12. Sınıf İnkılap Tarihi Konuları

Milli Mücadele

 

İnkılap Tarihi Dersi 2. Ünite Milli Mücadele Ders Notları

2.1. İŞGALLERİN BAŞLAMASI VE MİLLÎ MÜCADELEYE HAZIRLIK

 

2.1.1. Ateşkes Dönemi:

Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanması, o dönemde hükümet çevrelerinde ve basında memnuniyetle karşılandı. Savaşın uzun yıllar sürmesinin ve yaşanan acıların sona ereceği düşünülüyordu. Bununla birlikte, ABD Başkanı Wilson’ın yayımladığı Wilson İlkeleri, özellikle Osmanlı Devleti’ni doğrudan etkileyen 12. Maddesi, bu düşüncelerin oluşmasında büyük bir rol oynadı. Bu maddeye göre, Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde bağımsız bir Türk devletinin devam edebileceğine inanılıyordu. Ancak I. Dünya Savaşı’nın sonunda hazırlanacak olan barış anlaşmaları için toplanan Paris Barış Konferansı’nda İzmir ve çevresinin Yunanistan tarafından işgal edilmesi kararlaştırıldı. İtilaf Devletleri, Paris Barış Konferansı’ndan önce, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 7. maddesine dayanarak işgal hareketlerine başladılar. İlk olarak Musul, İngilizler tarafından işgal edildi, ve Fransızlar Çukurova’ya doğru ilerledi. Hatay’ın Dörtyol ilçesinde Fransızlara karşı silahlı bir halk direnişi başladı.

2.1.2. İzmir’in İşgali (15 Mayıs 1919):

  • Paris Barış Konferansı’nda İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilme kararı alındıktan sonra, 13 Mayıs 1919’da İzmir’e bir donanma geldi.
  • Bu filoya komuta eden İngiliz Akdeniz Filosu Kumandanı Amiral Calthorpe, İzmir valisine şehrin Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 7. maddesi gereğince işgal edileceğini bildirdi.
  • Osmanlı Hükümeti, işgale karşı bir direniş olmamasını istedi ve vali, askerleri ve subayları direniş göstermemeleri için kışlada topladı.
  • Ancak 14 Mayıs’ta işgalin gerçekleşeceği haberi halk arasında yayıldı ve Reddi İlhak Cemiyeti, işgali protesto etmek için bildiriler yayımladı. Aynı gece bir protesto mitingi düzenlendi.
  • Vali Izzet Paşa, bu gelişmelere rağmen işgali gizlemeye çalıştı ve Yunan işgalini bir söylenti olarak niteledi.
  • Ancak 15 Mayıs sabahı Yunan askerleri, Rum halkının sevinç gösterileri arasında İzmir’e çıktı.
  • Gazeteci Hasan Tahsin, yaşananları hazmedemeyip Yunan askerlerine ateş etti ve şehit edildi.
  • Yunanlılar, kışlayı, hükümet konağını, belediyeyi ve karakolları ele geçirirken birçok sivil, asker ve memuru tutukladı ya da öldürdü.
  • Tutuklamalara tepki gösterenler, zorla gemilere bindirildi. Bu sırada Albay Süleyman Fethi Bey, “Yaşasın Venizelos” demediği için şehit edildi.
  • İzmir’in işgali, Ege Bölgesi’nin iç kesimlerine doğru devam etti.
  • Osmanlı Hükümeti, İzmir’in işgaline tepki olarak istifa etmek zorunda kaldı ve bu işgal tüm yurtta büyük bir yankı uyandırdı.
  • İşgali protesto etmek için ülkenin birçok yerinde mitingler düzenlendi.
  • Mustafa Kemal, Havza’dan kınama mitinglerinin daha da etkili olması için bir bildiri yayımladı. Amaç, mitingler aracılığıyla işgallere karşı halkı uyandırmak ve harekete geçirmekti.
  • 19 Mayıs 1919’da Fatih’te ve 23 Mayıs 1919’da Sultanahmet’te iki büyük miting yapıldı.
  • Mitinglerde, Halide Edip (Adıvar), Nakiye Hanım, Selim Sırrı (Tarcan), Sait Bey ve Mehmet Emin (Yurdakul) gibi isimler millî duyguları coşturan ve işgalleri protesto eden konuşmalar yaptılar.
  • İzmir’in işgali, Türk halkına gelinen durumun ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdi. Bu tehlikeyi gören Türk halkı, işgallere karşı direnmenin şart olduğuna inandı ve Kuvayı Milliye’nin doğmasını sağladı.
  • Mitingler, millî bilincin oluşmasına katkıda bulundu.

İzmir’in İşgalinin Önemi:

  • İzmir’in işgali, Millî Mücadele’nin başlamasına büyük bir etken olmuştur. İzmir’in işgaliyle birlikte Türk halkı işgalcilere karşı direnişe geçmiş ve Millî Mücadele hareketi ortaya çıkmıştır.
  • Bu olay, millî bilincin uyanmasına katkı sağlamıştır. Türk halkı vatanlarını savunma arzusuyla dolmuş ve bağımsızlık mücadelesine girişmiştir.
  • Mitingler düzenlenerek halkın bir araya gelmesi ve Millî Mücadele’nin önemi vurgulanmıştır.
  • Reddi İlhak Cemiyeti gibi millî cemiyetler kurulmuş ve İzmir’in Yunan işgaline karşı mücadele edilmiştir.
  • İzmir’in işgali, halkın işgalcilere güvenemeyeceğini anlamasına yol açmış ve millî mücadeleye olan inancı artırmıştır.

Amiral Bristol Raporu:

  • İzmir’in işgali, dünya kamuoyunda büyük tepki ve kınamalara neden olmuş, bu nedenle İtilaf Devletleri kamuoyunu sakinleştirmek ve İzmir bölgesindeki durumu anlayabilmek amacıyla Amiral Bristol liderliğinde bir heyet göndermiştir.
  • Bristol Raporu, İzmir’deki olayların sorumlusunun Türkler değil, Rumlardır, ve bölgede Türklerin çoğunlukta olduğunu ortaya koymuştur.
  • Raporda ayrıca Yunanlıların bölgeyi işgali, ilhaka yöneliktir ve bölgenin güvenliğini sağlamaya yönelik değildir ifadesi yer almıştır.
  • Rapor, Yunan işgalinin gereksiz ve haksız olduğunu açıkça belirtmiş ve uluslararası bir belge olarak Türk Millî Mücadelesi’nin haklılığını dünya kamuoyuna göstermiştir.

Kuvay-ı Millîye Direnişi: Bağımsızlık Ruhu Kuvayı Milliye:

  • Mondros Ateşkesi sonrasında Anadolu’da başlayan işgallere karşı Türk halkı, millî direniş ruhu oluşturarak Kuvayı Milliye adı altında örgütlenmiştir.
  • Kuvayı Milliye, işgalcilere ve azınlık çetelerine karşı vatanı savunma amacıyla bölgesel olarak silahlı gruplar oluşturmuştur.
  • Direniş hareketi, Güney Cephesi’nde Urfa, Antep ve Maraş gibi şehirlerde Fransız ve Ermenilere karşı başarılı bir mücadele yürütmüştür.
  • İzmir’in işgali sonrasında Ege Bölgesi’nde de direniş hareketi başlamış, bu direnişler sonucunda Batı Cephesi oluşturulmuştur.
  • Bu direnişler sonucunda Balıkesir, Alaşehir gibi kongreler düzenlenmiş ve millî birlik sağlanmıştır.
  • Kuvayı Milliye’nin olumlu yanları arasında işgalleri kabul etmeme ve düşmanı zorlamada etkili olmaları bulunmaktadır.
  • Kuvayı Milliye birlikleri aynı zamanda iç isyanları bastırmada da rol oynamıştır.
  • Ancak bu birliklerin disiplinsizliği ve düzensizliği de bir sorundu. Bu birliklerdeki liderler arasında farklı gruplar ve isyanlar da yaşanmıştır.

Tanınmış Kuvayı Milliye Liderleri:

  • Demirci Mehmet Efe
  • Parti Pehlivan
  • Gaddar Pehlivan
  • Halil Efe
  • Şahin Bey
  • Kara Fatma
  • İpsiz Recep
  • Ethem Bey

Kuvayı Milliye’nin Yararları:

  • Yunan işgalinin kabul edilmediğini ve direnişin varlığını duyurmuşlardır.
  • Rum ve Ermeni çeteleriyle mücadele etmişlerdir.
  • Düzenli bir ordu kurulana kadar direnişe devam etmişler ve millî birlik sağlamışlardır.
  • Türk milletinin dayanışma gücünü göstermişlerdir.

Kuvayı Milliye’nin Olumsuz Yanları:

  • Disiplinsiz ve düzensiz bir yapıya sahiptiler.
  • Birlikler arasında liderler arasında anlaşmazlık ve isyanlar yaşanmıştır.
  • Bazı birlikler, halktan zorla ihtiyaçlarını karşılamış ve bazen kendi adaletlerini kullanan bir yapıya sahiptiler.

2.1.4. Cemiyetler: Direniş ve Kurtuluş Yolları Arayışı
AZINLIKLARIN KURDUĞU CEMİYETLER

1. Mavri Mira Cemiyeti:

  • Kuruluş: Rum Patrikhanesine bağlı olarak faaliyet gösteren cemiyet, Büyük Yunanistan’ı kurma ve Bizans İmparatorluğu’nun canlanmasını sağlama amacıyla çalışmıştır.
  • Faaliyet Alanı: Özellikle İzmir bölgesinde etkinlikler göstermişlerdir.
  • İlgili Cemiyetler: Yunan Kızılhaç ve Resmi Göçmenler Komisyonu gibi cemiyetlere bağlıdırlar.

2. Pontus Rum Cemiyeti:

  • Kuruluş: Samsun ve Trabzon bölgesinde yeniden bir Pontus Rum Devleti kurmayı hedeflemişlerdir.
  • Amaç: Kendi devletlerini kurma amacı taşıyan cemiyet, Pontus Rumlarının çıkarlarını koruma çabasındaydı.

3. Etnik-i Eterya:

  • Kuruluş: 19. yüzyılın başlarında kurulan cemiyet, Yunanistan’ın bağımsızlığını desteklemiş ve daha sonra Bizans İmparatorluğu’nun canlanmasını amaçlamıştır.

4. Hınçak ve Taşnak:

  • Amaç: Ermeniler tarafından kurulan bu cemiyetler, Wilson İlkeleri’ne dayanarak Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni Devleti kurmayı hedeflemişlerdir.

5. Alyans İsrailit ve Makabi:

  • Amaç: Yahudiler tarafından kurulan bu cemiyetler, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının ardından Filistin’de bir devlet kurmayı amaçlamışlardır.

Azınlık Cemiyetlerinin Genel Özellikleri:

  1. İtilaf Devletlerince Destek: Bu cemiyetler, işgalin yolunu açmak için İtilaf Devletleri tarafından desteklenmişlerdir.
  2. Türk Halkını Yıldırma ve Göçe Zorlama: Bu cemiyetler, Türk halkını yıldırmayı ve göçe zorlamayı amaçlamışlardır. Bu amaçla sahte belgelerle bölgedeki nüfus dağılımını manipüle etmişlerdir.
  3. Dini Cemaatler ve Okulların Destekleri: Azınlık dini cemaatleri ve okulları tarafından desteklenmişlerdir.
  4. Wilson İlkelerine Dayalı Hareket: Wilson İlkeleri’ne dayanarak kendi bağımsız devletlerini kurmayı amaçlamışlardır.

