12. Sınıf İnkılap Tarihi Konuları

İki Savaş Arasındaki Dönemde Türkiye ve Dünya

 

12. sınıf İnkılap Tarihi Dersi 4. Ünite Ders Notları

  • 4.1 ATATÜRK DÖNEMİ İÇ POLİTİKADAKİ GELİŞMELER:

    4.1.1. I. Meclis ve II. Meclis:
    I. TBMM döneminde farklı gruplar ortaya çıkmıştır, bunlar Tesanüt (Dayanışma) Grubu, İstiklal Grubu, Islahat Grubu, Halk Zümresi, Müdafaa-i Hukuk Zümresi olarak sıralanabilir. II. TBMM’de ise Milletvekilleri 1. Grup ve 2. Grup olarak gruplandırılmıştır.

    4.1.2. Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri ve Karşılaşılan Tepkiler:

    • I. TBMM’de siyasi partiler bulunmuyordu, ancak zamanla mecliste farklı gruplar oluştu.
    • Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu kurdu. Daha sonra bu grup Cumhuriyet Halk Fırkası adını aldı, böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasi partisi kuruldu.
    • Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Fırkası’na karşı kurulan ilk muhalefet partisi oldu. Ancak kısa süre sonra kapatıldı.
    • Serbest Cumhuriyet Fırkası, Atatürk’ün isteği üzerine kuruldu, ancak kısa süre sonra kapanmak zorunda kaldı.

    4.1.3. Cumhuriyet Dönemi İstiklal Mahkemeleri:

    • İstiklal Mahkemeleri, Türk Kurtuluş Savaşı döneminde savaş suçlularını, asker kaçaklarını ve TBMM’ye karşı ayaklananları yargılamak için kuruldu.
    • Cumhuriyet Dönemi’nde ise devletin güvenliğini sağlama ve rejimi güçlendirme amacıyla kullanıldı.
    • Üyeleri milletvekilleri arasından seçilen olağanüstü mahkemelerdir.
    • Demokratik hakların sınırlanması ve muhalif grupların bastırılmasında rol oynamıştır.

    4.1.4. 1935 Seçimleri:

    • 1935 seçimleri, Türkiye’de çok partili seçimlerin yapılmasına imkan tanımış ve Cumhuriyet Halk Fırkası zafer kazanmıştır.
    • Bu seçimler, Türkiye’de çok partili hayata geçişin resmi başlangıcıdır.

    4.1.5. Diğer İç Politika Gelişmeleri:

    • Medeni Kanun’un kabulü (1926)
    • Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Kanunu) (1924)
    • Tekke ve Zaviyelerin kapatılması (1925)
    • Şapka İnkılabı (1925)
    • Dil ve Yazı Devrimi (1932-1934)
    • Soyadı Kanunu (1934)
    • Köy Enstitüleri’nin kuruluşu (1940)

    4.2. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI (1923-1938):

    • Lozan Antlaşması (1923)
    • Hatay Sorunu’nun çözümü (1939)
    • Montreux Boğazlar Sözleşmesi (1936)
    • Balkan Antantı (1934)
    • Sadabat Paktı (1937)
    • SSCB ile Dostluk Antlaşması (1925)
    • Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girişi (1932)
    • Musul Sorunu ve Ankara Antlaşması (1926)
    • Dünya’da etkin bir şekilde tarafsızlık politikası izlenmesi

    4.3. İKİ DÜNYA SAVAŞI ARASINDAKİ DÖNEMDE DÜNYA SIYASİ VE EKONOMİK GELİŞMELER:

    • I. Dünya Savaşı sonrası yeni uluslararası düzenin oluşumu (Milletler Cemiyeti’nin kuruluşu)
    • Ekonomik sıkıntılar ve Büyük Buhran (1929)
    • Faşizmin yükselişi ve Nazi Almanyası’nın güçlenmesi
    • Sovyetler Birliği’nin kuruluşu ve komünizmin yayılması
    • İspanya İç Savaşı
    • İkinci Italo-Etiyopya Savaşı
    • ABD’nin izolasyonizmi
    • Almanya’nın militarizmi ve Versay Antlaşması’nın ihlali
    • Japonya’nın Asya’da genişlemesi ve Çin’e saldırısı
    • II. Dünya Savaşı’na giden gelişmelerin başlaması

