyaç duyduğu madde; bu besini üretmek için bir araya getirmesi gereken maddelerdir. Yani karbon, hidrojen, oksijen, azot ve enzimlerin aktifleşmesini sağlayan diğer maddelere.

A) Minerallerin Alınması

Bitkilerde Mineraller ve Elementler: Makro ve Mikro Elementler

Bitkiler, karbon, hidrojen ve oksijeni su ve CO2 aracılığıyla alırken, diğer mineralleri kökler aracılığıyla topraktan alırlar (topraksız tarım yapılan yerlerde ise bu mineraller çözelti olarak verilir).

Makro Elementler:
Bu elementler, bitkilerin büyük miktarlarda ihtiyaç duyduğu minerallerdir. Başlıcaları şunlardır:

  • Azot: Amino asit, nükleik asit, ATP gibi bileşiklerin yapısına katılır. Azot eksikliği bitki gelişimini olumsuz etkiler ve bitkilerin en fazla ihtiyaç duyduğu elementtir.
  • Potasyum: Ozmotik basıncın düzenlenmesinde ve bazı enzimlerin aktifleştirilmesinde rol oynar.
  • Karbon: Bitkilerin yapı taşlarından biridir ve fotosentezde kullanılır.
  • Kalsiyum: Hücre duvarlarının oluşumunda ve bitki büyümesinde etkilidir.
  • Hidrojen: Organik bileşiklerin yapısında yer alır ve suyun ana bileşenidir.

Mikro Elementler:
Bu elementler, bitkilerin daha az miktarda ihtiyaç duyduğu minerallerdir. Bunlara örnek olarak klor, demir, bor, mangan, sodyum, çinko, bakır ve nikel verilebilir.

  • Klor: Fotosentezde ve hücre bölünmesinde görev alır. Klor eksikliğinde yapraklar kurur.
  • Demir: Klorofil sentezinde rol oynar ve sitokromların yapısına katılır.
  • Çinko: Birçok enzimin aktifleştirilmesinde ve klorofilin sentezinde görev alır.

Bu mineraller bitkilerin sağlıklı büyümesi ve metabolik fonksiyonları için hayati öneme sahiptir.

Minimum Yasası

Minimum Yasası ve Beslenme ile İlgili Kavramlar

Minimum Yasası:
Bitki gelişimini belirleyen faktörlerden en düşük düzeyde bulunan madde, bitki büyümesini sınırlar. Bu kavrama “minimum yasası” denir ve ilk kez 1840 yılında Liebig tarafından ortaya atılmıştır. Örneğin, ortamda azot, klor, demir ve potasyum fazla miktarda bulunsa bile, eğer magnezyum az miktarda bulunuyorsa, bitki büyümesi magnezyum miktarı kadar sınırlanır. Bu yasa, bitkilerin gelişimini en az bulunan maddeye göre belirlendiğini ifade eder.

Beslenme ile İlgili Kavramlar:

Gübre:
Bitkilerin ihtiyacı olan azot, kalsiyum, potasyum gibi mineralleri içeren doğal veya sentetik maddelere gübre denir. Toprakta yeterli mineral tuzları bulunmadığında, bitkilerin büyümesini desteklemek için gübreleme yapılır. Gübreleme, bitkilerin besin ihtiyaçlarını karşılayarak verimliliği artırabilir.

Mikoriza:
Bazı bitkilerin kökleriyle ortak yaşam, simbiyotik ilişki geliştirdikleri mantarlara mikoriza denir. Mikoriza, mantarlar için besin sağlama, bitkiler için ise topraktan su ve minerallerin daha etkili bir şekilde alınmasına yardımcı olma işlevine sahiptir. Bu karşılıklı fayda, bitki ve mantar arasında önemli bir ekolojik ilişkiyi ifade eder.

Nodüller:
Bitki köklerinde oluşan bakteri yumrularına nodül denir. Özellikle baklagillerde rizobium bakterileri ile oluşan nodüller, bakterilerin serbest azotu bağlaması ve bitkinin azot ihtiyacını karşılaması açısından önemlidir. Nodüller, bitki ve bakteri arasında karşılıklı fayda sağlayan bir simbiyotik ilişkiyi temsil eder.

 

Bitki Biyolojisi: Bitkilerde Çimlenme

Tohum Çimlenmesi:

Tohumlar, uygun koşullarda yeni bir bitki oluşturmak üzere çatlamasına “çimlenme” denir. Bu süreç için ortamda su, oksijen ve sıcaklık değerlerinin ideal olması gereklidir. Tohumların çimlenme yeteneği türlerine göre değişiklik gösterir ve uygun koşullar sağlandığında çimlenme gerçekleşir. Tohumlar, genellikle uyku halindeyken metabolizmaları çok yavaş çalışır.

Tohumların çimlenmeden önce belirli bir süre dinlenmesi gereken duruma “dormansi” denir. Dormansi, tohumun uygun koşullar sağlansa bile çimlenme olayını gerçekleştirmemesine neden olan bir durumdur. Bu, bitki türünün hayatta kalması için önemlidir.

 

Çimlenme sürecinde, tohum kabuğu yumuşadıkça ve protoplazma sulandıkça, genellikle tohum şişer ve kabuğu çatlar. Suyun alınması, enzim faaliyetinin artışı ve oksijen alımıyla ölçülen solunumun artışı gibi olaylar çimlenme sürecini karakterize eder. Bu faaliyetlerin ardından hücreler büyür ve kökçük tohum kabuğundan çıkar. Çimlenme, bu olaylarla birlikte başlar ve yeni bir bitkinin hayatına adım atılmasını temsil eder.

Çimlenmeye Etki Eden Faktörler

Tohum Çimlenmesinde Etkili Faktörler:

Tohumların çimlenmesinde genetik ve çevresel faktörler etkili olmaktadır. Çevresel faktörler arasında sıcaklık, su ve oksijen önemli rol oynar, bazı bitkilerde ise ışığın çimlenmeye etkisi bulunabilir.

Sıcaklık: Çoğu bitki tohumu belirli bir sıcaklık aralığında çimlenir. Çimlenme için gereken sıcaklık, bitki türlerine bağlı olarak değişiklik gösterir. Minimum ve maksimum sıcaklıkların altında veya üstünde çimlenme gerçekleşmez.

Su: Tohumun su alması, çimlenme için gerekli metabolik faaliyetleri başlatır. Su, tohum içinde depolanan besinlerin sindirimi için gerekli olan enzimleri aktive eder. Bu süreçte hücreler genişler ve büyümeye başlar. Ancak aşırı su, tohumun yeterli oksijen almasını engelleyebilir ve çimlenmeyi durdurabilir.

Oksijen: Tohum kabuğunun parçalanmasından önce, gerekli enerji oksijensiz solunumla elde edilebilir. Kabuk parçalandıktan sonra ise metabolik faaliyetler için kullanılan enerji oksijenli solunumla sağlanır.

Bu faktörlerin bir araya gelmesi, tohumun uygun koşullarda çimlenmesini sağlar. Çevresel şartlardaki değişiklikler veya genetik farklılıklar, tohum çimlenmesini etkileyen karmaşık bir etkileşime neden olabilir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(