Millî Varlığa Düşman Cemiyetler:

  1. İngiliz Muhipleri Cemiyeti:
    • Amaç: Osmanlı Devleti’nin İngiltere koruyuculuğu altına girmesini savunan bir cemiyettir.
    • Destek: Cemiyet, İngiltere tarafından desteklenmiş ve Osmanlı hükümeti üyeleri arasında bulunan Damat Ferit Paşa dahil birçok kişi tarafından desteklenmiştir.
  2. İslam Teali Cemiyeti:
    • Amaç: Hilafet ve saltanatı güçlendirmeyi amaçlamış, İngilizlerin etkisi altında Osmanlı hükümetini desteklemişlerdir. İngilizlerin etkisiyle Anadolu’da çıkan Konya ayaklanmalarında rol oynamışlardır.
  3. Kürt Teali Cemiyeti:
    • Amaç: Kürt Teali Cemiyeti, Wilson İlkeleri’nden yararlanarak Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Van, Bitlis çevresinde ayrı bir devlet kurmayı hedeflemiştir. İngiltere tarafından desteklenmiş ve Millî Mücadele’ye karşı çıkmışlardır.
  4. Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası:
    • Amaç: Devletin kurtuluşunun Osmanlı hükümetinin verdiği kararlara uymakla mümkün olacağına inanan bir fırkadır.
  5. Wilson İlkeleri Cemiyeti:
    • Amaç: Osmanlı Devleti’nin devamının Amerikan mandası ile olabileceğini savunmuşlardır. Ancak Sivas Kongresi’nde bağımsızlık kararı alındığı için etkinliklerini yitirmişlerdir.

Millî Cemiyetler:

Bu cemiyetler, Mondros Ateşkes Anlaşması ile işgalci devletlere karşı direniş amacıyla kurulmuşlardır. İşgallere karşı koymak, Anadolu halkının çıkarlarını korumak ve Millî Mücadele’ye zemin hazırlamak için çalışmışlardır. Bu cemiyetler halktan büyük destek almıştır ve Millî Mücadele’nin öncüleri olmuşlardır. Bu cemiyetlere örnekler:

  • Trakya-Paşaeli Cemiyeti
  • Trabzon Muhafazai Hukuku Milliye Cemiyeti
  • Kilikyalılar Cemiyeti
  • Doğu Anadolu Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyeti

Reddi İlhak Cemiyeti:

  • Kuruluş Tarihi: Reddi İlhak Cemiyeti, 14 Mayıs 1919’da İzmir’de kuruldu.
  • Amaçları: Cemiyetin amacı, İzmir ve çevresinin Türklüğünü korumak ve bölgenin Yunanlılara verilmesini engellemekti. Cemiyet, Yunan işgaline karşı mücadele etmek ve bölgedeki Türk kimliğini vurgulamak için basın ve yayın yoluyla çalışmalar yürüttü.
  • Etkinlikleri: Cemiyet, Yunan işgalini protesto etmek amacıyla faaliyetlerde bulundu. Ayrıca, Balıkesir ve Alaşehir kongrelerini düzenleyerek milli mücadele için örgütlenmeye katkı sağladı. Reddi İlhak Cemiyeti, milli bilincin ve bağımsızlık mücadelesinin güçlenmesine destek oldu.

Millî Kongre Cemiyeti:

  • Kuruluş Tarihi: Millî Kongre Cemiyeti, 29 Kasım 1918’de İstanbul’da kuruldu.
  • Amaçları: Cemiyet, Türklere yönelik dünya çapındaki propagandalara karşı çıkmayı hedefledi. Misak-ı Millî’nin kabul edilmesinde önemli rol oynadı. Ayrıca, Ermenilere yönelik zulmü dünya kamuoyuna duyurarak etkili çalışmalar gerçekleştirdi.

İzmir Müdafaai Hukuk Cemiyeti:

  • Kuruluş Tarihi: İzmir Müdafaai Hukuk Cemiyeti, 1 Aralık 1918’de İzmir’de kuruldu.
  • Amaçları: Cemiyetin amacı, İzmir’in Yunanlılara verilmemesini savunmak ve şehrin Türklere ait olduğunu dünya kamuoyuna duyurmaktı. Bunun için basın ve yayın aracılığıyla çalışmalar yaptılar. Ayrıca, milli mücadelede Anadolu’ya silah taşıdılar.

Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti:

  • Kuruluş Tarihi: Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti, 5 Kasım 1919’da Sivas’ta kuruldu.
  • Amaçları: Cemiyet, ülkenin işgalini protesto etmek ve ordunun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla faaliyet gösterdi. İtilaf Devletleri temsilciliklerine telgraflar göndererek yardım kampanyaları düzenledi. Ordunun para ve mal yardımlarını toplamak için çeşitli faaliyetlerde bulundular.

Samsun’a Çıkış ve Havza Genelgesi:

  • Samsun’a Çıkış Tarihi: Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı 19 Mayıs 1919’da gerçekleşti.
  • Havza Genelgesi Tarihi: Havza Genelgesi, 28 Mayıs 1919’da Havza’da Mustafa Kemal tarafından yayımlandı.
  • Gelişmeler: Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıkarak Orta ve Doğu Karadeniz bölgelerindeki durumu denetlemek ve Türk halkını milli mücadeleye çağırmak amacıyla harekete geçti. Bu dönemde Pontus Rum Cemiyeti’nin çalışmalarıyla bölgede karışıklıklar yaşanıyor ve Türk halkı suçlanıyordu. İngilizler, güvenliği sağlamak için Mustafa Kemal’i IX. Ordu Müfettişi olarak görevlendirdiler. Mustafa Kemal, halkı silahlandırarak asayişi sağlamak ve İstanbul’dan uzaklaşmış olan orduların terhis edilmemesini sağlamak için çalıştı.
  • Samsun’a Çıkışın Önemi: Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla Milli Mücadele resmen başlamıştır. “Ya istiklal! Ya ölüm!” parolası benimsenmiş ve Kurtuluş Savaşı’nın milli karakteri vurgulanmıştır. Samsun’a çıkış, milli mücadelenin lideri olarak Mustafa Kemal’i benimseyen bir hareketin başlangıcıdır.
  • Havza Genelgesi: Mustafa Kemal, Samsun’daki çalışmalarının ardından Havza’ya giderek milli bilincin uyanmasını ve İzmir’in işgalini protesto etmek amacıyla bir miting düzenledi. Bu mitinglerin tüm yurtta da yapılmasını istedi ve lider olarak benimsenmeyi amaçladı. İngilizlerin baskısıyla 8 Haziran 1919’da İstanbul’dan kendisini geri çağırmalarına rağmen Mustafa Kemal, milli mücadeleyi ilerletmek için çalışmalarına devam etti. Havza Genelgesi, milli bilincin oluşturulması ve milli mücadele hareketinin başlatılması açısından önemlidir.

2.1.7. Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919) 

  • Sebep: Amasya Genelgesi, ülkenin içinde bulunduğu durumu millete duyurarak milleti bağımsızlık ve egemenlik için mücadeleye çağırmak amacıyla hazırlandı.
  • Genelgenin Hazırlayıcıları: Mustafa Kemal, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Kazım Karabekir (Hazırlık süreci Erzurum’da gerçekleşti.)
  • Genelgenin Maddeleri:
    1. Yurdun bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir.
      • Durum ve Kurtuluş Savaşı’nın gereği ortaya konmuştur.
      • Bu madde ile Kurtuluş Savaşı’nın bölgesel değil, bütünsel olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, bölücülere ve bölgesel kurtuluşu amaçlayanlara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
    2. İstanbul’daki hükümet baskı altında olduğundan dolayı, üzerine almış olduğu sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor.
      • İlk defa İstanbul hükümetine tepki gösterilmiştir.
      • Mustafa Kemal, İstanbul hükümetinin tutumunu, durumun bir parçası olarak belirtmiştir. Bu madde aynı zamanda İstanbul hükümetinin zayıflığına işaret etmiştir.
    3. Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
      • Milli egemenlik fikri, üstü kapalı bir şekilde vurgulanmıştır.
      • Mustafa Kemal, bu madde ile Türk milletine güvendiğini ve mücadeleyi millete mal etmek istediğini göstermiştir.
    4. Milletin durum ve davranışını göz önünde tutmak ve haklarını dile getirip bütün dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden kurtulmuş milli bir kurulun varlığı gereklidir.
      • İlk defa Temsil Heyeti’nin kurulması istenmiştir.
      • Milli mücadeleye kişisellikten çıkararak milli bir karakter kazandırmak amaçlanmıştır.
    5. Anadolu’nun her yönden güvenli yeri olan Sivas’ta milli bir kongre toplanmalıdır.
      • Milli bir kongrenin toplanması istenmiştir.
      • Milli birlik ve beraberliğin sağlanması hedeflenmiştir.
    6. Kongreye her sancaktan milletin güvenini kazanmış üç delege katılmalıdır. Delegeleri, Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri ve belediyeler seçmelidir. Delegelerin kongreye geliş güzergâhları ve zamanları milli bir sır olarak saklanmalıdır.
      • Kararların milli olması amaçlanmıştır.
      • Delegelerin milletin güvenini kazanmış kişilerden olmasının istenmesi, kongrede alınacak kararların bütün millet tarafından kabul edilebilmesi içindir. Ayrıca, delegelerin seçimle belirlenmek istenmesi, ileride seçime dayalı bir sistemin olabileceğini gösterir.
      • Milli mücadele taraftarı olmaları için delegelerin Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri tarafından belirlenmesi istenmiştir.