    4.2. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI (1923-1938)

    4.2.1. Türkiye-Yunanistan İlişkileri:
    Türkiye ve Yunanistan ilişkileri bu dönemde iki temel konu etrafında şekillendi: Nüfus Mübadelesi ve Patrikhane Meselesi.

    Nüfus Mübadelesi: Nüfus mübadelesi, İstanbul’daki Rumlar ve Batı Trakya’daki Türkler hariç olmak üzere gerçekleşti. Bu mübadelede, yerleşik nüfus konusu önemli bir sorundu, ancak sonunda çözüldü.

    Patrikhane Meselesi: Patrikhane meselesi Türkiye tarafından iç bir mesele olarak görüldü. Türkiye, Patrikhanenin Türk kanunlarına bağlı olduğunu, ekümenik statüsünün tanınmayacağını ve dinî meseleler nedeniyle Türkiye’nin iç işlerine müdahale edilmemesi gerektiğini vurguladı.

    4.2.2. Türkiye-İngiltere İlişkileri ve Musul Sorunu:
    Lozan Konferansı’nda tartışılan konulardan biri de Musul Sorunu idi. Türkiye, Musul’un çoğunlukla Türk nüfusu barındırdığını, coğrafi ve siyasi olarak Anadolu ile bağlantılı olduğunu ve İngiltere’nin bu topraklar üzerindeki antlaşmalarının temelsiz olduğunu savundu. Ancak bu tez kabul edilmedi ve Musul sorunu çözülemeyerek ileri bir tarihe bırakıldı.

    1926 Ankara Antlaşması: Türkiye ve İngiltere, Musul Sorunu’nu çözmek için 1926 Ankara Antlaşması’nı imzaladılar. Bu antlaşmaya göre Musul, Irak’a bırakıldı. Ancak Türkiye, Musul petrol gelirlerinin %10’unu 25 yıl boyunca alacaktı. Bu antlaşma, Türkiye-İngiltere ilişkilerinde bir yumuşama sürecinin başlangıcını işaret etti.

    1926 Ankara Antlaşması’nın Önemi:

    • Türkiye’nin Irak sınırları belirlendi.
    • Musul, İngiliz yönetimindeki Irak’a bırakıldı.
    • Musul petrol gelirlerinin %10’u 25 yıl süreyle Türkiye’ye verilecekti.
    • Hakkâri, Türkiye’ye bırakıldı.

    Bu antlaşma ile Musul Sorunu çözülmüş ve Türkiye-İngiltere ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuştur.

    4.2.3. Türkiye-Fransa İlişkileri:
    Türkiye ve Fransa arasındaki ilişkilerde temel konular şunlardı:

    1. Suriye Sınırı: 30 Mayıs 1926’da Türkiye ile Suriye arasındaki sınırlar belirlendi, ancak Hatay sorunu dışında Türkiye ile Suriye arasında sınırla ilgili sorunlar çözüldü.
    2. Osmanlı Borçları: Fransa, Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük alacaklılarından biriydi. Bu sorun, 13 Haziran 1928’de imzalanan bir anlaşma ile çözüldü.
    3. Yabancı Okullar Sorunu: Türkiye’de Tevhid-i Tedrisat Kanunu çerçevesinde yabancı okullar Milli Eğitim’e bağlandı.
    4. Adana Mersin Yolunun Millileştirilmesi: Haziran 1929’da Adana-Mersin demiryolu Türkiye tarafından satın alındı.
    5. Hatay Sorunu: Hatay sorunu, 1939 yılında çözüme kavuşturuldu. Fransa, bu dönemde Hatay’ı Suriye’ye bırakma eğilimindeydi, ancak Türkiye’nin diplomatik çabaları sonucunda Hatay Türkiye’ye katıldı.