2.1.8. Erzurum Kongresi (23 Temmuz- 7 Ağustos 1919)

  • Sebep: Erzurum Kongresi, Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti tarafından Rum ve Ermenilere karşı Doğu Anadolu ve Karadeniz Bölgesi’nin bütünlüğünün korunması amacıyla toplandı.
  • Kongrede Alınan Kararlar:
    1. Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür ve bölünemez.
    2. Her türlü yabancı müdahalesine karşı millet, birlik olarak kendisini müdafaa edecektir.
    3. Vatanın ve istiklalin muhafaza ve teminine İstanbul Hükümeti muktedir olamadığı takdirde; gayeyi temin için Anadolu’da geçici bir hükümet kurulacaktır. Hükümeti milli kongre seçecektir. Kongre toplantı halinde değilse; bu işi temsil heyeti yapacaktır.
    4. Kuvayı Milliye’yi âmil, irade-i milliyeyi hâkim kılmak esastır.
    5. Hıristiyan azınlığa siyasi hâkimiyetimizi zedeleyici ve sosyal dengemizi bozucu ayrıcalıklar verilemez.
    6. Manda ve himaye kabul edilemez.
    7. Milli meclisin derhal toplanmasına ve hükümet işlerinin meclisin denetimi altında yürütülmesine çalışılacaktır.
    8. Milli irade padişah ve halifeyi de kurtaracaktır.
    9. Milletimiz insani ve asri gayeleri tebcil; sınai ve iktisadi hal ve ihtiyacımızı takdir eder.
  • Kongrenin Önemi:
    • Erzurum Kongresi, bölgesel bir kongre olarak toplanmıştır, ancak aldığı kararlar milli düzeyde büyük önem taşır.
    • İstanbul Hükümeti’nin zayıflığına ve dış müdahalelere karşı bağımsızlık ve milli egemenlik fikirleri açıkça vurgulanmıştır.
    • Mustafa Kemal başkanlığında, dokuz kişiden oluşan temsil heyeti kurulmuştur, bu da Mustafa Kemal’in milli mücadeledeki liderliğini belirginleştirmiştir.
    • Ayrıca, azınlık haklarına karşı tepki gösterilmiş ve manda-himaye sistemi reddedilmiştir.
    • Kongre, meclisin hemen toplanması ve hükümet işlerinin meclisin denetimi altında yürütülmesi gerektiği fikrini öne sürmüştür.
    • Mustafa Kemal, Rauf Orbay ve Refet Bele için İstanbul Hükümeti tarafından tutuklama kararı çıkarılmıştır.

Balıkesir Kongresi (26-31 Temmuz 1919):

  • Balıkesir Kongresi, Yunanlılara karşı Batı Anadolu’nun bütünlüğünü koruma amacıyla toplandı. Redd-i İlhak Cemiyeti’nin çalışmaları sonucu Hacim Muhittin başkanlığında gerçekleşti.
  • Alınan Kararlar:
    1. Yunanlılara karşı Kuvayı Milliye’nin güçlendirilmesi kararlaştırıldı.
    2. Batı Anadolu’daki güçlerin birleştirilmesi kararlaştırıldı.
    3. Seferberlik ilan edildi.
    4. Padişaha bağlılık bildirildi.
  • Balıkesir Kongresi’nin Önemi:
    • Balıkesir Kongresi, Batı Anadolu’nun bağımsızlığını ve bütünlüğünü savunan bir kongre olarak toplandı.
    • Bu kongre, Doğu’da toplanan Erzurum Kongresi’nin benzeri olarak Batı’da bir araya gelerek milli mücadelenin bütünsel bir hareket olduğunu gösterdi.
    • Bu kongre sırasında, Erzurum Kongresi’nin aldığı kararlar doğrultusunda bağımsızlık ve milli egemenlik ilkesi kabul edildi. Ayrıca, Yunanlılara karşı direnme kararı alındı.
    • Kongre aynı zamanda milli güçlerin birleştirilmesi ve seferberlik ilanı ile somut adımlar atıldı.
    • Padişaha bağlılık bildirilerek, milli hareketin Osmanlı Devleti’nin yasal hükümeti ile uyumsuz bir iç savaş olmadığı vurgulandı. Bu, milli mücadelenin legalite açısından temellendirilmesine yardımcı oldu. Bu kongre, milli mücadelenin Batı Anadolu’da da etkin bir şekilde sürdürülmesinin ilk adımlarından biri oldu.

Alaşehir Kongresi (16-25 Ağustos 1919):

  • Sebep: Redd-i İlhak Cemiyeti’nin çabaları sonucu Batı Anadolu’nun Yunanlılara karşı bütünlüğünün korunması amacıyla toplandı.
  • Alınan Kararlar:
    1. Erzurum ve Balıkesir Kongresi kararları gözden geçirildi.
    2. Milli mücadeleyi destekleme kararı alındı.
    3. Yunanlılarla savaşma kararı alındı.
    4. Gerektiğinde büyük devletlerin yardımının alınabileceği vurgulandı.

Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919):

Kongrenin Amacı: Bütünlük ve bağımsızlığı korumak için nasıl bir politika izleneceğinin saptanması; saptanan politikanın bütünü kapsayacak şekilde tüm milletçe uygulanması amaçlanmıştır.

Kongrenin Karşılaştığı Sorunlar:

  • İstanbul hükümeti ve işgal güçlerinin engellemesi sonucunda kongreye sadece 38 kişi katılabildi.
  • Elazığ valisi Ali Galip’in kongreyi basacağı şayiası yayıldı.
  • Fransızların Sivas’ı işgal edeceği haberleri yayıldı.
  • İlk anda Mustafa Kemal, kongreye başkan seçilmek istenmediyse de; uzun tartışmalar sonucunda Mustafa Kemal kongreye başkan seçilebildi.
  • Delegelerin büyük bir çoğunluğu ABD mandasını savundu. Fakat Mustafa Kemal, ABD mandasının Türk milleti için uygun olmadığını delegelere anlatıp kabul ettirince; ABD mandası da kesin olarak reddedildi. (ABD, Doğu Anadolu’da bir Ermeni devletinin kurulmasını istiyor; Osmanlı ülkesinin parçalanmasını öngörüyor; Türkiye’nin mandaterliğini ise istemiyordu)
  • İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal ve kongreye katılanlar için tutuklama kararı çıkardı.

Alınan Kararlar:

  1. Osmanlı hükümeti bir dış baskı karşısında vatanın herhangi bir parçasını terk etmek zorunda kalırsa; halife ve saltanatın, vatan ve milletin korunmasını sağlayacak her türlü tedbir alınmıştır.
  2. İtilaf devletlerinden haklarımıza saygı gösteren haklı ve adaletli bir karara varmalarını bekleriz.
  3. Milli cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti altında toplanmıştır.
    • Birlik sağlanmıştır.
    • Cemiyetler bölgesel olmaktan çıkarak millileşmiştir.
    • Kuvayı Milliye için komuta birliği sağlanmıştır.
    • Kurtuluş Savaşının tek elden yönetilmesi kolaylaşmıştır.
  4. Mustafa Kemal başkanlığında tüm yurdu temsil edecek şekilde 15 kişiden oluşan temsil heyeti kuruldu.
  5. Ali Fuat Cebesoy batı cephesi Kuvayı Milliye komutanlığına tayin edildi.
    • Heyet-i Temsiliye ilk defa hükümet gibi yürütme yetkisi kullandı.
    • Batı cephesinin oluşturulması için ilk adım atıldı.
  6. İrade-i Milliye Gazetesi’nin çıkarılmasına karar verildi.
  7. Damat Ferit Paşa hükümetinin iş başından uzaklaştırılmasına kadar İstanbul ile ilişkilerin kesildiği bildirildi.
  • Bu kararlar, milli mücadele hareketinin yönetimini daha da sağlamlaştırdı ve İstanbul Hükümeti ile ilişkilerin giderek kopmasına yol açtı. Özellikle Mustafa Kemal’in kongreye başkan seçilmesi, onun milli mücadeledeki liderliğini daha belirgin hale getirdi.

Kongrenin Önemi:

Kongrenin önemi şu şekilde özetlenebilir:

  1. Kongreler Dönemi Kapandı: Anadolu’daki kongreler dönemi sona erdi ve daha organize bir milli hareketin temelleri atıldı.
  2. Misak-ı Milli Esasları Belirlendi: Kongrelerde, ulusal bağımsızlık ve sınırlar belirlenerek Misak-ı Milli’nin temel ilkeleri belirlendi.
  3. Heyet-i Temsiliye Tüm Vatanı Temsil Eder Hale Geldi: Heyet-i Temsiliye, bütün vatanı temsil etme yetkisini kazandı ve milli birlik ve beraberlik sağlandı.
  4. Milli Örgütlenme Tüm Vatanı Kapsadı: Milli örgütlenme, bütün vatan genelinde yaygınlaştı ve halkın katılımı arttı.
  5. Gücünü Halktan Alan Yeni Bir Otorite: Kongreler ve Heyet-i Temsiliye gibi kurumlar, milli mücadele hareketine güç kazandıran ve halktan destek alan yeni bir otorite oluşturdu.
  6. Mustafa Kemal Lider Olarak Benimsendi: Mustafa Kemal’in liderliği kabul edildi ve milli mücadele hareketinin başında önemli bir figür haline geldi.
  7. Erzurum Kongresi Kararları Milli Mesele Haline Geldi: Erzurum Kongresi kararları, ulusal meselelerin çözümü için temel belgeler haline geldi.
  8. Mondros Mütarekesi Reddedildi: Kongrelerde, Mondros Mütarekesi’nin reddi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun bağımsızlık mücadelesi içinde olduğunun ilanı gerçekleştirildi.
  9. Sivas Kongresi Milleti Temsil Eden Tek Kurul: Sivas Kongresi, milli mücadeleyi temsil eden tek yetkili kurul haline geldi.
  10. Tam Bağımsızlık ve Milli Egemenlik İlkeleri: Kongrelerde kabul edilen ilkeler, tam bağımsızlık ve milli egemenlik ilkelerini temel aldı.
  11. Mandacılık Kesin Olarak Reddedildi: Kongreler, işgal ve mandacılığı kesin bir şekilde reddederek milli bağımsızlığın savunulmasını amaçladı.
  12. Kuvayı Milliye Cepheleri Kumanda Birliği: Kongreler, Kuvayı Milliye cepheleri arasında kumanda birliği oluşturarak daha etkili bir savunma sağladı.

Önemi Açıklamalar:

  • Erzurum Kongresi, sadece Doğu Bölgesi’ni kapsayan bir geçici yönetim önerirken, Sivas Kongresi, bu kararı bütün ülkeyi kapsayacak şekilde genişletti.
  • Mustafa Kemal ve arkadaşları 1 Mayıs 1919’da İstanbul’da idama mahkum edildiler.
  • Sivas Kongresi, milli mücadele amacıyla kurulmuş bir meclis olarak İstanbul Hükümeti’nin karşısında yer aldığı için ihtilalcidir.

2.1.10. Amasya Görüşmeleri (20–22 Ekim 1919)

Amasya Görüşmelerinin önemi şu şekildedir:

  • Damat Ferit Paşa’nın istifasının ardından Ali Rıza Paşa hükümeti kuruldu, ve Ali Rıza Paşa, milli mücadeleci gruplarla işbirliği yapmaya çalıştı. Mustafa Kemal, Ali Rıza Paşa hükümetini destekledi ve İstanbul hükümetiyle ilişkileri düzeltmeye çalıştı.
  • Mustafa Kemal ve Ali Rıza Paşa arasındaki görüşmeler sonucunda Amasya’da bir mülakatın yapılması kararlaştırıldı.
  • Amasya Görüşmeleri sonucunda alınan kararlar şunlardır: Vilayetlerin terk edilmemesi, azınlıklara ayrıcalık verilmemesi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin tanınması, Meclis-i Mebusan’ın toplanması, meclisin İstanbul dışında toplanması, Sivas Kongresi kararlarının meclis tarafından onaylanması, Heyet-i Temsiliye’nin antlaşmalar için onay yetkisi, serbest seçimlerin yapılması.
  • Bu görüşmeler sonucunda milli mücadele İstanbul Hükümeti tarafından hukuken tanındı ve İstanbul ile Anadolu arasındaki ilişkiler düzeldi. Meclis-i Mebusan’ın toplanması kararlaştırıldı. Bu görüşmeler aynı zamanda İtilaf Devletleri’ne, Anadolu hareketini İstanbul üzerinden kontrol etme şansının olmadığını gösterdi.
  • Ancak, görüşmelerde İstanbul Hükümeti’nin tam anlamıyla bağımsızlığı kabul etmesi konusunda bir anlaşmazlık yaşandı. Salih Paşa, tüm kararları tek başına kabul edemeyeceğini ve hükümetin bu kararları kabul etmesi gerektiğini ifade etti. Bu nedenle, yalnızca Meclis-i Mebusan’ın toplanmasını kabul etti.
  • Salih Paşa, kendisi kabul etmediği takdirde istifa edeceğini ancak istifasının gerçekleşmediğini ifade etti.