    4.2.4. Türkiye-Sovyetler Birliği (SSCB) İlişkileri:
    Türkiye ve Sovyetler Birliği ilişkilerinin temeli Moskova Anlaşması’na dayanır. 16 Mart 1921’de imzalanan bu anlaşma, Sovyetler Birliği tarafından TBMM’yi resmi olarak tanıdı. İlişkiler Lozan Konferansı’nda da sürdü, hatta Boğazlar meselesinde işbirliği yapıldı. Ancak Türkiye’nin temel sorunlarını çözüp Batı’yla yakınlaşması, özellikle İngiltere ile yakınlaşması, iki ülke arasındaki ilişkilerin soğumasına neden oldu. Temel olarak, Atatürk döneminde ilişkiler iyi olsa da sonraki yıllarda soğudu.

    4.2.5. Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girişi (1932):
    Türkiye, barışçı politikaları ve uluslararası sorunları çözme çabaları nedeniyle Milletler Cemiyeti’ne davet edildi. Yunanistan ve İspanya’nın davetiyle Türkiye Cumhuriyeti, 18 Temmuz 1932’de Milletler Cemiyeti’ne üye oldu. Ayrıca, 1934 yılında Milletler Cemiyeti Konsey üyeliğine seçildi.

    4.2.6. Balkan Antantı (9 Şubat 1934):
    Balkan Antantı’nın oluşturulmasının temel nedeni, İtalya’nın hızla silahlanarak Balkanlar’a yönelik politikalar üretmesiydi. Antantı’ya Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya katıldı. Bu antant, devletlerin toprak bütünlüğüne saygı gösterme ve iç işlerine karışmama ilkesine dayanıyordu. Bu anlaşma sayesinde Türkiye Yunanistan sınırını güvence altına aldı ve uluslararası barışa katkıda bulunmak istediğini gösterdi. Ancak, II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla antant dağıldı.

    4.2.7. Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi (1936):
    Lozan Antlaşması ile Türkiye Boğazlar üzerinde egemenlik kazandı, ancak Boğazlar üzerinde denetimi yoktu ve her iki yakasında asker bulunduramıyordu. II. Dünya Savaşı öncesi silahlanma yarışı ve uluslararası gerilimler Türkiye’yi tedirgin etmeye başladı. Türk Hükümeti, ilgili devletlere ve Milletler Cemiyeti’ne başvurarak Boğazlar’ın statüsünün değiştirilmesini talep etti. Boğazlar Komisyonu, Türk egemenliğini kabul etti ve 20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı. İngiltere ve Fransa’nın Türkiye’yi yanlarında görmek istemelerinin etkisiyle bu anlaşma sağlandı. Bu durum Türkiye’nin Boğazlar’ı güvence altına almasını ve toprak bütünlüğünü korumasını sağladı.

    Boğazlar Sözleşmesi:

    • Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye’nin Boğazlar’ı (Boğaziçi ve Dardanelles) kontrolünü kazandığı bir anlaşmadır.
    • Sözleşmeye göre, Boğazlar Komisyonu kaldırılacak ve görevleri Türklere devredilecekti.
    • Türkiye, Boğazlar’ın her iki yakasında asker bulundurabilecek ve tahkimat yapabilecekti.
    • Yabancı ticaret gemilerinin Boğazlar’dan geçişi serbest olacak, ancak yabancı savaş gemilerinin geçişi sınırlandırılacaktı. Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin savaş gemileri zaman ve ağırlık bakımından sınırlandırılacaktı.
    • Ayrıca Türkiye, savaşa girdiğinde veya bir savaş tehlikesiyle karşılaştığında Boğazları istediği gibi açıp kapayabilecekti.
    • Bu anlaşma, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki gücünü artırmış ve uluslararası arenada daha fazla saygı görmesini sağlamıştır. Ayrıca Türkiye’nin toprak bütünlüğünü savunma hakkını onaylamıştır.

    Sadabat Paktı (9 Temmuz 1937):

    • Sadabat Paktı, Türkiye, İran, Afganistan ve Irak’ı içeren dört devlet arasında kurulan bir ittifaktır.
    • Bu paktın sebebi, İtalya’nın Akdeniz Havzası ve Ortadoğu’ya yönelik saldırgan politikalarıdır.
    • Pakt, Türkiye’nin İran ve Irak sınırlarını güvence altına almış ve İtalya’ya karşı Balkanlar’da caydırıcı bir rol oynamıştır. Türkiye, dünya barışına katkıda bulunma isteğini vurgulamıştır.
    • Bu anlaşma, Türkiye’nin bölgesel liderlik pozisyonunu pekiştirmiş ve uluslararası arenada daha etkili hale gelmesini sağlamıştır.
    • Ancak, II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla pakt dağılmıştır.

    Hatay Sorunu ve Hatay’ın Ana Vatan’a Katılması (1939):

    • Hatay Sorunu, Türkiye’nin Hatay bölgesini Suriye’den geri almak istemesiyle ortaya çıktı.
    • Fransa, 1936 yılında Hatay’dan çekilme kararı almış, ancak Türkiye bu durumu, Ankara Antlaşması’na aykırı bulmuş ve Milletler Cemiyeti’ne başvurmuştur.
    • Hatay sorunu, II. Dünya Savaşı’nın yaklaştığı bir dönemde çözüldü. Türk askeri 5 Temmuz 1938’de Hatay’a girdi, Hatay Meclisi açıldı ve Hatay 29 Haziran 1939’da Türkiye’ye katıldı.
    • Bu durum, Türkiye’nin Misak-ı Milli’ye uygun olarak sınırlarını tamamladığı anlamına geldi. Ayrıca güney sınırı son halini aldı ve Türkiye, siyasi bir başarı elde etti.
    • Mustafa Kemal Atatürk’ün II. Dünya Savaşı öncesi gelişmeleri Türkiye’nin lehine kullanarak dahiyane bir siyaset izlediği görülmüştür.

    Atatürk’ün Ölümü ve İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı Seçilmesi:

    • Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ölümünün ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İsmet İnönü’yü Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanı olarak seçti.
    • İnönü, Atatürk’ün izlediği yolda Türkiye’yi yönetmeye devam etti ve cumhurbaşkanı olarak 1950 yılına kadar hizmet verdi.
    • İnönü, Atatürk’ün mirasını sürdürdü ve Türkiye’yi bu dönemdeki dünya olaylarına uygun bir şekilde yönlendirdi. Bu süreçte Türkiye’nin iç ve dış politikası şekillendirildi.

     

    4.3. İKİ DÜNYA SAVAŞI ARASINDAKİ DÖNEMDE DÜNYADA MEYDANA GELEN SİYASİ VE EKONOMİK GELİŞMELER..
    4.3.1. I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Kalıcı Barışı Sağlama Çabaları

    Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam):

    • Milletler Cemiyeti’nin kuruluş tarihi, 10 Ocak 1920’dir ve Versay Barış Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle oluşmuştur.
    • Cemiyet, ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından ortaya atılan Wilson İlkeleri’nde teşvik edilmiştir.
    • Kuruluş amacı, uluslararası barışı ve güveni sağlamak ve devam ettirmek olarak belirlenmiştir.
    • ABD, Cemiyet’e katılmamıştır çünkü Wilson İlkeleri’ne uyulmadığına inanmış ve izolasyonist politikaya geri dönmüştür.
    • Milletler Cemiyeti’nin başarısız olma nedenleri arasında ABD’nin üye olmaması, büyük devletlerin (özellikle İngiltere’nin) kuklası haline gelmesi, insan haklarını savunurken manda sisteminin garantörü olması, savaş önleyici yaptırımların yetersizliği ve oy birliği prensibiyle çalışması yer almaktadır.
    • Cemiyet’in dağılma tarihi, 18 Nisan 1946’dır.