2.1.11. Temsil Heyeti’nin Ankara’ya Gelmesi (27 Aralık 1919)

Ankara’da gerçekleşen Temsil Heyeti’nin gelmesinin sebepleri şunlardır:

  1. Ankara’nın Güvenli Olması: Ankara’nın işgalden uzak ve güvenli bir şehir olması, Temsil Heyeti üyelerinin güvende olmalarını sağlamıştır.
  2. Mebusan Meclisi’nin Çalışmalarını İzlemek: Temsil Heyeti, TBMM’nin kurulma aşamasını yakından takip etmek istemiş ve Ankara’da gerçekleşen gelişmeleri izlemek amacıyla şehre gelmiştir.
  3. Ankara’nın Coğrafi Konumu: Ankara, Batı cephesine yakın bir konumda bulunduğundan, milli mücadele çabalarını desteklemek ve Batı cephesine daha kolay ulaşabilmek için uygun bir konumda yer almıştır.
  4. Ulaşım ve İletişim Kolaylığı: Ankara, o dönemde iletişim ve ulaşım açısından da avantajlı bir konumda bulunuyordu. Bu nedenle Temsil Heyeti için pratik bir tercih olmuştur.

2.1.12. Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Misak-ı Millî (12–28 Ocak 1920)

Bu dönemdeki önemli gelişmeler şunlardır:

  • İşgal güçleri, seçimlerin sonuçlarına müdahale etmemiş, ancak milli mücadele yanlılarının çoğunluk kazanması işgalcilerin milli mücadeleyi hala tam anlamıyla anlayamadığını göstermiştir.
  • Kasım 1919’da gerçekleşen seçimler sonucunda milli mücadele yanlıları Mebusan Meclisi’nde çoğunluğu elde etmiş ve bu, işgalcileri şaşırtmıştır.
  • İstanbul’daki işgalciler, padişahın kontrolünde toplanacak bir meclisin istedikleri yönde bir karar almayacağını düşünerek meclisin açılmasına karışmamışlardır.
  • Meclis, Misak-ı Milli kararlarını almış ve bu kararlar işgalciler tarafından da İstanbul’un işgal edilmesine yol açmıştır.
  • Padişah, İstanbul dışında toplanacak bir meclisi uygun görmemekteydi. Ayrıca, bu meclisin anayasaya aykırı olduğunu iddia ediyordu.
  • Mustafa Kemal, işgalcilerin İstanbul’da toplanacak meclisin milli mücadele için sağlıklı kararlar alamayacağını düşünüyordu. Bu nedenle meclisin Anadolu’da toplanmasını savunuyordu.
  • Mustafa Kemal, İstanbul’daki toplanacak meclisin milli mücadeleye hizmet etmeyeceğini ve sadece işgalcilerin amaçlarına hizmet edeceğini biliyordu. Bu nedenle, İstanbul’da toplanan meclisin kurtuluşu gerçekleştiremeyeceğini göstermek istedi.
  • Meclisin İstanbul dışında toplanması ve Misak-ı Milli kararlarının alınması, milli mücadeleyi yasallaştırmak ve dünya kamuoyuna ilan etmek için olumlu bir gelişmeydi.

Misakı Milli / Peymân-ı Milli [ Milli Ant] (28 Ocak 1920)
1. Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür bölünemez.
2. İşgal altındaki Arap topraklarının geleceği bölge halkının vereceği oylara göre belirlenecektir.
3. Kars, Ardahan ve Batum’un geleceğinin belirlenmesi için halk oylaması yapılacaktır.
4. Batı Trakya’nın geleceğinin belirlenmesi için halk oylaması yapılacaktır.
5. İstanbul ve Marmara Denizi her türlü tehlikeden uzak tutulursa; Boğazların dünya ticaret ve ulaşımına açılması mümkündür.
6. Azınlık hakları komşu ülkelerde Müslüman azınlığa verilen haklar kadar olacaktır.
7. Siyasi, iktisadi ve hukuki gelişmemizi engelleyen sınırlamalar (kapitülasyonlar) kabul edilemez.

Misak-ı Milli’nin Önemi:

  • Misak-ı Milli, milli mücadelenin hedeflerini kesin olarak belirlemiş ve bu hedeflerin milli sınırlar içinde olduğunu belirtmiştir.
  • Bu belge sayesinde milli sınırlar resmi olarak kabul edilmiş ve milliyetçilik anlayışı pekiştirilmiştir.
  • Meclis, bu belge ile kapitülasyonlara karşı ilk ciddi tepkisini göstermiş ve bağımsızlık mücadelesi için meclisin desteği sağlanmıştır.
  • Türk halkının temel hakları Misak-ı Milli’de dile getirilmiştir ve milli devlet anlayışı kabul edilmiştir.
  • Misak-ı Milli’nin ilanı, İtilaf Devletleri tarafından öfkeyle karşılanmış ve İstanbul’un resmen işgal edilmesine neden olmuştur. Bu, milli mücadele için destek sağlayan bir sonuç olmuştur.
  • Tam bağımsızlık ilkesi Misak-ı Milli ile benimsenmiştir.

İstanbul’un Resmen İşgali (16 Mart 1920) ve Mebusan Meclisi’nin Kapatılması:

  • Meclis-i Mebusan’ın Misak-ı Milli’yi ilan etmesi, İstanbul hükümetini rahatsız etmiş ve Mustafa Kemal’in otoritesini zayıflatma amacı gütmüştür.
  • İngilizler, İstanbul’daki Türklerin milli kurtuluş umutlarını sarsmak ve milli mücadeleyi kötülemek istemişlerdir.
  • İstanbul’da yaşayan Türkler, kurtuluş umutlarının kalmadığını görerek Anadolu’ya geçmeye başlamışlardır.
  • Damat Ferit Paşa tekrar hükümet başkanı olmuş, bu da İstanbul hükümetinin halk nezdinde popülerliğini azaltmıştır.
  • İstanbul’un işgali, TBMM’nin açılışına zemin hazırlamış ve Mustafa Kemal’e padişah adına yetki kullanma fırsatı vermiştir.
  • İşgalciler, Türk halkının tepkisini kontrol altına almak ve milli mücadelecileri suçlamak için bazı genelgeler yayınlamışlardır.
  • Mustafa Kemal, işgalcilere karşı net bir tavır alarak kınamış ve İstanbul ile ilişkileri kesmiştir. Ayrıca işgalcilerin el koyduğu gelir kaynaklarına karşı tedbirler almıştır.
  • İstanbul’un işgal edildiğini, Anadolu’ya Hamdi Bey isimli bir telgrafçının haber vermesi önemli bir anıdır.

2.2. BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN AÇILMASI (23 Nisan 1920)

TBMM’nin Açılmasının Önemi:

  • TBMM’nin açılması, milli iradeyi egemen kılmayı amaçladı. Meclis, halkın iradesini temsil etmek ve yönetime katılmak için bir araç olarak hizmet etti.
  • Milli güçlerin bir arada tutulmasını sağladı ve bağımsızlık mücadelesinin örgütlü bir şekilde yürütülmesine olanak sağladı.
  • Bağımsızlığı sağlamak için TBMM, Osmanlı İmparatorluğu’nun işgal altında olduğu dönemde milli bir otorite ve güç oluşturmayı hedefledi.
  • TBMM, öncelikle İstanbul’dan kaçan mebusları kabul ederek, Meclis-i Meb’usan’ın devamı olarak kuruldu.

Mustafa Kemal’in Meclisin Çalışma Şartlarını Belirlemek İçin Meclise Sunduğu Öneri:

  1. TBMM’nin üstünde hiçbir güç yoktur: TBMM, bütün devlet otoritelerinin üzerinde bir yetki ve güce sahiptir. İstanbul’daki otorite, Meclis’in üstünde değil altında kabul edilmiştir.
  2. Hükümet kurmak gereklidir: TBMM, milli hükümeti oluşturarak bağımsızlık mücadelesini sürdürmeyi amaçlamıştır.
  3. Geçici olduğu bildirilerek bir hükümet başkanı tanımak veya padişah vekili çıkarmak doğru değildir: TBMM’nin geçici olmadığını, kalıcı bir meclis olduğunu vurgulamıştır.
  4. Mecliste yoğunlaşan milli iradenin yurdun alın yazısına doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir: Meclisin milli iradeyi temsil etme ve yönlendirme görevine sahip olduğunu belirtmiştir.
  5. Yasama ve yürütme TBMM’ye aittir: TBMM, yasama ve yürütme yetkilerini elinde toplamış ve bu güçler birliği ilkesini benimsemiştir.
  6. Meclisten seçilecek bir kurul meclis adına hükümet işlerine bakar: Meclis hükümeti sistemi benimsenmiş, bakanlar meclisten seçilir ve meclis başkanı aynı zamanda hükümet başkanıdır.
  7. Padişah ve halife baskı ve zordan kurtulduğu zaman, meclisin düzenleyeceği yasal ilkeler doğrultusunda yerini alır: Padişah ve halifenin rolünün, meclisin belirleyeceği yasalara göre şekillendirileceği belirtilmiştir. Bu, saltanat ve halifeliğin kaldırılabileceğinin işareti olmuştur.

TBMM’nin Açılmasının Önemi:

  • TBMM’nin açılması, milli egemenlik ilkesinin resmi olarak kabul edilmesini sağladı. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine yeni bir ulus devletin oluşturulmasının temelini attı.
  • Halkçı, ulusçu ve demokratik ilkelerle oluşturulan Türk devletinin temelleri atıldı.
  • Temsil heyetinin görevi sona erdi ve tamamen ulusal bir temsil organı olan TBMM kuruldu.
  • Milli örgütlenme tamamlandı ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi daha resmi bir çerçeveye oturdu.

TBMM’nin Özellikleri:

  • TBMM ihtilalci bir kurum olarak kabul edilebilir. İstanbul’daki resmi otoriteye rağmen meclis açıldı ve yeni bir Türk devleti inşa edildi.
  • Kurucu bir meclis olarak TBMM, yeni bir hükümet ve devletin temellerini attı, gerekli kanunları ve anayasayı hazırladı.
  • TBMM, halkçı, demokratik ve ulusçu ilkeleri benimsemekteydi. Milli egemenlik ilkesi bu temelde kabul edildi.
  • Güçler birliği ilkesi benimsendi, yasama, yürütme ve yargı erkleri ayrı ayrı organlara ait olmadan TBMM tarafından denetlendi.
  • İstiklal mahkemeleri kurularak yargı gücü belirginleştirildi.
  • TBMM, kurtarıcı bir meclistir ve bağımsızlık mücadelesi için kurulmuştur.
  • Meclis hükümeti sistemi kabul edilmiş, yürütme yetkileri Meclis tarafından kullanılmıştır.
  • İlk meclisteki vekiller arasında fikir birliği sınırlıydı, ancak Misak-ı Milli (bağımsızlık) ilkeleri etrafında birleşmişlerdir.
  • TBMM, Rusya ile ilk ilişkilerini kurmuş ve ilk elçisini Rusya’ya göndermiştir.
  • 30 Nisan 1920’de TBMM, varlığını dünya devletlerine duyurdu.