    Locarno Antlaşması (1 Aralık 1925):

    • Locarno Antlaşması’nın görüşmeleri İsviçre’nin Locarno kentinde yapılmış ve antlaşma Londra’da imzalanmıştır.
    • Antlaşmanın imzalandığı tarih, 1 Aralık 1925’tir.
    • Locarno Antlaşmasını imzalayan devletler arasında Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Belçika, Polonya ve Çekoslovakya bulunmaktadır.
    • Antlaşmanın temel amacı, Fransa’nın Almanya’ya güvenmemesi ve Almanya’nın Versay Antlaşması sonrası kötü giden ekonomisini düzeltmek ve tazminat sorununu hafifletmek için Fransa ile iyi ilişkiler kurma isteğini yansıtmaktadır.
    • Türkiye hiçbir zaman Locarno Antlaşması’na taraf olmamıştır.
    • Locarno Antlaşmasının maddeleri, Almanya, Fransa ve Belçika sınırlarının kesin ve sürekli olduğunu kabul etmekte, anlaşmazlık durumunda şiddete başvurulmamasını ve sorunun Milletler Cemiyeti’ne getirilmesini öngörmektedir.
    • Bu antlaşmanın önemi, Almanya’nın I. Dünya Savaşı sonrası yaşadığı dışlanmışlık durumundan kurtulmasını sağlamıştır. Antlaşma, batı sınırlarının değişmezliğini kabul etmiş, ancak aynı güvenceyi doğu sınırları için vermemiştir.

    Briand-Kellogg Paktı (27 Ağustos 1928), bilgilerinizi aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

    Briand-Kellogg Paktı (Paris Paktı):

    • Briand-Kellogg Paktı, 27 Ağustos 1928 tarihinde imzalanan bir antlaşmadır ve diğer adı “Paris Paktı” olarak bilinir.
    • Paktın öncü devletleri arasında Almanya, İngiltere, İtalya, Japonya, Belçika, Polonya, Fransa ve Çekoslovakya yer alır.
    • Antlaşmanın temel sebebi, özellikle Fransa’nın Almanya’dan duyduğu endişeydi. Fransa, Locarno Antlaşması’na rağmen Almanya’dan çekiniyordu. Bu nedenle, savaşın son çare olarak görülmesini engellemek için bir barış paktı yapma isteği taşıdı. ABD, bütün büyük devletlerin savaşı lanetlemeyi taahhüt ettiği bir anlaşma önerdi.
    • Briand-Kellogg Paktı’na Türkiye, 1928 Eylül ayında davet edildi ve 1929 Ocak ayında katıldı.
    • Antlaşmanın temel amacı, ülkelerin topraklarına yapılacak saldırıları sadece savunma savaşı dışında kanun dışı saymasıdır.
    • Paktın imzalanması, ABD’nin izolasyonist politikasından vazgeçerek uluslararası ilişkilerde barışçıl yolları teşvik etmeye başladığını gösterir.

    I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Dünya Ekonomik Bunalım (Kara Perşembe):

    • I. Dünya Savaşı sonrasında ABD, dünya ekonomisinde etkin hale geldi. Yeni endüstri sektörleri, örneğin otomobil ve elektrik, büyümeye başladı ve bu, borsanın yapay olarak yükselmesine neden oldu.
    • Ancak, savaş sırasında verilen borçların tahsil edilememesi ABD ekonomisini olumsuz etkiledi. Ayrıca, şirketlerin birleşmesi ve tekeller oluşturması, rekabeti azalttı.
    • 3 Ekim 1929’da borsadaki yükseliş durdu ve “Kara Perşembe” olarak adlandırılan çöküş yaşandı. Bu ekonomik krizin sonuçları şunlardı:I. Sanayileşmiş şehirlerde işsizlik arttı.
      II. Tarım ürünlerinin fiyatları düştü.
      III. Dünya genelinde üretim %42 oranında azaldı.
      IV. Birçok banka iflas etti ve insanlar mal varlıklarını kaybetti.
      V. Takas ekonomisine dönüş yaşandı.
    • Bu dönemde, liberalizm, ekonomide devlet müdahalesine karşıydı ve serbest piyasa ekonomisinin savunucusuydu. Kapitalizm ise sermayenin egemen olduğu bir toplumsal düzeni ifade ediyordu.