TBMM’nin Otoritesini Artırma Çalışmaları:

  • TBMM, İstanbul hükümetinin çalışmalarını yok sayarak bağımsızlık mücadelesini sürdürdü.
  • Otoriteyi artırmak amacıyla önemli tedbirler alındı, bunlar arasında Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun çıkarılması ve İstiklal Mahkemeleri’nin kurulması da vardı.
  • TBMM, çeşitli isyanları bastırarak iç güvenliği sağladı.
  • 20 Ocak 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası kabul edildi, bu da TBMM’nin otoritesini pekiştirdi.

TBMM’nin Birliği Sağlama ve Devam Ettirme Çalışmaları:

  • TBMM, devrimleri savaş sonrasına bırakmış ve öncelikle ulusal bağımsızlık mücadelesine odaklanmıştır.
  • Meclis-i Meb’usan üyeleri TBMM tarafından kabul edilmiştir.
  • Kurulan devletin yeni bir cumhuriyet olduğu açıkça ifade edilmemiş, ancak güçler birliği ilkesi kabul edilmiştir.
  • Padişah ve halifeye karşı, savaşın bitmesine kadar açıkça tavır takınılmamıştır.
  • Meclis, 23 Nisan 1920 ile 1 Nisan 1923 tarihleri arasında çalışmıştır.
  • Ağustos 1923’te ise II. Meclis çalışmalarına başlamıştır.

Büyük Millet Meclisine Karşı Ayaklanmalar:

İstanbul Hükümeti’nce Çıkarılan Ayaklanmalar:

Kuva-yı İnzibatiye (Halifelik Ordusu):

  • İngilizlerin milli mücadelecileri Boğazlar çevresine yaklaştırmak istememeleri ve İstanbul yönetiminin tedirginliği nedeniyle oluşturulan isyancı birlik olarak bilinir.
  • İsyan Adapazarı civarında başlamış, ancak Çerkez Ethem ve Refet Bele tarafından bastırılmıştır.
  • İsyanın bastırılması sonucunda Kuva-yı İnzibatiye birliğinin çoğu milli mücadele saflarına katılmıştır.

Ahmet Anzavur Ayaklanması:

  • İngilizlerin milli mücadelecileri Çanakkale Boğazı çevresine yaklaştırmak istememeleri ve İstanbul yönetiminin tedirginliği nedeniyle oluşan isyanı temsil eder.
  • İsyan Marmara’nın güneyinde Susurluk civarında çıkmıştır.
  • İsyan TBMM açılmadan önce başlamıştır.
  • Saltanat yanlısı bir isyandır ve Çerkez Ethem ile Ali Fuat Paşa tarafından 20 Mayıs 1920’de kesin olarak bastırılmıştır.

İstanbul Yönetimi ve İşgalcilerce Çıkarılan İsyanlar:

Bozkır İsyanı (27 Eylül – 4 Ekim 1919):

  • Milli mücadeleye karşı çıkan ilk isyandır.
  • Padişah taraftarı bir isyandır.
  • Konya havalisinde çıkmıştır.

Bolu-Düzce Ayaklanması (12 Nisan 1920):

  • Bu ayaklanma 12 Nisan 1920’de başlamıştır.
  • Ayaklanmayı Çerkez Ethem liderliğindeki güçler bastırmıştır.

Çapanoğulları İsyanı (15 Mayıs-27 Ağustos 1920):

  • Bu isyan Yozgat, Çorum ve Tokat havalisinde etkili olmuştur.
  • Yine Çerkez Ethem tarafından bastırılmıştır.

Delibaş Mehmet-Konya İsyanı (2 Ekim-15 Kasım 1920):

  • Delibaş Mehmet-Konya İsyanı, Halifelik taraftarı bir isyandır.
  • Konya ve Isparta bölgelerinde etkili olmuştur.
  • İsyanın çıkmasında İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlılar etkili olmuştur.
  • Milli kuvvetlere karşı direnemeyen Delibaş Mehmet önce Fransızlara, ardından Yunanlılara sığınmıştır.

Cemil Çeto İsyanı (17 Haziran 1920):

Milli Aşireti İsyanı (8 Haziran 1920):

  • Bu isyan Fransızlardan destek almıştır.

Koçgiri Ayaklanması:

  • Koçgiri Ayaklanması, Kemah ve Divriği’de etkili olmuştur.
  • II. İnönü Savaşı döneminde kurulmuş olan merkez ordusu tarafından bastırılmıştır.

Ali Batı İsyanı (11 Mayıs -18 Ağustos 1919):

  • Bu isyan Diyarbakır’da etkili olmuştur.
  • Ali Batı çatışma esnasında öldürülmüştür.

Çopur Musa Ayaklanması:

  • İsyan Afyon’da çıkmıştır.
  • Yunanlıların kışkırtmaları da isyanın çıkmasına etki etmiştir.
  • İsyan Refet Bele tarafından bastırılmıştır.

Kuvayı Milliyecilerin Çıkardığı Ayaklanmalar:

Demirci Mehmet Efe Ayaklanması:

  • Mehmet Efe, Yunanlılara karşı başarılı mücadeleler vermiş ancak düzenli ordu kurulurken başlangıçta düzenli ordunun emrine girmek istememiştir.
  • Ancak Demirci Mehmet Efe daha sonra ikna edilmiş ve efeleriyle birlikte düzenli ordunun emrine alınmıştır.

Çerkez Ethem Ayaklanması:

  • Çerkez Ethem Yunanlılara karşı başarılı mücadeleler vermiş ve isyanların bastırılmasında büyük katkılarda bulunmuştur.
  • Ancak düzenli ordunun emrine girmeyerek isyan etmiştir.
  • Çerkez Ethem, düzenli orduya karşı verdiği mücadelede başarılı olamayınca 5 Ocak 1921’de Yunanlılara sığınmıştır. Çerkez Ethem’e bağlı birlikler ise 20 Ocak 1921’de düzenli ordunun emrine girmiştir.

Azınlıkların Çıkardığı İsyanlar:

  • Azınlıkların çıkardığı isyanların temel nedenleri Osmanlı’dan toprak koparma düşüncesi, bölgede çoğunluk olma düşüncesi, Türk milletini yıldırarak, bölgeden kaçırma düşüncesi, işgalcilere zemin hazırlama amacı, işgal devletlerinin kışkırtmaları gibi etkenlerdir.
  • Ermeni isyanları Ayestefanos Antlaşması ve Ankara Antlaşması ile sona ermiştir, ancak Karadeniz’deki Rum isyanları Şubat 1923’e kadar devam etmiştir.
  • Ermeni isyanlarını Kazım Karabekir, Rum isyanlarını ise Nurettin Paşa bastırmıştır.

2.2.2. TBMM’nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler, Hıyaneti Vataniye Kanunu’nun Kabulü ve İstiklal Mahkemeleri:

TBMM’nin İsyanlara Karşı Aldığı Önlemler:

  • İstanbul ile olan ilişkiler kesilmiş, İstanbul hükümetinin eylemleri yok sayılmıştır.
  • İstanbul’un halkını milli mücadele karşıtlığını kışkırtmak için yayınladığı fetvalara karşı, Ankara müftüsü Rıfat Börekçi tarafından milli mücadeleye destekleyici fetva yayınlanmıştır.
  • Damat Ferit Paşa vatan haini olarak kabul edilmiştir.
  • 29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye Kanunu kabul edilmiştir.
  • 18 Eylül 1920’de İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur.
  • İsyanlara karşı Kuvayı Milliye, merkez ordusu ve düzenli ordu kullanılmıştır.

İsyanların Sonuçları:

  • Anadolu daha fazla işgal altında kalmıştır.
  • Milli mücadelenin başarısı gecikmiştir.
  • Yunanlılar Anadolu’da daha fazla ilerlemiştir.
  • Kardeş kanı dökülmüştür.
  • Anadolu’nun birliği zedelenmiştir.
  • Ekonomik kayıplar yaşanmıştır.
  • İsyanları bastıran TBMM’nin otoritesi artmıştır.

Açıklamalar:

  • İsyanları kışkırtanlar ve başlatanlar kutsal değerleri kullanmışlardır.
  • Padişaha bağlılık, milli mücadeleyi halkın gözünde olumsuz göstermiştir.
  • Asker kaçaklarının bir kısmı isyanlara katılmıştır ve bu, isyanların insan gücünü artırmıştır.
  • İsyanların bastırılmasında TBMM’nin güçlerin birliği ilkesi etkili olmuştur.
  • İstanbul yönetimi, milli egemenliği hedeflemiş; işgalciler ise milli bağımsızlığı hedeflemişlerdir.
  • Mayıs 1919’dan başlayarak devam eden isyanlar 1921 yılı sonlarına kadar sürmüştür.

2.3. SEVR ANTLAŞMASI (10 Ağustos 1920)

Antlaşmanın Geç İmzalanmasının Sebepleri:

  • Mondros Mütarekesinin kalıcı hükümler içermesi.
  • Osmanlı’yı bölmek isteyen devletler arasındaki çıkar çatışmaları.
  • İşgalcilerin iç isyanlar ve Yunan işgalinin sonuçlarını beklemesi.
  • Kurtuluş Savaşı’nın başlamış olması.
  • Yunanlıların İzmir’i işgal etmelerinin paylaşım planlarını değiştirmesi.
  • İtilaf devletlerine göre Osmanlı ile imzalanacak olan antlaşma, Türk milletini kısmen rahatlatarak Mustafa Kemal’den koparacaktır.
  • Yunan güçleri, 22 Haziran 1920’de, antlaşmanın kabulüne zemin hazırlamak için Milne Hattı’nı aşarak Bursa-Uşak hattında harekete geçti.
  • Yunanlılar, 20 Temmuz 1920’de Doğu Trakya’yı işgal ettiler.
  • 3 Kasım 1919’da İngilizler, Yunanlıların güvenliğini sağlamak ve Yunan işgalini yerleştirmek için Milne Hattı’nı çizdiler. Milne Hattı, İzmir, Aydın, Manisa’nın bir kısmı, Soma ve Ayvalık’ın bir kısmının Yunan işgali altında bırakılmasını içeriyordu.
  • Saltanat Şurası, bu gelişmeler üzerine 22 Temmuz 1920’de toplandı. Rıza Paşa hariç tüm üyeler, Sevr Antlaşması’nın imzalanması yönünde karar aldı. Şura’nın Sevr Antlaşması’nı imzalamak istemesinde Bursa ve Doğu Trakya’nın işgal edilmesi etkili oldu.
  • Antlaşmanın maddelerini hafifletmeye çalışmak amacıyla Damat Ferit Paşa Fransa’daki Sevr kasabasına gitse de etkili olamadı.
  • Sevr Antlaşması’nı imzalamak için Rıza Tevfik, Reşat Halis ve Hadi Paşa’dan oluşan bir grup Fransa’ya gönderildi.
  • İşgalci devletler, Sevr Antlaşması’nın imzalanmasıyla Şark Meselesi’nin çözüleceğine inanıyorlardı.
  • TBMM, Sevr Antlaşması’nı tanımadığı gibi, 19 Ağustos 1920’de aldığı kararla, antlaşmayı imzalayanları vatan haini olarak kabul etti. Türk milleti bu antlaşmaya kurtuluş savaşı ile cevap verdi. Halk, bu durum karşısında milli mücadelenin gerekliliğini daha iyi anlamıştır.
  • Padişah, Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını kabul etmekle hukuka ve milli iradeye aykırı davrandı. Çünkü Kânun-i Esâsi’ye göre bir antlaşmanın imzalanabilmesi için Meclis-i Me’busan’ın onayının alınması gereklidir.
  • Sevr Antlaşması, bu açıdan hukuka aykırıydı ve Meclis-i Me’busan’ın kabul ettiği Misak-ı Milli kararlarına aykırıydı.