    Almanya’da Nazizm:

    • Almanya, I. Dünya Savaşı’nın ardından 9 Kasım 1918’de imparatorluğa son verip cumhuriyet ilan etti. Ancak ülke iç politika ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya kaldı, bu da toplumda istikrarsızlığa yol açtı.
    • 28 Haziran 1919’da Versailles Antlaşması imzalandı ve Almanya için ağır koşullar getirdi. Bu antlaşma, Alman kamuoyunda geniş bir şekilde tepki gördü ve hem sağ hem de sol kanadı rahatsız etti.
    • Nazi Partisi, 1919 yılında Adolf Hitler’in liderliğinde kuruldu. Hitler, aşırı sağ görüşlerle hızla popülerlik kazanmaya başladı. İşsizliğe son vereceğini ve Yahudi düşmanlığını körükleyerek destek buldu. Nazi Partisi, Versailles Antlaşması’nı kaldırmayı ve propagandasını buna odakladı.
    • Nazi Partisi, ilk kez 1924’te parlamentoya girdi.
    • 1932 seçimlerinde Nazi Partisi, ülkenin en büyük partisi haline geldi.
    • 1933’te Hitler, başbakan olarak göreve başladı ve Nazi Partisi iktidara geldi.
    • Hitler, 1933 yılında tam anlamıyla bir diktatörlük yönetimi kurmak için harekete geçti. Öncelikle diğer partileri kapattı ve Alman toplumunun ekonomik, kültürel ve sosyal hayatını kontrol altına aldı.

    İtalya’da Faşizm:

    • I. Dünya Savaşı sonrası İtalya’da totaliter rejimler yükseldi ve bu dönemde Faşizm ortaya çıktı. Faşizmin nedenleri şunlar olabilir:
      1. İtalya, savaş sonrasında beklediği kazançları elde edemedi.
      2. İtalya, Alman sömürgeleri ve Anadolu’da pay alamadı.
      3. Savaşın ekonomik ve sosyal sıkıntılara neden olması.
      4. Demokrasinin yanı sıra sosyalizm ve komünizm gibi ideolojilerin yükselişi.
      5. İşçi sınıfının fabrikalardaki etkinliği.
      6. Asker kaçakları sorunları.
      7. Aydınların beklentileri.
    • Bu nedenler, 1919’da Benito Mussolini tarafından kurulan Faşist Parti’nin büyümesine yol açtı. 1922’de Mussolini, “Kara Gömlekliler” olarak bilinen grupla Napoli’den Roma’ya yürüyerek büyük bir atılım gerçekleştirdi.
    • Mussolini, başbakan olarak göreve geldi ve 1926’da Faşist yönetimi kurmak için anayasayı değiştirerek diğer partileri kapattı.

    Faşist yönetimin amaçları şunlar olabilir:

    • Mussolini’nin Faşist yönetimi, aşırı milliyetçiliği esas alarak kısa sürede demokrasiyi ortadan kaldırdı. Mussolini, İtalyan olmayan kişileri zorla İtalyanlaştırmaya çalıştı.
    • İtalyan İmparatorluğu’nun yeniden kurulması için Akdeniz çevresindeki sömürgelere yönelik genişleme politikaları izledi. Bu, Türk-İtalyan ilişkilerinde gerginliklere yol açtı.
    • Faşist yönetim iç ve dış politikada genişleme amacını sürdürdü ve Akdeniz’deki egemenliği ele geçirmeye çalıştı.