Sevr Antlaşması’nın Maddeleri:

  1. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları Giresun, Ordu, Samsun, Tokat, Çorum, Amasya, Sinop, Kastamonu, Çankırı, Ankara, Eskişehir, Bolu, Zonguldak, Bilecik, İstanbul ve Kayseri’nin doğusunda belirlenecektir.
  2. Boğazlar, her zaman bütün devletlerin gemilerine açık olacak ve özel bir komisyon tarafından yönetilecektir. Bu komisyon, Türklerin etkisiz olduğu, kendi polis gücü, bütçesi ve bayrağına sahip bir yapı olacaktır.
  3. İzmir dahil Batı Anadolu’nun batısı Yunanistan’a verilecektir.
  4. Doğu Anadolu’da sınırlar Wilson tarafından çizilecek ve Karadeniz ile Akdeniz’e çıkışı olan bağımsız bir Ermeni devleti kurulacaktır.
  5. Doğu Anadolu’da ayrı bir Kürt devleti kurulacaktır.
  6. Antalya ve Konya çevresi İç Batı Anadolu’nun derinliklerine kadar İtalyanlara verilecektir.
  7. Mardin, Urfa, Antep, Adana, Malatya ve Sivas bölgelerini birleştiren ve Suriye’yi de içeren bölge Fransa’ya verilecektir.
  8. Hicaz dışında Arabistan ve Musul İngiltere’ye verilecektir.
  9. Rodos ve On İki Ada İtalya’ya; Ege Adaları Yunanistan’a verilecektir.
  10. Brest-Litovsk Antlaşması tanınmayacaktır.
  11. Osmanlı ordusunun mevcudu 50,700’ü geçmeyecek, askerlik zorunlu hizmet olmaktan çıkarılacak, deniz gücü 13 ufak gemiyi geçmeyecektir ve tank, ağır makineli tüfek, top ve uçak gibi modern savaş araçlarına sahip olunmayacaktır.
  12. Osmanlı maliyesi, işgalciler tarafından oluşturulan bir komisyon tarafından düzenlenecektir.
  13. Kapitülasyonlar, daha da genişletilerek tüm devletlere verilecektir.
  14. Azınlık hakları artırılacak ve bu hakların güvencesi için özel bir komisyon kurulacaktır.
  15. Osmanlı İmparatorluğu, savaş tazminatı ödemeyi kabul edecektir.

Sevr Antlaşması’nın Önemi:

  • Osmanlı İmparatorluğu, bir tür sömürge durumuna getirilmiştir.
  • İşgalciler, Doğu Anadolu’yu paylaşma amacını güçlendirmiştir.
  • Türk halkının direnme gücü artmıştır.
  • Türk milleti, İstanbul yönetimine ve İngilizlere olan güvensizliğini yeniden onaylamıştır.
  • Azınlıklar, kendi taleplerine daha yaklaştıklarını düşünmüşlerdir.

Notlar:

  • Osmanlı yönetimine göre Sevr Antlaşması, tamamen yok olmaktan daha iyi bir seçenek olarak görülmüştür.
  • Bu antlaşma, Ayestefanos Antlaşması gibi geçersiz ve uygulanmayan bir antlaşmadır.

Sevr Barış Antlaşması’na Karşı Tepkiler:

  • TBMM, Sevr Antlaşması imzalanmadan önce Türk topraklarının bölünmesine razı olmayacaklarını tüm dünyaya ilan etti.
  • TBMM’nin amacı, Misak-ı Milli’yi kabul ettirmekti.
  • TBMM, 19 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması’nı imzalayanları ve onaylayanları vatan haini olarak kabul ettiğini açıkladı.
  • Sevr Antlaşması, Türk milletini umutsuzluğa sürüklemedi; aksine Türk milletinin azim ve kararlılığını artırdı.

2.4. MİLLÎ MÜCADELEDE DOĞU VE GÜNEY CEPHELERİ

Birinci Dünya Savaşı’na Kadar Ermeni Meselesi:

  • Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermeniler, genellikle sorunsuz bir şekilde yaşadılar. Osmanlı hükümetinde bakanlar ve yargıçlar arasında bile Ermeniler bulunmaktaydı. Ermeniler, Van, Bitlis, Diyarbakır, Tokat ve İstanbul gibi bölgelere yoğun bir şekilde yerleşmişlerdi.
  • Osmanlı İmparatorluğu, bu sadık millet grubunu “millet-i sâdıka” olarak kabul ediyordu. Ermenilere Osmanlı toplumunun bir parçası olarak ayrıcalıklar tanındı.
  • Ermeniler, Tanzimat döneminde Fransızların, Katoliklerin; İngilizlerin Protestanların; ve Rusların da Ortodoksların ve Ermenilerin koruyuculuğunu üstlendikleri dini gruplardı.
    1. yüzyıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nda birçok ayaklanma yaşanırken, Ermeniler bu ayaklanmalardan pek etkilenmediler.
  • XIX. yüzyılın sonlarına doğru, Rusya ve İngiltere’nin etkisiyle Ermeniler arasında milliyetçilik hareketleri başladı. Hınçak (1887) ve Taşnak-Sütyun (1890) cemiyetleri, Ermenilerin örgütlenmesine katkı sağladı.
  • İngiltere ve Rusya, Ermeni meselesini kışkırttılar ve bu mesele Birinci Dünya Savaşı sırasında uluslararası bir sorun haline geldi.

Birinci Dünya Savaşı’nda Ermeni Meselesi:

  • Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya tarafından kullanılan Ermeni gönüllüler, yıllarca birlikte yaşadıkları Türklere karşı saldırılarda bulundular.
  • Osmanlı İmparatorluğu, Ermenilerle Türkler arasında çatışmaların çıkmasını engellemek için 14 Mayıs 1915’te Ermenileri Suriye’ye göç ettirmek için Sevk ve İskan Kanunu’nu çıkardı.
  • Rusya, Brest-Litovsk Antlaşması ile Birinci Dünya Savaşı’ndan çekildikten sonra, İngilizler Gümrü civarında Ermenilere bir devlet kurma fırsatı verdi (28 Mayıs 1918).
  • Paris Konferansı, Doğu Anadolu’da Ermeni devletinin kurulmasını önerdi. Bu, Mondros Mütarekesi’nin İngilizce metninde “Ermeni vilayetleri” olarak adlandırılmasıyla daha da açık hale geldi.
  • Ermeni devletinin Doğu Anadolu’da kurulmasını öngören bu öneriyi, ABD’ye verilen mandaterliği içeren Harbord Raporu, Aralık 1919’da iptal etti. Raporda, Ermenilerin Doğu Anadolu’da azınlıkta olduğu, Türklerin direnmeye hazır olduğu ve ABD için Doğu Anadolu’da alınacak bir mandaterliğin zararlı olacağı belirtiliyordu.

Kurtuluş Savaşı’nda Ermeni Meselesi:

  • Doğu Anadolu’da yaşanan Ermeni olayları, Türk ordusu tarafından yatıştırılmamış XV. Kolordu’nun devam etmesine neden oldu. Bu, Ermenilere karşı caydırıcı bir unsur oluşturdu ve bölgeyi Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin çalışmaları ile örgütledi.
  • Kâzım Karabekir’in doğu cephesi komutanlığına atanmasıyla (9 Haziran 1920), Türkiye’nin ilk cephesi oluşturuldu.
  • Türk ordusu 28 Ekim 1920’de harekete geçti ve Ermeniler karşısında tutunamayacaklarını anlayarak barış istediler. Bunun sonucunda 3 Aralık 1920’de Kâzım Karabekir, TBMM adına Ermenilerle Gümrü Antlaşması’nı imzaladı.
  • Ancak, 5 Aralık 1920’de Ermenistan Sovyet Rusya yönetimine girdiği için Gümrü Antlaşması Ermeni Meclisi tarafından onaylanamadı.

Gümrü Antlaşması (3 Aralık 1920):

  • Ermeniler, Kars, Gümrü ve Sarıkamış’ı terk edecekler.
  • Aras Nehri ile Çıldır Gölü arası Türk-Ermeni sınırı olacak.
  • Ermeniler, TBMM aleyhine olan antlaşmaları tanımayacaklar.
  • Göç ettirilmiş olan Ermeniler altı ay içinde Türkiye’ye geri dönebilecekler.
  • Bu anlaşma, Ermenistan’ın Sovyet Rusya yönetimine girmesi nedeniyle Ermeni Meclisi tarafından kabul edilmedi.

Gümrü Antlaşması’nın Önemi:

  • Mondros Mütarekesi ile belirlenen sınırların ilk defa aşıldığı anlaşmadır.
  • TBMM’nin ilk askeri ve siyasi başarısı olarak kabul edilir.
  • Ermenistan, TBMM’yi antlaşma imzalayarak tanıyan ilk devlet olmuştur.
  • Misak-ı Milli ilkesine ilk adım olarak kabul edilir.
  • Sevr Antlaşması’na karşı ilk darbeyi vurmuştur.
  • Doğu sınırının belirlenmesine yönelik ilk adımı atmıştır.

Güney Cephesi:

  • Güney Cephesi’nde Maraş ve Urfa’nın kurtarılması, Antep Savunması önemli başarılar olarak öne çıkar.
  • İngilizler, Mondros Mütarekesi sonrasında İskenderun, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal etti. Fransızlar ise Mersin, Adana, Hatay ve Osmaniye’yi işgal ettiler.
  • İngilizler petrol bölgeleri karşılığında Antep, Maraş ve Urfa’yı Fransızlara devrettikten sonra Ermenilere saldırılarını teşvik etti. Bu nedenle Ermeniler, Türklere karşı saldırılarda bulundular.
  • Güney Cephesi’nde halk, düşmana karşı topyekun bir mücadeleye girişti. Sivas Kongresi’nde, güney cephesinde halkın direnişini koordine etmek amacıyla subaylar görevlendirildi.
  • Maraş ve Urfa halkları, Fransız işgaline karşı direniş gösterdiler. Maraş, 10 Şubat 1920’de Fransızları kentten çıkarmayı başardı.
  • 11 Nisan 1920’de Urfa halkı, Fransız işgaline son verdi.
  • Güney Cephesi’nde en tanınmış isimlerden biri Şahin Bey’dir. Antep ise uzun süre direnmesine rağmen sonunda Fransızlara teslim oldu.
  • Güney Cephesi’nin kahraman kentleri olan Maraş ve Urfa, TBMM tarafından daha sonraki yıllarda kahraman ve şanlı unvanlarıyla ödüllendirildi.
  • Adana’da ise mücadeleler Ankara Antlaşması’na kadar devam etti. Bu anlaşma ile Güney Cephesi kapanmış ve Antep ile Adana Fransızlardan geri alınmıştır.

Düzenli Ordunun Kurulması:

  • İzmir’in İşgali ve Kuvayı Milliye: İzmir’in işgal edilmesi sonrasında, Kuvayı Milliye birlikleri Ayvalık, Bergama, Soma, Akhisar, Salihli, Nazilli ve Aydın gibi bölgelerde Yunan işgaline karşı başarılı bir şekilde direniş gösterdiler.
  • Kuvayı Milliye’nin Sınırlılıkları: Kuvayı Milliye, işgale karşı direnişi başlatabiliyordu ancak düşmanı yurttan atacak birlikte taarruza geçme yeteneğine sahip değildi. Bu durumu fark eden Mustafa Kemal, düzenli bir ordu kurmanın zorunlu olduğunu savunuyordu.
  • Gediz Muharebeleri: 22 Haziran 1920’de başlayan Yunan taarruzu Gediz Muharebeleri’ne yol açtı. Bu savaşlar, Kuvayı Milliye’nin mağlubiyetiyle sonuçlandı. Ali Fuat Cebesoy, Kuvayı Milliye’nin disiplinsizlik ve düzensizliği nedeniyle mağlup olduklarını belirtirken, Kuvayı Milliye birlikleri ise mağlubiyetin sorumlusu olarak Ali Fuat Cebesoy’u gösteriyorlardı.
  • Düzenli Ordu Kararı: Gediz Muharebeleri, Mustafa Kemal’in düzenli bir ordu kurma fikrini haklı çıkardı. 8 Kasım 1920’deki meclis toplantısının ardından Ali Fuat Cebesoy Moskova büyükelçiliğine atanırken, düzenli ordu kurma kararı alındı.
  • Düzenli Ordu’nun Kurulması: İsmet İnönü, Batı Cephesi’nde düzenli bir ordu kurma görevini üstlendi. Düzenli ordu, Yunanlılara karşı savaşta yer aldı, bazı isyanları bastırdı, ve Tekâlif-i Milliye Emirleri sayesinde taarruz kabiliyetine ulaştı.
  • I. İnönü Muharebesi: Düzenli ordu, I. İnönü Muharebesi’nde Yunanlılara karşı ilk savaşını kazandı.
  • Eskişehir-Kütahya Muharebeleri: Düzenli ordunun başarısının ardından Eskişehir-Kütahya Muharebeleri’nde başarısız oldu.

Düzenli Ordunun Kurulma Sebepleri:

  • Halk ve Kuvayı Milliye arasındaki karşıtlık.
  • Yunan ilerleyişinin durdurulamaması.
  • Kuvayı Milliye’nin merkezi otoriteden yoksun oluşu.
  • Kuvayı Milliye’nin bölgesel amaçlı olması.

Düzenli Ordunun Özellikleri:

  • Yunanlılara karşı savaştı.
  • TBMM’ye karşı isyanları bastırdı.
  • Tekâlif-i Milliye Emirleri sayesinde taarruz gücüne ulaştı.
  • I. İnönü Muharebesi’nde ilk başarısını elde etti.
  • Eskişehir-Kütahya Muharebeleri’nde ise başarısız oldu.

Çerkez Ethem Olayı:

  • Birinci Dünya Savaşı sonrasında orduya katılan Ethem Bey, İzmir’in işgal edilmesi üzerine silahlı mücadeleye başladı.
  • Salihli Cephesi Komutanı olarak kendini ilan etti.
  • Kendi birliklerine maaş bağladı ve bir özerklik oluşturdu.
  • Milli Mücadele’ye ve TBMM’ye karşı çıkan isyanlarda Ethem Bey’in birliklerinden faydalanıldı.

I. İnönü Muharebesi (6-10 Ocak 1921):

Sebepleri:

  1. Demir Yolu Hattı ve Eskişehir’in Stratejik Önemi: Yunanlılar, Batı Anadolu’daki demir yolu hattını ele geçirerek Eskişehir’e ulaşmayı hedefliyorlardı. Eskişehir, coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir öneme sahipti.
  2. Yardım Alabilmek İçin Güç Gösterisi: Yunanlılar, uluslararası alanda destek bulabilmek ve elde ettikleri zaferle güçlerini kanıtlamak istiyorlardı.
  3. Çerkez Ethem İsyanı: Çerkez Ethem’in isyanı, Yunanlılar için bir fırsattı. Yunanlılar, bu isyanı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istediler.
  4. TBMM’ye Sevr Antlaşması’nı Kabul Ettirme İsteği: Yunanlılar, TBMM’yi zorlayarak Sevr Antlaşması’nı kabul ettirmeyi amaçlıyorlardı.

Birinci İnönü Zaferi’nin Önemi:

  • Düzenli Ordu İlk Zaferini Kazandı: Birinci İnönü Muharebesi, TBMM’nin kurduğu düzenli ordu ile Yunanlılar arasında gerçekleşti. Türk ordusu, düzenli bir ordu olarak ilk zaferini kazandı ve bu, ulusal mücadeleye büyük bir moral sağladı.
  • İtilaf Devletleri Arasında Anlaşmazlık: Yunanlıların yenilgisi, İtilaf Devletleri arasında anlaşmazlıklara yol açtı. Kimi İtilaf Devletleri, Türklerle barışçıl bir çözüm yolunu savunurken, diğerleri daha sert politikaları benimsediler.
  • İsmet İnönü’nün Rütbesi Yükseldi: İsmet İnönü, bu zaferin ardından tuğgeneral rütbesi aldı. Kendisi daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı olacaktı.
  • TBMM’nin İçte ve Dışta Saygınlığı Arttı: TBMM’nin kurduğu düzenli ordu, içte ve dışta tanınmaya başladı. TBMM’nin bağımsızlık mücadelesi dünya kamuoyunca daha fazla dikkate alındı.
  • Çerkez Ethem İsyanı Bastırıldı: Bu zaferle birlikte Çerkez Ethem’in isyanı da sona erdirildi.
  • Afganistan ve SSCB ile Dostluk Antlaşmaları: TBMM, zaferin ardından Afganistan ve Sovyetler Birliği ile dostluk antlaşmaları imzaladı. Bu antlaşmalar, Türkiye’nin uluslararası alandaki saygınlığını artırdı.
  • İstiklal Marşı’nın Kabulü (12 Mart 1921): İstiklal Marşı, TBMM tarafından kabul edildi. Bu marş, ulusal mücadele ve bağımsızlık savaşı için bir sembol haline geldi.
  • Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Ocak 1921): Bu anayasa ile yeni Türk devletinin temel kurumsal yapısı oluşturuldu.
  • Halkın Orduya ve TBMM’ye Güveni Arttı: Zafer, Türk halkının TBMM’ye ve ordusuna olan güvenini artırdı.
  • TBMM ve İstanbul Hükümeti Londra Konferansı’na Davet Edildi: TBMM’nin uluslararası alanda tanınmaya başlaması nedeniyle TBMM ve İstanbul hükümeti, Londra Konferansı’na davet edildi.

Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası – 20 Ocak 1921):

  • Anayasa: Bir devletin temel kanunudur ve devletin yönetim şeklini, hak ve sorumluklarını düzenler.
  • Teşkilat-ı Esasiye Kanunu: Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası olarak kabul edilen bu kanun, yeni devletin temel kurallarını içerir.
  • Teşkilat-ı Esasiye’nin Yapısı: Kanun, meclisin yasama, yürütme ve yargı yetkilerini tanır. Ayrıca egemenlik millete aittir ilkesini vurgular.
  • Temel Hak ve Hürriyetlere Yer Verilmemesi: Bu anayasa, temel hak ve özgürlüklere yer vermez ve geniş kapsamlı bir belge değildir.
  • 23 Madde ve Bir Ek Bölüm: Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 23 madde ve bir ek bölümden oluşur.
  • TBMM’nin Meşruluğunu Tanıtma: Bu anayasa, TBMM’nin meşruluğunu ve Türkiye’nin bağımsızlığını uluslararası alanda tanıtmak amacını taşır.
  • Laik Bir Anayasa Değil: Bu anayasa laiklik ilkesini içermez.
  • Kuvvet ve Yetkinin Kaynağı Millettir: Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, egemenliği kayıtsız şartsız millete dayandırır ve meclisin üstünde güç tanımaz.
  • Meclis Hükümeti Sistemi: Meclis hükümeti sistemi benimsenir ve milli egemenlik ilkesi yasallaştırılır.
  • Düzenlemeler ve Değişiklikler: Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumsal temellerini atmış ve daha sonraki yıllarda

Teşkilat-ı Esasiye’nin Geç İlan Edilme Sebepleri:

  1. Kânun-i Esâsi’nin Varlığı: Osmanlı İmparatorluğu döneminde yürürlükte olan Kânun-ı Esâsî (Mecelle) hukuki bir temel sağlıyordu. Bu nedenle yeni bir anayasa ilan edilmesi gerekliliği hissedilmiyordu.
  2. TBMM’nin Kendisini Tam Olarak İspatlayamaması: TBMM, henüz tam anlamıyla Türkiye’nin hükümeti olarak uluslararası alanda tanınmamıştı. Bu nedenle anayasa ilan etmek ve devletin temel yapısını düzenlemek için acele edilmemiştir.
  3. Yeni Bir Anayasanın Kabulünün Birliği Zedeleme Endişesi: TBMM, öncelikle ulusal birliğin sağlanması ve bağımsızlığın korunması üzerine odaklanmıştı. Yeni bir anayasa kabul etmenin, iç bölünmeye veya ulusal birliği zedeleme riski taşıdığı düşünülmüş olabilir.

İstiklal Marşı’nın Kabulü (12 Mart 1921):

  • 1920 yılında, Erkân-ı Harbiye (Genel Kurmay Başkanlığı) tarafından bir istiklal marşı ihtiyacı ifade edildi.
  • 1921 yılı başlarında Maarif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı), Türk milletinin milli ruhuna uygun bir milli marşın oluşturulması için bir yarışma açtı. Ancak yarışmaya katılan 724 şair arasında birinci sınıf bir eser seçilemedi.
  • Mehmet Akif, yarışmaya katılmamıştı çünkü para ödülü olduğu için kabul etmedi. Ancak daha sonra, kendisine bir şiir yazması teklif edildi. Ödülü almamayı kabul ederek yazdığı şiir, 12 Mart 1921 tarihinde TBMM tarafından coşkuyla kabul edildi.
  • Birincilik ödülünü kabul etmeyen Mehmet Akif, ödülü Dârü’l-aceze’ye (fakirler yurdu) bağışladı.