    Rusya’da Bolşevik İhtilali:

    Çarlık Rusyası’nın Yıkılışı ve Bolşevik İhtilali

    • I. Dünya Savaşı, Çarlık yönetimi üzerinde olumsuz etkiler bıraktı. Yolsuzluk ve vurgunlar arttı, hayat şartları ağırlaştı. Bu durum, halkın yönetim karşısında hoşnutsuzluğunu artırdı.
    • Petersburg’da kadın işçilerin başlattığı grev hızla yayıldı. Grev, askerlerin katılımıyla bir devrim niteliği kazandı.
    • Çar II. Nikolay, tahttan çekilmek zorunda kaldı ve Duma (meclis) tarafından kurulan geçici hükümet göreve başladı.

    Lenin Dönemi:

    • Bolşevikler, önceleri geçici hükümeti desteklediler, ancak sürgündeki liderleri Lenin’in Petersburg’a dönmesiyle “Barış, toprak ve ekmek” vaatleriyle destek kazandılar ve Ekim 1917’de geçici hükümeti devirerek iktidarı ele geçirdiler.
    • Lenin, zaman kazanmak amacıyla, toprak kayıplarına rağmen 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk Antlaşması’nı imzalayarak I. Dünya Savaşı’ndan çekildi.
    • 1919’da Sovyet rejimi, devleti kiliseden ayırdı ve din aleyhtarı propaganda başlattı.
    • Bu dönemde dış güçlerin desteklediği Beyaz Ordu, Bolşeviklere karşı bir iç savaş başlattı. Bu iç savaş, 13 milyon insanın ölümüne neden olan üç yıl süren bir çatışma sonucunda Bolşeviklerin zaferiyle sonuçlandı.
    • Savaşın ardından ekonomi altüst oldu ve sanayi neredeyse durma noktasına geldi. Lenin, Rus ekonomisinin iyileşmesi için Yeni Ekonomi Politikası (NEP) adı verilen politikaları uygulamaya koydu (1921).

    Lenin’in NEP Politikası:

    • Tarım ürünlerine el konmaktan vazgeçildi ve köylülere ürünlerini serbestçe satma özgürlüğü tanındı.
    • Küçük işletmelere ve tüccarlara destek verildi.
    • Küçük sanayi işletmeleri devletleştirilmezken, büyük sanayi ve ulaşım sektörleri devlet kontrolünde kaldı.
    • Yabancı sermayeye olanaklar sağlandı.
    • Devlet, bankaları ve büyük sanayi kuruluşlarını denetiminde tuttu.

    Bu politikalar Rus ekonomisinin hızla toparlanmasına katkı sağladı.

    Yönetimde Alanında Düzenlemeler:

    • Eski Rus İmparatorluğu, 1 Ocak 1923’te Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) adını alarak federasyona dönüştü. Yaklaşık 30 cumhuriyet ve özerk bölgeyi bir araya getirdi.
    • SSCB, merkeziyetçi bir politika izleyerek her şeyin kontrolünü Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne verdi.

    Stalin Dönemi:

    • Lenin’in ölümü sonrasında iktidar mücadelesini kazanan Joseph Stalin, 1928’de Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nı başlattı. Bu plan, öz kaynaklara dayanarak tarım devrimini gerçekleştirmeyi hedefliyordu.
    • Tarım devrimi kapsamında köylülerin toprakları kolektif çiftliklere dönüştürüldü, bu da köylülerin tepkisine neden oldu.
    • Stalin döneminde ağır sanayi gelişti, fabrikalar modernleştirildi ve enerji kaynakları keşfedildi. SSCB, güçlü bir ordu kurdu.
    • Stalin döneminde toplum baskı altına alındı, muhalifler tasfiye edildi.
    • Eşitlik ilkesine rağmen, işçiler ve aydınlar ile parti yöneticileri arasında önemli gelir farklılıkları vardı.
    • 1930’dan itibaren eğitim zorunlu hale getirildi ve bilim ve teknoloji geliştirildi. SSCB, güçlü bir ordu kurdu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(