Londra Konferansı (21 Şubat-12 Mart 1921):

Sebepleri:

  1. Düzenli ordunun I. İnönü Savaşı’ndaki Başarısı: Türk ordusu I. İnönü Savaşı’nda zafer elde etti, bu da işgalciler arasında anlaşmazlıklara yol açtı.
  2. İtilaf Devletleri Arasındaki Anlaşmazlıklar: İtilaf Devletleri arasında, Türkiye’yi nasıl ele alacakları konusunda anlaşmazlıklar vardı. Bu anlaşmazlıkları çözmek için bir konferans düzenleme fikri ortaya çıktı.
  3. Rusya ile TBMM’nin Yakınlaşması: Rusya, Türk Kurtuluş Savaşı’na olumlu bir bakış açısı benimsemeye başladı ve Türklerle ilişkilerini geliştirmek istedi. Bu, Türkler için diplomatik bir avantajdı.
  4. TBMM’ye Sevr Antlaşması’nı Kabul Ettirme İsteği: İtilaf Devletleri, Türkiye’yi Sevr Antlaşması’nı kabul etmeye zorlamak istediler.
  5. Yunan Ordusuna Zaman Kazandırma Düşüncesi: İşgalci Yunan ordusuna karşı Türk ordusuna destek sağlamak ve onlara daha fazla zaman kazandırmak için bir konferans düzenleme düşüncesi vardı.

TBMM’nin Konferansa Katılma Sebepleri:

  1. Türklerin Haklı Davasını Dünyaya Duyurmak: TBMM, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini ve Misak-ı Milli’yi dünyaya duyurmak istedi.
  2. İşgalcilerin “Türk Milleti Barışa Yanaşmıyor” Tezini Çürütmek: TBMM, işgalcilerin propagandasını çürütmek ve Türk milletinin barışa istekli olduğunu göstermek istedi.
  3. Yeni Kurulan Orduya Zaman Kazandırmak: TBMM, düzenli bir ordu kurma çabasındaydı ve bu orduya zaman kazandırarak güçlenmesini amaçladı.
  4. TBMM’yi Hukuken Tanıtmak: TBMM, uluslararası alanda hukuken tanınmayı hedefledi.
  5. Konferansta İşgalcilerin Taviz Verebileceği Görüldü: Konferansta işgalciler, Sevr Antlaşması’nın bazı hükümlerinden taviz verebileceklerini gösterdiler.
  6. Eşitlik İlkesini Göstermek: Türk delegeler, yaptıkları antlaşmalarda eşitlik ilkesini gözetmediklerini göstermek istediler.

Londra Konferansı’nın Önemi:

  • TBMM, hukuken tanındı.
  • İtilaf Devletleri, Sevr Antlaşması’ndan taviz vermeye istekli olduklarını gösterdiler.
  • İtilaf Devletleri arasındaki anlaşmazlıklar arttı.
  • Türk milletine tam bir zafer kazanılması gerektiği anlaşıldı.

Moskova Antlaşması (16 Mart 1921)

Türk-Rus Yakınlaşmasının Sebepleri:

  1. TBMM’nin Gümrü’deki başarısı.
  2. I. İnönü Zaferi’nin kazanılması.
  3. TBMM’nin güvenilir bir dost olarak görülmesi.
  4. Sovyetler Birliği’nin dostluk arayışı.
  5. TBMM’nin İtilaf Devletleri ile yakınlaşma çabaları.
  6. Boğazların açık olmasının Sovyetler Birliği’ni endişelendirmesi.
  7. Güneydeki Fransızlara karşı elde edilen başarılar.
  8. Mustafa Kemal’in diplomatik çabaları.
  9. Her iki ülkenin de ortak düşmanı olması.
  10. Rusya’nın Anadolu mücadelesini kendi rejimine dönüştürmek istemesi.

Antlaşmanın Maddeleri:

  1. Liman hizmetlerinden Türkiye’nin faydalanması koşuluyla, Batum Gürcistan’a bırakılacaktır.
  2. Ermenistan ve Gürcistan ile yapılan antlaşmalar kabul edilecektir.
  3. Boğazların yönetimi, Türkiye’nin egemenlik hakları korunmak şartıyla Karadeniz’e kıyısı olan devletler tarafından düzenlenecektir.
  4. Bir tarafın tanımadığı bir uluslararası antlaşma diğer tarafça da tanınmayacaktır.
  5. Osmanlı Devleti ile Rus Çarlığı arasında yapılan antlaşmalar geçersiz sayılacaktır.
  6. Artvin ve Ardahan, TBMM’ye bırakılacaktır.
  7. Gerekli durumlarda karşılıklı yardımlaşılacaktır.

Antlaşmanın Önemi:

  • Bu antlaşma ile ilk kez Avrupalı bir devlet, TBMM’yi ve Misak-ı Milli’yi tanımıştır.
  • Rusya, Sevr Antlaşması’nı geçersiz ilan etmiştir.
  • Batum’un Gürcistan’a bırakılması ile Misak-ı Milli’ye ilk kez taviz verilmiştir.
  • Rusya kapitülasyonlarını kaldıran ilk devlet olmuştur.
  • TBMM ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan ilk antlaşmadır.
  • Doğu cephesinin güvenliği güçlenmiştir.
  • TBMM diplomatik bir zafer elde etmiştir.

II. İnönü Muharebesi (23 Mart-1 Nisan 1921):

  1. İnönü Muharebesi’nden zaferle ayrılan TBMM Hükümeti, Pontus çeteleri ve Koçgiri Aşireti gibi sorunlarla uğraşmaktaydı. Yunanlılar, fırsat bu fırsattır diyerek 2. İnönü Savaşı’nı başlattılar.

2. İnönü Savaşı’nın Sebepleri:

  • Londra Konferansı’nda istediklerini alamayan İngiltere, Yunanistan’ı harekete geçirmiştir.
  • Kütahya-Eskişehir demiryolu hattını ele geçirerek Ankara’ya ulaşmayı hedeflemişlerdir.
  • TBMM’yi dağıtarak Sevr’i zorla kabul ettirmek istemişlerdir.
  • Yunanlılar, İtilaf Devletleri nezdinde prestij kazanmak ve 1. İnönü Muharebesi’nden alınan intikamı almışlardır.

2. İnönü Savaşı’nın Sonuçları:

  • Düzenli Türk ordusu bir kez daha galip gelmiştir. TBMM’nin morali yükselmiş, ulusal mücadele zaferi kazanılma yolunda inanç kazanmıştır.
  • Yunanistan İtilaf Devletleri gözünde itibar kaybetmiştir.
  • İngiltere, Malta’da tutuklu bulunan Türk esirlerinin bir kısmını serbest bırakmıştır.
  • İstanbul’da TBMM’yi destekleyen mitingler düzenlenmiştir.
  • İtalya, Türk yurdundan çekilme kararı almıştır ve büyük ölçüde toprakları boşaltmıştır. Bu nedenle İtalya, işgallere son veren ilk İtilaf Devleti olmuştur.
  • Fransa Zonguldak’ı boşaltmıştır ve ateşkes talebinde bulunmuştur.
  • Mustafa Kemal, 2. İnönü Muharebesi’nin zaferini kutlayarak zaferin önemini vurgulamıştır.

Kütahya-Eskişehir Savaşları (10-24 Temmuz 1921)

Kütahya-Eskişehir Savaşları, 1. ve 2. İnönü Savaşlarını TBMM’nin düzenli ordusu kazandıktan sonra Yunanlıların 3. bir saldırı hazırlığına giriştiği önemli bir dönemin parçasıdır. Bu savaşın sebepleri ve sonuçları oldukça önemlidir:

Savaşın Sebepleri:

  1. Yunanlar, İnönü Savaşlarında iyi bir savunma yapan Türk ordusuyla karşılaşmış, ancak bu ordu taarruz kabiliyetine sahip değildi. Bu nedenle Türk ordusunu yok etme amacı güdüldü.
  2. Savaş, İnönü Savaşlarının intikamını alma isteği ile başladı.
  3. Yunanistan’dan yeni birlikler getirildi, İngiltere’den para ve mühimmat alındı ve Batı Anadolu’daki Rumlar silahlandırıldı.
  4. Yunan Kralı Konstantin, Yunan ordusuna moral vermek ve Yunanistan’ın başarısını artırmak için İzmir’e geldi.

Savaşın Sonuçları:

  1. Kütahya, Eskişehir, Afyon ve Bilecik Yunan işgaline girdi.
  2. Mustafa Kemal, ordunun daha fazla kayıp vermesini önlemek amacıyla orduyu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekti.
  3. İnönü Savaşlarından kaynaklanan iyimserlik kayboldu ve TBMM’de sert tartışmalar yaşandı.
  4. Ankara’nın düşme tehlikesine karşı meclis merkezinin Kayseri’ye taşınması tartışıldı, ancak sonunda Ankara’da kalmaya karar verildi.
  5. TBMM, Mustafa Kemal’e 5 Ağustos 1921’de ‘Başkomutanlık’ yetkisini verdi ve Mustafa Kemal ayrıca bu yetkileri üç ay süreyle kullanma hakkını elde etti. Bu, olağanüstü koşullarda hızlı kararlar almayı ve uygulamayı mümkün kılan bir yasadı, ancak millet egemenliği ilkesi ile çelişiyordu.
  6. Mustafa Kemal, başkomutan olarak Tekalifi Milliye Emirlerini 7-8 Ağustos’ta yayınladı ve tüm vatandaşlardan güçleri oranında ordularına destek vermelerini istedi. Bu emirlerin uygulanmasını denetlemek için her ilçede bir Tekalif-i Milliye Komisyonu kuruldu.
  7. Tekalif-i Milliye Emirleri, genel seferberliğin başlamasını simgeliyordu.

Savaşın Önemi:

  • Düzenli ordu ilk kez bir savaşı kaybetti.
  • Mustafa Kemal, askerlikten istifa edip siyasete atıldı ve daha sonra Kütahya-Eskişehir Savaşları sonrasında yeniden askerlik mesleğine döndü.
  • Maarif (Eğitim) Kongresi, savaş koşullarına rağmen yapılmasını desteklemesi ve kongreye katılması, Mustafa Kemal’in Türkiye’nin milli ve çağdaş eğitimine verdiği önemi gösterir.

Tekâlif-i Millîye (Millî Yükümlülükler) Emirleri

2.5.5. Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos–13 Eylül 1921)

Kars Antlaşması (13 Ekim 1921) ……………………………………………………….
Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921) ……………………………………………………
İtilaf Devletleri’nin Ateşkes Önerileri ve
İç Politika Gelişmeleri……………………………………………………………………….

2.5.6. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi (26-30 Ağustos 1922)
2.6. MUDANYA’DAN LOZAN’A
2.6.1. Barış Konferansı İçin Yapılan Hazırlıklar
Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)……………………………………….

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Bize destek olmak için lütfen reklam engelleyicini kapat :(